Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Murat Fidan

Murat Fidan
@Muratfidan34
Sıkı Okur
Kitaplarla ilgili sohbeti seven biri.
Sabitlenmiş gönderi
Arap özdeyişi
"Sırrımı saklarsam , benim tutsağım olur: Açığa vurursam ben onun tutsağı olurum."
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
İstanbul 1912
Tramvay, vapur, tiyatro, sinema gibi umuma mahsus yerlere girip çıkmak için sıra beklemek usulüne riayet edilmiyordu. Halk birbirini iterek intizamsızlıklariyle bu yerlere girip çıkarlardı. Polis ve Belediye memurlarının müdahale etmek ve halkı sıraya sokmak akıllarından bile geçmez, seyirci kalırlardı. Halkımız sokaklarda yürümesini de bilmiyordu. İlek caddelerin yaya kaldırımının sağ tarafından gitmezler, birbirlerini itip sıkıştırırlar, rastgeldikleri ahbaplariyle durup yüksek sesle görüşürler ve yolu kısmen kapatırlar, gelip geçenleri rahatsız ederlerdi. Medeni ve şehir halkına yakıştırılmıyan bu gibi ahvale sık sık tesadüf olunurdu.
Sultan hamit’in huzurundan kovuluşum;
İradesiz ayağa kalkmanın CEZASI : HUZURDAN KOVULUŞ… Sultan Hamit, doktorlara daima mültefitti Kendisi şahsan da hastalıktan hiç hoşlanmazdı. Saray halkından biri rahatsızlansa âdeta telâşlanırdı ve hastayı tedavi eden doktorun muvaffakıyetini rütbe ve nişanla takdir etmiş görünürdü. Daima da tababetin ilerlemesine hâ- dim olmak istediğini

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sarayda şarbon hastalığı
Sultan Hamid'in hususi operatörlüğüne tâyinimden birkaç sene sonraydı. Bir gün Hünkârın en sevgili gözdesi hastalanmış. Ecnebi saray hekimlerinden biri bakmış: «Ehemmiyetsiz bir çıban, låpa koyunuz, geçer!» demiş! Ama, kadıncağız bu tedavi tarzıyle iyi olmamış. Üstelik sırtındaki yara büyüdükçe büyümüş… Padişahın vehmi, malüm… Hünkâr telâşa
Böyle içten yalnız çocuklar gülebilir. Bir de deliler... -Yusuf Atılgan
Reklam
( Biriyle buluşunca ben ) Cemil Topuzlu eşiyle ilk görüşmesi
ikimiz beraber yukarıya çıktık, Gayet şık döşenmiş bir salona girdik. Yüz görümlüğü olmak üzere bir çift küpe almıştım. Kadife mahfazayı, refikamın yanına koydum. O da, lûtfedip yüzünü açtı! Hele şükür, birbirimizi görebilmiştik!… Fakat her ikimiz de, mahcubiyetten tek bir kelime söyliyeme- dik. Böylece, yekdiğerimizden, hiç konuşmadan ayrıldık!…
Cemil topuzluKitabı okuyor
Cemil Topuzlu’nun komik bir anısı ;
Uzatmıyalım, emirnamemi alıp hastahaneye gittim. Fakat kapıdaki fevkalâdelik nazarı dikkatimi celbetti. Her yer silinmiş süprülmüştü, antre kalabalıktı. Ben, bunları tabiatiyle üstüme mal etmiyerek Başhekim Mehmet Paşanın odasına girdim. Emirnameyi verdim. Mehmet Paşa, bunu okur okumak kahkahayı basmasın mı! Hem de nasıl, adamcağız, kasıkları çatlarcasına gülüyor, gülüyor, gülüyor… Bu zaviyet karşısında, alınmış, kızmağa başlamıştım. Öyle ya, ne emirnamede, ne de bende gülmeyi icap ettirecek bir şey yoktu!… Muhatabım, mâfevkim olmasına rağmen - ben o zaman Kolağası idim dayanamadım. Niçin güldüğünü sordum. Mehmet Paşa daha çok gülmeğe başlamasın mı?!… Nihayet, başhekim, kapıçuhadarını çağırttı : -Lâfı kulağınla dinle, bak, imparator değil, operatör imiş, dedi. Meğer meselenin aslı şuymuş: Kapıçuhadarı bir gün evvel herhangi bir idarî sebeple Sıhhiye Reisinin nezdine gönderilmiş. Reis : Yarın sizin hastahaneye operatör gönderiyoruz, demiş. Zavallı kapıçuhadarı ömründe ilk defa işittiği bu sözü imparator şeklinde anlamış, O sırada Alman Kayzeri Wilhelm II nin akrabasından adlı bir Fransız müdür tayin edilmiştir. bir prens de İstanbul'a hekime: gelmiş bulunuyordu. Adamcağız, koşa koşa Baş hekime Yarın hastahaneye imparator geliyormuş, haberini vermiş. Başhekim de, kapıçuhadarı gibi yanlış anlamış, Wilhelm'in akrabası olan prens İstanbul'da ya, o gelecek diye düşünmüş… İstikbal hazırlığı yaptırmış! Gele gele de ben gelmişim!
