Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Birikim

Birikim
@Okur4
34 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Atatürk Bu topraklarda yaşayan aklı başında ve insanlık onuruna sahip bir kadın, Atatürk'e nasıl düşman olabilir?Türkiye'de Atatürk'e ve Laik Cumhuriyet'e herkesten önce kadınlarımız sahip çıkmalıdır.
Sayfa 261 - İnkılâp yayıneviKitabı okudu
Reklam
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 86. yıldönümünde bu kararı alarak tüm dünyaya örnek olan Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi M.Kemal ATATÜRK’ü saygıyla anıyor, Türk Kadını'nın, 5 Aralık Dünya Kadın HaklarıGünü'nü kutluyorum
Ancak hür fikirli insanlar vatanlarına faydalı olabilirler. Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 19 - Türk Tarih Kurumu Yayınevi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uygarlık geçmişiyle birlikte bir bütündür. Geçmişini bilemeyen vahşi, uygarlık taklidine yeltendiği zaman bazen onu uydurmaya kalkar: Çanakkale Zaferi’nin Atatürk’ün dehâsının değil de bulutlardan inen Peygamberin eseri olduğunu anlattığını duyduğumuz zavallılarda olduğu gibi.
Sayfa 182 - İnkılâp
Sinan Meydanın Cumhuriyet tarihi yalanları 1.kitap sayfa 450-459 Atatürk'ün 1928 de Alfabe devrimiyle kabul ettiği Latin harflerinin kökeni görüldüğü gibi bugün dünyanın birçok yerinde kullanılan Latin alfabesi futhark ve etrüsk runik harflerinin bir türevidir; Okullarda çocuklarımıza ve gençlerimize öğrettiğimiz gibi Fenike alfabesinin değil Avrupa'nın futhark ve etrüsk runik yazısı ile Göktürk yazısıyla aynı kökenden gelmektedir. Yani Latin alfabesi aslında Göktürk alfabesinin zaman içinde farklılaşmış biçimidir. Dolayısıyla Atatürk'ün Türkçeyi Latin harfleriyle yazmaya karar vermesi bir anlamda yeniden Göktürk yazısına dönmüştür ki bunun adı Cumhuriyet tarihi yalancılarının dediği gibi gavurlaşmak değil öze dönmektir. Özetle 1928'de ki Yazı ve Alfabe devrimiyle Türkçe yaklaşık 800 yıl sonra kendi bünyesine hiç uymayan Arap harfleriyle yazılmaktan kurtalarak kendi bünyesine birebir uyan(Göktürk yazısına ve etrüsk yazısına dayanan) Latin alfabesiyle yazılmaya başlanmıştır.
zülfikar

