İnsanın kendisiyle mesafesi, dünyanın geri kalanıyla arasındaki mesafeden daha büyükmüş. Yalnızlık, hayatın içindeki küçük bir parça değil, hayatın kendisiymiş
İlk söylemem gereken; kısa bir kitaptan bu denli etkileneceğimi hiç düşünmemiştim..
Kitabın ana karakterleri George ve Lennie birbirini kollayan, uzun zamandır bir arada hareket eden tarım işçileri.. George ufak tefek, zeki ve asabi gözükse de yufka yürekli biri. Lennie ise iri yarı, aklı biraz kıt, çocuk ruhlu fakat kontrolünü kaybettiğinde çok tehlikeli olabilen bir karakter. İkisinin bu zıtlıklarla birbirini dengelemesi hoşuma gitti.
George ve Lennie’nin tek hayali yaptıkaları işten para biriktirip kendi topraklarını almak, ekmek, biçmek.. kendileri için yaşamak. Fakat Lennie sebebiyle çiftliklerde çok uzun süre dikiş tutturamıyorlar. George hep tetikte, başımıza bu sefer ne bela açılacak korkusuyla.. Eğer kitapta bir karakter olsaydım ikisine söyleyeceğim ilk şey “hayalinizi bu kadar çok dillendirirseniz gerçekleşmez, kimseye anlatmayın” olurdu :)
Yeni gittikleri çiftlikte başlarına gelen olayları anlatıyor kitap, tabi bir yandan sınıf ve etnik kökenler arası farklara da dikkat çekilmiş. Eşitsizlikler vurgulanmış. Çiftlikte hayat nasıl buna da bir pencere açmış yer yer, betimlemeler gözünüzün önünde canlanıveriyor birden.
Anlatımı ve kurgusu yalın fakat çok çok etkileyici bir kitaptı bence. Bir kez elinize alıp okuyup bitireceğiniz cinsten. Spoiler vermek istemiyorum fakat yaşlı işçi Candy’nin köpeği için “onu kendi ellerimle öldürmeliydim, başkasının eline vermemeliydim” dediği an zihnimde şimşekler çaktı.. okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız :(
Gözleriniz yaşarabilir, benden söylemesi..
(En yakın zamanda filmini de izleyeceğim, güzelse yazarım buraya :) )
İnsanlar kariyer denen nevzuhur dinin en derin ilhamını üniversiteden almak için fakülte kapılarına dayanırken, abilerimiz asıl meselenin bir gönül almak olduğunu anlatıyorlardı