Hasip Paşa o geceyi rahat geçirmiş, güzelce uyumuş; ertesi günü bana :
- Berhurdar ol, oğlum! Bir haftadan beri gözüme uyku girmemişti. Kırıkçılarla yeni cerrahların aralarındaki farkın çok büyük olduğunu şimdi anlıyorum. İnşallah iyi olup da ayağa kalkınca bu gibi şarlatanların derhal ortadan kaldırılmasına çalışacağım, dedi.
«Derdini Marko Paşaya anlat» ?
Mektep Nazırı Marko Paşa; hakikaten pek şayanı dikkat bir tipti. Marko Paşanın meşhur hususiyeti vardı: Meselâ karşısına çıkar, dertlerimizi, ihtiyaçlarımızı uzun uzun anlatırdık, O dinler gibi yapardı. Sonra da : - Peki! derdi. Haydi siz gidiniz, ben icabına bakarım. Halbuki söylenilen şeylerle alâkadar bile olmazdı. Marko Paşanın bu hali ya kurnazlıktan, yahut da talebeyi atlatmasından ileri geliyordu. Herhalde kendisi son derece zeki adamdı. Talebeyi çok himaye etmiştir. Meselâ padişah ikide bir Tıbbiye mektebinden şüphelenirdi. Marko Paşa derhal saraya koşar : -Bizim talebe böyle şeyler yapmaz… diyerek, bir sürü dil dökerek sarayı yatıştırırdı. Bu zatın tabip olarak büyük bir liyakati yoktu. Lâkin çok kurnaz, daima ipe un seren bir adamdı. Halk arasındaki «Derdini Marko Paşaya anlat» sözü de zaten buradan gelir. Yâni dert dinlemez, derde devâ bulmaz, bir kelime ile kös dinlemiştir, demektir. Ancak çalışmıştır.
Reklam
660 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 günde okudu
Enver Paşa - Cilt 3
Enver Paşa - Cilt 3Şevket Süreyya Aydemir
9.1/10 · 204 okunma
Mustafa Kemal paşadan Cemal Paşaya uyarı !
