"Katy, öfkelendiğimizde çoğumuzun yaptığı şeyi yapıyor: Yargılıyor, suçluyor, eleştiriyor, ahlak dersi çıkarıyor, vaaz veriyor, talimat veriyor, yorumluyor ve psikanaliz yapıyor. Katy'nin ağzından, kendisi hakkında tek bir cümle bile çıkmıyor."
Hikmet bey, sevdiği kadında beğenmediği bir yan gören erkeklerin çaresiz ve üzgün bakışlarıyla baktı karısına; öfkesi geçmiş yerini üzüntüye bırakmıştı. Sevgisi eksilmiyordu ama sevginin yanında bulunması gereken hayranlığını kaybediyordu; taşımaktan, içinde beslemekten memnun olduğu o sevgi, taşıması zor, ağır bir yüke dönüşüyordu her olayla. Bütün zenginler gibi, farkirlerin ya da fakirlikten gelenlerin mal mülk tutkusunu küçümsüyor ve onlar adına utandırıcı buluyordu, bunu karısında görmek daha da yaralayıcıydı.
"Mükemmel bir hayat yoktur... Hayat hiçbir zaman mükemmel değildir; daima eksik, bozuk ve kötüdür, mükemmel olan ölümdür ve mükemmel olmayan her şeyin mükemmele aktığı gibi hayat da ölüme akar, orada mükemmele erişir."
Anneler çocuklarının belli bir şekilde düşünmelerini, hissetmelerini ya da davranmalarını sağlayamazlar, ama hangi davranışlara hoşgörü gösterip hangilerine göstermeyeceklerini ve kötü davranışının sonuçlarının ne olacağı konusunda katı, kararlı ve açık görüş sahibi olabilirler.
Size belki öyle gelebilir, ama aslında hiçbirimiz ailemizin, böyle bir sorunla karşılaşan ilk üyeleri değilizdir. Geçmişimizde çözümlenmemiş sorunlar hepimize miras kalır; bizim cebelleştiğimiz şey, daha önceki kuşaklarda da görülmüştür. Kendi ailemizi iyi tanımazsak, ya geçmişteki modelleri tekrar ederiz, ya da onlara bilinçsizce karşı çıkar ve kim olduğumuzu, diğer aile üyelerine hangi yönlerden benzeyip hangi yönlerden onlardan ayrıldığımızı ve kendi yaşamımızı en iyi nasıl sürdüreceğimizi bilemeyiz."