Herkes bir ölçüde ve bir dereceye kadar insan olabilmiştir. Bu türün, tümü beşer olan ve herkesin diğerleri ölçüsünde beşer olduğu bireyleri arasında, insan olmak veya insan olarak var bulunmak aşamasında üstün veya daha küçük dereceler kat edebilmiş bireyler vardır.
Benden bir ekleme:
"sen her nabzı atanı diri mi sandın? Nice nabzı atan ölüler vardır..."
Kur'an'da insan ile ilgili iki kavram vardır. Kur'an bu tür bir konudan bahsettiğinde iki kelimeyi kullanır. Bunlardan biri "beşer", diğeri "insan" dır. Bazen "beşer" kelimesini kullanır;bazende "insan" kelimesini kullanır ve mesela "insan çok acelicidir" (isra11), veya "insan zayıf olarak yaratıldı" (Nisa 28). "beşer" kelimesiyle "insan" kelimesi arasında fark kendisini şu noktada gösterir: "beşer" dendiğinde kastedilen, varlıkların gelişim silsilesi sonucunda yeryüzüne gelmiş bulunup şimdi yaşamakta olan iki ayaklı hayvan/canlı türüdür. Şimdi yeryüzünde bu türden üç milyar baş hareket etmektedir. "insan" dendiğinde ise maksat, sıra dışı ve gizemli üstün bir hakikattir ; onun özel bir tanımı vardır ve o tanıma tabiatın diğer tezahür ve olguları girmez. O halde iki insan vardır : biribiyolıjinin bahsettiği insan, diğeri ise hakkında şairin konuştuğu, filozofun söz söylediği, dinin ilgilendiği insandır.
İnsanın kendini feda ettiği bu aşama, dördüncü aşamadır; başka hiçbir dilde olmayan çok anlamlı bir sözcük ile 'îsâr' aşamasına erişir insan bu noktada. îsâr, bireyin, insanın başkasını kendisine tercih ettiği aşamadır. Îsâr, başkasını kendisine tercih etmek demektir;hatta seni, başkasının veya başkalarının canını kendi canına tercih etmen; onu koruman, kendini yok etmen demektir.
İnsanın ideali, o kadar yüce olmalıdır ki asla bir noktada durmasın, bir yere bağlı kalmasın. Yoksa bu ideal, duruşa maruz kalır ve duruş da anlamsızlık, abes ve boşlukla sonuçlanır.
İnsanın önce varlığı meydana gelir. Şuan var olan beşer nedir? Hiç! Henüz belli değildir! Fakat vardır, varlığı vardır! Nasıl? Niteliği sonra belli oluyor ne şekilde? Sonra malum oluyor. Niteliği kendi kendini nasıl meydana getireceğine bağlıdır.
Ama yine de insan, aklıyla nasıl bir kudrete karşı karşıya olduğunu kavrar. Tabi O'nu kavradığını sandıktan sonra da iş bitmez. İşin başı Yaratıcı'dır. Mamafih sonu da O'dur. Ben bu öğretide takip edilmesi gereken silsilefen söz ediyorum. Birinci basamak yaratıcı' yı, merhaba daha doğrusu evreni tasarlayan dehayı tanımaktır. İkinci basamak o 'Tasarımcı' nın' Allah olduğunu bilmek ve yasalarına uymaktır. Üçüncü basamak ise O'nu sevmek ve sevgiyi açığa vurmaktır. Siz buna kulluk dersiniz. Her şeyin özü ve aslı budur. Yani Allah'ı Bilmek, inanmak ve itaat etmek. Allah, bizzat inanlara, 'Ey iman edenler, Allah'a iman edin.' diye emrediyor. İman edenler, zaten inanmış insanlardır. Onları tekrar Allah'a iman etmeye çağırmanın mantığı nedir? Hocam bu ayet değil mi? Bugüne kadar hiç dikkatimi çekmemişti.
Bir tek sayı vardır ki onun kendisiyle çarpımı kendisiyle toplamından daha azdır. O sayı 1'dir. Kuranın 1 üzerinden kurarsan daha da büyük hatalara düşersin. Çünkü 1'in 1'le çarpımı 1'dir ama toplamı 2'dir. O yüzden Yaratıcı kendisini 'Bir' le vasfetmedi. 'Tek' le vasfetti. 'De ki Allah Tek' tir.' o yüzden eşi, benzeri yoktur. Biri, birdir ama onu kendisiyle topladığınızda çokluk çıkar. Yani dualite. Hayır ve şer tanrıları fikri gibi....
Ama teki toplayamazsın.
İnsan bu evren ağacının bir meyvesidir ama, o da bizatihi bir evrendir. Nitekim daha önce gelmiş geçmiş birçok gerçek eri, insanı küçük evren, evreni de büyük insan diye tarif etmişler. Çünkü insan, bu varlık ağacının en uç noktasında salınan meyvesidir. Kalbi ise onun çekirdeği. Yaratıcı, o yüzden buyurmamış mıdır ki, 'Ben alemlere sığmam ama mümin okulumun kalbine sığarım.' diye.
'La mevcude illa hu ' (Ondan başka bir şey yoktur) diyen de hata etmiştir. 'heme o' st'(görünen her şey o'dur) diyen de.
'la mevcude illa hu' diyen, Yaratıcı'nın eşyadaki ad ve sıfatlarını hakkına tecavüz etmiş olur. Çünkü' Baki'nin gölgesi bakidir ve siz ona âdemi yet yani yokluk ya da hiçlik atfedemezsiniz. 'Heme O'st' diyenler ise, eşyanın kırılgan ve değişken tabiatın da Tanrı diye vasfetmiş oldular 'çizim nist' (Her şey hiçliktir, her şey asılsızdır) diyen ise sadece kendindeki algılama eksikliğini açığa vurmuş oldu. "
Peki ne demek lazım?