Şunun veya bunun pazu kuvveti ile vaziyete hâkim olmasına ihtimal yoktur. Binaenaleyh, "sen şöyle veya böyle hareket edersen Enver Paşa memlekete girer" gibi tehditlerin de manası yoktur. Size arkadaşça yapabileceğim tavsiye şudur: Türkiye halkının idare ve akide şekillerinde, Allahın inayeti ile hasıl olmuş olan inkılabın mahiyetini, ehemmiyetle tet kik ediniz. Millet nazarında, itibar ve mevkiin iadesi için, sakin ve mütevekkil çalışınız. Enver'in sözü ile harekette, onunla herhangi bir teşrik'i mesainizde nekpet ve vehameti davet edeceğinde tereddüde mahal yoktur. Bu mektuba açık, kati kanaatınızı bildiren cevabınızı bekleyeceğim. Bu samimi nasihatlarımı dinler ve hareketlerinizi ona göre ayarlarsanız, zamanın lehinize çalışacağından ümitli olabilirsiniz.» Bazı parçalarını aldığımız bu mektup da, Mustafa Kemal'in imzasını taşır. Mustafa Kemal, artık Sakarya zaferini kazanmıştır. Yolu bellidir. Cemal Paşanın tarihsiz, fakat Münih'ten yazdığı mektup ise, pek telaşlı bir teslim mektubudur. Şu satırları alalım: «İcraat ve teşebbüsatımda, fikir ve mütalaalarınıza tamamen iştirak ederim. Enver'in, son zamanlardaki hareketleri, aramdaki münasebetleri tamamen kesmiştir.kaç
M.Kemal Paşa ile Cemal Paşa mektuplaşmaKitabı okudu
Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal *** Cemal Paşanın gönderdiği bir mektupta, bizim vaziyet ve işlerimizle uymayan ve hâlâ eski zihniyetin idaresine matuf tavsiyelerinden anlaşıldığına göre, kendisi Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetini keyif ve arzuya göre idare edilir zannediyor. Ben milleti, İttihat ve Terakki bayrağı altına davet edemem. Ankara'ya nasihat vermek değil, Ankara'nın tamamen noktai nazarı ve talimatı dairesinde hareket etmekle faydalı olabileceklerini ve binaenaleyh, fikrini tashih edinceye kadar, kendisi ile münasebetimin devamında mazur olduğumu tebliğ etmenizi rica ederim.»
M.Kemal ile Cemal Paşa mektuplaşmaları.Kitabı okudu
Başkumandanvekili Enver Paşa ;
«- O halde, kuvvetli bir kabine lâzımdır, Orduyu Mustafa Kemal Paşadan başkası idare edemez!» *** Son günlerde Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında, kendiliğinden doğan bir fikir birliği vücut bulmuştur. Az kuvvet evvel görmüştük ki, Mustafa Kemal Paşa, ordunun başına getirilmesini «çok samimi bir lisanla» istemişti. Enver Paşanın, sulh şartları bilinmeden Talât Paşa hükümetinin çekilmesini doğru bulmadığını da anlatmıştım. Talâı Paşa istifasını bir emrivaki olarak gördüğü zaman, Başkumandanvekili Enver Paşa: «- O halde, kuvvetli bir kabine lâzımdır, Orduyu Mustaja Kemal Paşadan başkası idare edemez!» demiştir.» - celal bayar
Osmanlı çöküşü 1918Kitabı okudu
Talat Paşa «-- Bugünleri görmemek için, keşke ölseydim.»
Talât Paşa dönüş yolunda, Sofya istasyonunda kendini karşılayan Osmanlı Sefiri ve diğer karşılayıcılardan şu haberi aldı: «- Bulgar cephesi yarılmış ve Bulgar hükümeti karşı taraftan mütareke isteyerek silahı bırakmıştır…» Talât Paşanın bu haberi aldığı andaki hali, orada bulunan görgü şahitleri tarafından nakledilmiştir. Birden sarsılır. Çöker ve vagonun kapısına tutunur. Söyleyebildiği sözler şunlardır: «-- Bugünleri görmemek için, keşke ölseydim.» Ama harbin başında, bu harbe girişimizi tenkit eden Maliye Nazırı Cavit Beye cevabı, tek bir kelimeden ibaret olmuştu: «- Mukadderat…» Demek ki mukadderat buydu. Ve İmparatorluk, artık can veriyordu…
Birinci dünya harp sonu… 1918Kitabı okudu
Falih Rıfkı:
Hicaz isyanı oluncaya kadar, biz bu Emir'e ve adamlarına, uslu dursunlar diye daima para veriyorduk. İsyan olduktan sonra, Hicaz demiryoluna gelsinler, hattı tutsunlar, Şerif kuvvetlerini sıkıştırsınlar diye altın yolladık. Bütün altınlarımızı, bir kaç kişi aralarında paylaştılar. Kim kazanırsa, ondan hisselerini almaktan başka tasaları yoktu. Emir ve adamları, bir defa da Suriye'de Medâyin'e uğrar gibi oldular . Yemeklerimizi yiyip, gene altınlarımızı aldıktan sonra, gene dağıldılar. Önümdeki vesikalardan yalnız Emir'in şahsına verilmiş 7.000 altının kaydını görüyorum.»
283 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.