Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Oğul, dünyamızı aydınlatan şarabı sun;
Sevinç gülümüze ay ışığı gibi vursun;
Sular gibi akar gider gençliğin ateşi,
Bir uykudur o senin uyanık mutluluğun.
Kitaplar işe yaramıyor. İnsanın yanında olacak birine ihtiyacı var." İnlemeyi andıran bir sesle devam etti: "İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun." Ağlamaya başladı. "Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır."
Kızmayın bayan ölüm, olur böyle şeyler, biz insanoğulları hayal kırıklıkları, yılgınlıklar, başarısızlıklar konusunda tecrübeliyizdir ve böylesi olaylar karşısında bile ümitsizliğe kapılmayız, eski günleri hatırlayın, birçoklarımızı gençliğimizin baharında acımadan, merhamet etmeden alıp götürürdünüz, ya da bugünü düşünün, aynı taş kalbinizle, yaşamak için en gerekli unsurlardan bile yok-sun olan insanlara aynı şekilde davranmayı sürdürüyorsunuz, belki bu kez de biz size bir oyun ettik ve kimin daha önce yorulacağını sınama fırsatı bulduk, bakalım siz mi bıkacaksınız biz mi usanacağız, sizi anlıyorum, ilk yenilgi en çok acı verendir ama sonra alışılır; bu yenilginin son yenilginiz olmasını temenni etmiyorum, lütfen kırılmayın, bunu bir intikam duygusuyla söylediğimi de düşünmeyin, çok yetersiz bir intikam olur bu, kafamızı kesecek cellada dil çıkarmak gibi bir şey olur, işin doğrusunu söylemek gerekirse, biz insanların kafamızı kesecek cellada karşı, dil çıkarmanın ötesinde yapabileceğimiz pek fazla bir şey de yoktur
ağlıyor olamaz, her geçtiği yerde ardında gözyaşı bırakan ama bu gözyaşları arasında hiç kendi gözyaşı bulunmayan birinden bu kadar çok şey beklenemez.