" Fi külli şeyin lehu ayetun tedullu ala ennehu Vahid "في كل شيء تدل على أنه واحد
"Bak bilge, sen de o acemi dalgıçlar gibi tek unsurda kalıyorsun. Bunu aş. Eşyayı önce bir harf olarak algılar, sonra bütüne ulaş. Eğer 'A' ya 'A' dersen, o kendisinden başka bir şey ifade etmez. Ama onu bir harf olarak görürsen o hem alfabeyi, hem katibi, hem kendisini göstermiş olur. "
Peki hocam, Allah, insanın doğru yola yönelmesini istediği halde niçin önüne bu kadar girift meseleler çıkarıyor...
"insanlar kendilerine takdir edileni hak etsinler diye..."
Her saatinin neyle geçip gittiğine dikkat et. Mutlaka en değerli şeyle birlikte yolcu etmeye bak. Nefsini sakın ihmal etme. Onun en değerli ve en güzel amellere alıştır. Kabir sandığına, oraya varacağın günde seni mutlu edecek şeyler gönder.
İnsana düşen görev, en değerli varlığın iki şey olduğunu bilmesidir:kalbi ve vakti. Vaktini ihmal eder kalbini de mahvederse faydalı şeyler kendisinden kopup gider.
Ilim oradan buradan toplanan,bir şey üstüne bir şey koymaktır. Böyle devam eden bir insan, bir gün hikmete ulaşacaktır. Çünkü sel kocaman dır lakin, damlalardan oluşmaktadır.
Allaha taat dışında harcanan zaman ömürden sayılmaz. Öğrenme, öğretme, ders verme, anlatma, telif ve yazılanları düzenleme tarzında ilimle geçirilen zaman ise en büyük taatlerdendir.
Diyorlar ki devam ettiğin derste çok yoruluyorsun, ciddiyetle eğilip kendini tamamen kapatıyorsun. Ben de onlara, sizler beni kendi halime bırakın derim. Kendimi ikmal ve eksikliklerimi gidermek için ter dökerim. Ömrüm azalırken şayet artış olmazsa ilmi de, o takdirde benle hayvan eşit, fark yok ikimizde.
Vakit, zamanın bir miktarıdır ve süresini belirlediğin her şey vakitli şeydir. Ayrıca vakit kelimesi mazi, şimdiki zaman ve geleceği de içine alır, bunların hepsi için kullanılır. İki yer arasındaki mesafeyi ölçerken de vakit kullanılır ve "iki gce yürüdük" denir. İnsanda ki zaman duygusu fıti bir duygudur ve her varlığın içinde bir zaman sistemi vardır. Örneğin toprağın içindeki bir kurtçuk hiçbir şeyi görmemesine ve işitme esine rağmen doğru vakitte kalkar, çocuk 9 ayda doğar. Sanki canlılar için bir takvim söz konusu gibi. Söz konusu durum, bilginleri buna "biyolojik saat" adını vermeye yönlendirmiştir.
Müslümanlığımız gereği evlerimizi zinaya, içkiye, kumara, faize kapattığınız gibi, aynı Müslümanlığımız gereği evlerimizi gıybet kapalı alanlar haline getirmek zorundayız.
Belki de Namazdan, Oruçtan, Hacdan, CİHADDAN geçtiğimiz sınavı, anne /babalarımızın, eşlerimizin, çocuklarımızın, komşularımızın, dava kardeşlerimizin Müslümanlık seviyemiz hakkında yapacakları şahitlikler nedeniyle kaybedeceğiz...
Gıda meddelerimizi Haram ya da şüpheli hale getiren en önemli etkenlerden birisi gıdaların lezzetini ya da raf ömrünü arttırmak için kullanılan katkı maddeleridir. Maalesef dünyada gıda ve tarımda olduğu gibi katkı maddelerinin de bütün kontrolü emperyalist ve siyonist yapıların elindedir.
Bu evler Cihad meydanı gibidir. Televizyonun ve interneti ahlaksızlıklarına, gıybet ve dedikoduya, ibadette gerçekliğe ve haramlara karşı mücadele muhtaşem bir cihan bilinciyle yapılır...
Müslüman kadın, kendi evini sıradan bir yuva değil İslam'ı bir nizam haline dönüştürecek büyük potansiyeli ve enerjiyi taşıyan, İslam devletinin tohumu ve çekirdeği olarak görür. İnandığı değerleri önce kendi şahsında ve evinde tatbik etmek onun en büyük özelliğidir...
Evlatlarımıza yedirdikelrimizin helalden mi, haramdan mı, kul hakkıdnan mı, faizden mi geldiğine dair bilincimizin teyakkuz halimizi neredeyse sıfırlandı bir zamanda imtihan oluyoruz....
"Normal bir insan yedi dakikada uyur, ancak Hand'in insan fizlyolojisine göre, aynı insanın uyuması on beş ila yirmi dakika sürer. Uyku,çıkması girmesinden daha güç bir havuzmuş gibi. Uyuyan insan derece derece uyanır, hafif uyku ya geçer,buna "gözleri açık uyumak" da denir, insan sesler duyar ve sonradan hatırlamasa bile sorulan sorulara karşılık verir. Bunlar sonradan rüya içinde geçmiş gibi bölük pörçük anımsanabilir de."