… kimse bilmiyor ama sen kendin biliyorsun ve sen kendin için dünyadaki en önemli insansın öyle olmalısın aksi halde yaşadığın hayat senin hayatın olmazmış gibi bir hayat sürersin bu yüzden benim hayatım diyebilmen yaşadım diyebilmen için her zaman bu durumda olduğu gibi kimsenin bilmediği bir koşulda dahi sen kendin için doğru olanı acil olanı yapmalısın.
Şimdi ve burada bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın ; yoksa kendi bilincinle oluşturduğu ölçütlere göre eyleme geçen biri misin?
Hayat sizin olsun, gülmeler sizin; çirkeflikler, rezillikler, sevişmeler, cinayetler, ağlamalar, aldatmalar, mutluluklar, pespayelikler, ucuz yaşamalar hep sizin olsun.
Dost Görünenin nasıl düşman olabileceğini, iyi biriymiş gibi davrananın aslında dünyanın en kötü kişisine dönüşebileceğini, bilge zannettiğin o kutsal kişilerin sadece kendi çıkarı peşinde koşabileceğini sana sadık gibi duranların bir gün en büyük ihaneti yapabileceğini öğreneceksin. Göründüğü gibi değildir dünya, görüldüğü gibi değildir insan.
“Oysaki hayat bir okuldan ibarettir. Eğitim her zaman düşmana karşı hazır bir silah gibidir. Eğitimsiz bir millet ya yok olur ya da bir başkasına köle...”
Çiftçi bir süre düşündükten sonra, "Endişene hak veremiyorum açıkçası dostum," dedi. "Bundan önceki çocuğun altı asırdan fazla yaşadı, ama sen daha doğmamış çocuğun için şimdiden endişelisin. Bir bildiğin olmalı." Anka Kuşu, "Endişem bir şey bildiğimden değil yaşlı adam.
Endişem insanlara güvensizliğim. Çocuğumu en kısa sürede boğmaya çalışacaklar, hissediyorum. Bunun için
sana ihtiyacım var, toprağına, havana, suyuna ... Ayakları bu toprakların derin sularına, bakir ormanlarına, kartalların ulaşamadığı tepelerine ulaşacak bir çocuk olmalı o. Ökse otunu bir keçi tek hamlede yutar, ama dev bir çınarı yerinden sökecek rüzgar henüz buralara ulaşmadı.
"Kadim dostum, sen de benim kadar iyi bilirsin.
İnsanlar piramitlere benzer, inşa edilirken çok can alır, ama en tepeye çıkanlar yok olan canları unutur. Hep böyle değil midir zaten? Aslında güneşe bile bakmaya utanacak kadar karanlığa muhtaçtırlar. Karanlık onların artık tek gıdasıdır.
Piramidin en tepesindekiler aşağıdakini yalnızca kendisini yukarıda tutsun diye besler. Sanırsın ki piramitin en ucu güneşe en yakındır. Ne yazık ki ışığa en uzak olan orada oturanlardır. Kalın bir kabuk vardır sırtlarında, kaplumbağa lar gibi. Arada bir başlarını çıkarırlar, ama asla tam olarak ortaya çıkmazlar. Yoksulluk ve kölelik umurlarında değildir.
Kendi koltukları altlarından alınmasın diye her şeyi satarlar."