Gökyüzü öyle yıldızlı, öyle berraktı ki, onu gören kendine soramadan edemezdi: Nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşayabiliyor?
Dostoyevski'nin Beyaz Geceler’i, İvan Turgenyev'in şu sözleriyle başlar:... "sırf bunun için yaratılmadı mı o bir anlığına da olsa ,yakın olmak için senin yüreğine?...
Ben bu kitabı yıllar önce okumadığıma üzülüyorum şu an...
ilk kez gördüğümüz insanlar hakkında bir yargıya varıyoruz bitiyor oysa Raif efendi gibi basit işinde gücünde olan bir adamın hiç bilmediğimiz dünyası Raif efendinin dediği gibi "Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık , adeta bütün insanlara dağılmıştı ; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi." Olabilir mi böyle bir şey bir insanın yaşattığı kırgınlık bizi diğer insanlardqn uzaklaştırabilir mi ?
Güzel bir kitap ama iki puanı kırdım ben mutlu son sevdiğim için çünkü Raif efendi maria için Berlin'e gitmeliydi sevdiği kadını aramalıydı gelmeyen mektupların nedenini böyle acı bir şekilde on yıl sonra öğrenmemeliydi yıllar sonra kızı olduğunu öğrendi kızına sahip çıkıp yanına almalıydı .
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Maria Puder... benim Kürk Mantolu Madonnam... dudaklarının kenarındaki ince kıvrıntı ve siyah gözlerinin derin bakışlarıyla karşımda duruyordu. yüzünde hiç dargınlık, sitem yoktu... Belki biraz hayret, fakat daha ziyade alaka ve şefkatle bana bakıyordu. Halbuki bende onun bakışlarını karşılayacak cesaret yoktu. On sene, tam on sene, zavallı ruhumun bütün kırgınlığıyla, bir ölüye kızmış, bir ölüyü suçlu tutmuştum.. onun hatırasına bundan daha büyük bir hakaret yapılabilir miydi? hayatımın temeli, gayesi, sebebi olan kimseden on sene hiç tereddüt etmeden, haksızlık edebileceğimi hiç düşünmeden şüphelenmiştim. onun hakkında en akla gelmeyecek şeyleri tasavvur etmiş ve bir an olsun durup da belki de böyle yapmasının ve beni terk
etmesinin bir sebebi vardır dememiştim... Halbuki sebeplerin en büyüğü, en mukavemet edilmezi, ölüm varmış. utancımdan deli olacaktım, bir ölüye karşı duyulan hazin ve faydasız nedametle kıvranıyordum... ömrümün sonuna kadar diz çökerek, onun hatırasına karşı işlediğim cinayetin kefaretini vermeye çalışsam, bunda gene muvaffak olamayacağımı, insanları en günahsızına kabahatlerin en ağırını ;seven bir kalbi yüzüstü bırakmak ihanetini yüklemenin,asla affedilmeyeceğini seziyordum...
İnsanlara kızmama imkan yoktu çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti; diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi?
İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtılar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, "Birtakım yabancılar beslemek" ti.