Ve hepsinden önemlisi, Clara vardı. Bizi savaş birleştirmiş olsa da, onunla barış içinde yaşamak istiyordum. Geçmişe, saygı borcumun gerektirdiği kadar özlem duyuyordum, taparcasına sevdiğim ise gelecekti. Birlikte geçireceğimiz yıllardan örülü olan gelecek kadar, elimizi uzatsak tutabileceğimiz yakın gelecek. Artık benim adımı taşıyan kadınla atacağımız ilk adımlar. Birlikte ilk kez yapacağımız onca şey. Her seferinde ilk sefer gibi olacağını söyleyerek. Sevdalılara özgü vaatler bunlar, ama biz bütün sözümüzü tuttuk, Clara'yı öperken hatta elini tutarken bir kez olsun bunu daha önce de yaşadığımı aynı yoldan çoktan geçtiğimi hissetmemişimdir. Onu seveli çok olduğunu. Aşk k günkü gibi kalabilir, heyecan da öyle. Aylar geçse, yıllar da geçse. Hayat insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir.
"Sımsıcak kurşun, ve getirdiğinse ölüm ama sadık kölem değil miydin sen benim? Ey üzerimi örten kara toprak, sen değil miydin atımın toynakları altında inleyen? Soğuksun ey ölüm, ama bendim senin efendin. Bedenimi toprak alsın ruhumsa göklerin."
"Kardeşlerim, Anatolia'ya geçtiğimiz ilk günden beri akıp giden bu üç buçuk yıl içinde pek çetin mücadeleler verdiniz ve Makedon kılıcının namını dünya durdukça hatırlatır kıldınız. Bizler artık o ezilmiş, terk edilmiş ve ötelenmiş insanlar değiliz. Biz aynı zamanda barbar ve yakıcı kudret değil, medeniyet inşa edici bilge bir kurucu güç olduğumuzu da ispatlıyoruz. Kendinizi sakın hafife almayın! Biz var olduğumuz müddetçe dünyanın tiranlara karşı bir umudu var demektir..."
Bütün dualarım onun için; hayallerimin karşısına onun görüntüsünden başka kimseninki çıkmıyor, etrafımı saran dünyadaki her şeyi onunla bir ilgisi varsa görüyorum.