zülfikar

@abdulguzel
·
14 Kasım 2020 23:05
latin alfabesi hakkında diyor bunu: 《yeni türk harfleri》 bu örnekten sonra, ismet bey'in, türkçenin islam harfleriyle ifade ediliş tarzına türk yazısı demesinin sebebini anlamanın çok da zor bir iş olmadığı anlaşılıyor. artık bu yazıyı osmanlıca diye adlandırıp şuurunda olarak veya olmayarak mazinin çöplüğüne gömmeye çalışanlar da kendileri bilir. osmanlı bitti, türk yazısı yaşıyor ve yaşayacak.
Reklam
Her şeyden evvel Türkiye insanı tartışmayı bilmez. Fikir ayrılığına düştüğü bir başka kimse ile ortak bir doğru aramak için değil, kendi bildiğinin doğru olduğunu empoze etmek için tartışır.
Sayfa 24 - İnkılâp
İrtica(gericilik) ile mücadele, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının –hayır, hayır, kendine “insan'’ sıfatını yakıştıran her bireyin görevidir.
Sayfa 200 - İnkılâp
1000 yıldır birileri ona “doğruyu” söylemiş, o da bunu ya baba dayağı korkusu ya cehennem ateşi korkusu ya sultan hiddeti korkusu ya paşa cezası korkusu kabullenmiştir. Sormaya sormaya, bırakın soru üretmeyi, soru sormayı unutmuştur. Sık sık dile getirildiği gibi “icat çıkarma'’ gibi bir deyimi üretecek kadar salaklaşmış bir toplumun üyesidir.
Sayfa 22 - İnkılâp
Bir yandan dünyanın yedi günde yaratıldığına inanıp jeoloji öğrenmek nasıl mümkün değilse, diğer yandan Âdem ile Havva efsanesine inanıp biyoloji yapmak öylece mümkün değildir. Dünyanın üzerindeki yedi kat göğe inanıp astronomi yapmak ne denli olanaksızsa, nedenselliği Al-Gazzali’nin yaptığı gibi reddedip fizik yapmak da o kadar mümkün değildir.
Sayfa 93 - İnkılâp
Kul, iyi bir öğrenci olamaz. Türkiye'de eğitimin temel sorunu, öğrenciye önce kulluktan kurtulmasını, öğrendiğini her şeyden önce kendi keyfi ve zevki, kendi tutkusu için öğrenmesini öğretmektir.Bugün öncelikle bu ihanet yolundan tekrar Atatürk'ün akıl ve uygarlık yoluna dönmenin, kulluktan çıkarak uygar insan olmanın yollarını aramalıyız.
Sayfa 94 - inkılâp
Reklam
Türk ilk ve orta öğretimi tepetaklak oldu. Bunun ilk nedeni, öğretmen­lik mesleğinin özenilecek bir meslek olmaktan çıkarılmasıydı. Burada en büyük sorumluluk ve dolayısıyla suç öğretmenleri ihmal eden politikacılarındır. Fabrika yapmak isteyen politikacı, en önemli fabrika olan insan fabrikalarını, yani okulları unuttu. En önemli öğretmen türü olan ilkokul öğretmenleri ve onlardan sonraki en önemli öğretmenler olan orta öğretim öğretmenleri tamamen ihmal edildi ve öğretmen iş dilenen bir zavallı haline düşürüldü. Bu suç, yalnız Türkiye çapında değil insanlık çapında affı mümkün olmayan bir suçtur ve Hasan-Ali Yücel'den sonraki tüm eğitim yöneticilerimiz bu suçun ortaklarıdır. Gelecek, ken­dilerine topluca lanet edecektir.
Sayfa 42 - inkılâp
"Türkiye'de kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin de takılıp kaldığı örümcek ağları gibidir." Osman Pamukoğlu
Sayfa 167 - kripto yayıneviKitabı okudu
Özgür olmak isteyip izin bekleyerek, hakkını isteyip, lütuf bekleyerek; hiç bir şey yapmadan her şeyi isteyip, yakınarak; ne gidilecek yer, ne de elde edilecek bir şey vardır. Osman Pamukoğlu
Sayfa 8 - inkılâp
10 KASIM TÜRK'ÜN SON BAŞBUĞU ULU ÖNDER ATATÜRK'Ü ANMA GÜNÜ
''Atatürk’ün ölümünü görmüş olanlar, bir daha kime ağlayacaksınız? en mesut Türkler, Atatürk yaşarken ölmüş olanlardır. Ömrümüzün ve Türk tarihinin en acı yasını tutmak talihsizliği bize düştü...” Falih Rıfkı Atay
Saltanatın kaldırılması
"Teşkilatı Esasiye Kanunu ile şekil ve niteliği belli olan Türkiye devletinin kuruluşundan beri, Türkiye'nin mukadderatını el koyan ve bundan sorumlu olan yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetidir" Mustafa Kemal Paşa'nın ne zamandan beri uygulamak için beklediği an gelmişti. 30 Ekim 1922 günü Meclis'e aralarında Mustafa Kemal Paşa'nın da bulunduğu bir önerge verildi. Bunda saltanat ve hilafetin birbirinden ayrılması ve saltanatın kaldırılması isteniyordu. Meclis'teki muhalifler ayaklandı, görüşmeler uzadıkça uzuyor ama bir türlü sonuç alınamıyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın o zaman meclis koridorlarında çınlayan ve Anadolu devriminin haklı isyanı çırılçıplak, bütün açıklığı ile ile dile getiren sözler memleket ufuklarında çınlar gibiydi. "Hakimiyet ve Saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye ilim icabıdır diye müzakere ile münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat; kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları Türk milletinin hakimiyet ve saltanatına zorla el koymuşlardır. bu tasallutlarına altı asırdan beri devam ettirmişlerdir. Şimdi de Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline doğrudan doğruya almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Bahis konusu olan; millete saltanatını ve hakimiyetini bırakacak mıyız, meselesi değildir. Mesele zaten olup bitmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplanmış olanlar, meclis ve herkes mesleyi tabii görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir."
Sayfa 471 - İnkılâpKitabı okudu
235 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.