Kolayca unutuyoruz yaşadıklarımızı. Düşündüklerimizi. Pişmanlıklarımızı. Hatta guzidelerimizi, kahramanlarımızı, kaybolduğumuzda bizi bulanları... Unutmak, yanı başımızda bekleyen bir ilaç sanki ya da bizi yavaş yavaş çürüten, öldüren bir zehir
Oysa güzel olan, kayda değer olan ne varsa yavaşlıkla yapılır. Telaş ve acelecilik toplumuna karşı, temenni ve sükunet toplumunu diriltmemiz gerekiyor.
"Daha çok anlat" dedim "Hoşuna gidiyor mu?" " Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum" . "Bu kadar yola nasıl benzin yetistiririz?" "Gider gibi yaparız."