Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Ozlem Akkuzu
Ozlem Akkuzu
@OzlemAkkuzu
İnsan da, yaşam da saçmadır; boşunadır, rastgeIedir, sağIam hiç bir şey yoktur; ama yine de yaşamak gerekir. A.Camus
Adana, 27 Kasım 1977
91 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Merhaba,
E.Sevgi Özdamar ın bir kaç öyküsünü okudum ve söyleşisini dinledim fakat ilk kez bu kadar uzun öykülerini okuyorum. Sevgi hanım 1945 doğumlu. 1976 da Almanya ya gitmiş ve kitaplarını Almanca yazıyor. Çevirilerini Fikret Doğan yapıyor. Bu bilgileri verdikten sonra gelelim kitaba. 3 öyküden oluşan bu kitap da Sevgi hanım bolca 60 ve 70’li yıllarının olaylarını, Türkiyeyi, Almanya ya giden işçileri ve anne, anneanne ve babaannesinden bahsediyor. Öyküleri biraz sert ve gerçekleri göstererek yüzünüze fırlatıyor artık nerenize denk gelirse benim genelde yüzüme çarptı bazen de kalbime. Hiç çekinmesi yok çok acı çeken insanlarda olan bir cesurluk ve cesareti var; Bir o kadar da espri anlayışı. Elimde bir de ödüllü romanı var (Hayat Bir Kervansaray) onu da arayı açmadan hemen okumayı düşünüyorum. Sevgi hanımın hayatında gerçekleştirdiği büyük adımları ve Almanya da yaptıklarını da taktire değer buluyorum. Seviyorum... Tavsiye de ediyorum... Ah ne kadar çok yorum yazdım neyse :)
Merhaba;
Rosa Lüxemburg (05.03.1871 – 15.01.1919) Polonyalı bir Marksist ekonomist ,savaş karşıtı eylemci.Filozof ve devrimci sosyalist. Polonya'da asimile olmuş bir Yahudi ailede doğup büyümüş, 1897'de Alman vatandaşı olmuş. Benim kitabım Mahmut Ertekin çevirisi, Gece Kitaplığından çıktığı için ve sitede de bu kitabın kaydı olmadığı
Merhaba;
Bir kaç gündür bu kitabı düşünüyorum. Yazar Musa Cevat Şakir Kabaağaçlı, nam-ı değer Halikarnas Balıkçısı Girit de doğmuş, Büyükada da büyümüş ve köklü bir ailenin oğlu. Hayatı çok çalkantılı geçse de bu olayları iradesiyle atlatmış ve yıllarca gördüğü eğitimin meyvelerini toplamış. (Robert Koleji ve Oxford Üniversitesinde Tarih)” Aganta Burina Burinata 1945“ bir denizci terimi. Ben yazarın dilini F.Baykurt’a, Y.Kemal’e çok benzettim. Romanda çokça halk ağzı var; dolayısı ile samimi bir okuma sizi bekliyor. Çok akıcı bir kitap ayrıca denize ve denizciliğe meraklıysanız bu alanda kullanılan terimlere çok sık yer verilmiş hadi yaşadınız. İçinde denizcilerin, ailelerin dramı olmasına rağmen hiç ajitasyon yapmadan o duyguyu size fevkalade geçiren bu roman da gülümseme de fazlasıyla var. Aslında fazla söze gerek yok. Kara ve deniz insanını çok iyi anlatan bu romanı okumanızı tavsiye ederim. Sevgiler...
Okur Takip Önerileri
Merhaba,
Zor bir okuma oldu. Öncelikle bu yazar bir dahi ve kâhin. Gerçekten...Size onu daha iyi anlamanız için hayatını okumanızı tavsiye edeceğim. "Kâhin'in Mektupları" Sel Yayıncılığın “Gece Yarısı Kitapları” serisinden. Bu seriden ikinci kitabım ikisi de sıkı kitaplardı. Yazarın öğretmeni ve şair arkadaşına yazdığı iki mektup
Merhaba, bölümlerde klişe başlayan roman "ah tamda tanıdık,bildik hikâyeler,laflar,sözler" deyip, sonradan romanın bir kahramanının bu kadar gaddar diğerinin ise bu kadar aptal olmasıyla sizi biraz gererek güzelleşiyor. Sonunu biraz biraz size hissettirse de aslında düşündüğünüz gibi değil, tam tersi istikâmette bir yerlere gittiğine biraz seviniyorsunuz. Ama klişe bitseydi, bu seferde ah işte tahmin ettiğim gibi bitti düşüncesini de buraya yazardım ammaaaa klişe bitmemesine de üzüldüm, sen de klasik bildik suç romanları gibi bitseydin keşke Deniz... Kafanız dağınıksa laylay lom için okunması tavsiyedir. Edebi değil ama yarım eğlenceli diyelim. :))
Merhaba, Ingeborg Bachmann’ın “Ölüm Türleri” başlığı altında yazmayı tasarladığı bir dizi romanın tamamlayabildiği ilk ve tek bölümü “Malına”. Kitapta kendini “ben” diye tanıtan isimsiz bir kadın yazarın iki erkek ile arasındaki fırtınalı psikolojik kavgaları, soruları ve Nazizm (baba otorite ) konu alınıyor. Ben, Malınayı biraz iç ses, yani bazen bilinç altında sakladığı ve olmasını istediği sevgilisi, bazen de gerçekten var olan fakat sağlıklı bir ilişki kurulamamış tek taraflı sevilen bir sevgili olarak algıladım. Öte yandan diğer bir sevgili olan “Ivan” ile yaşadıkları mutlu bir ilişkinin, birden fırtınalı bir havada nasıl ortada kalıp psikolojik bir savaş vermesini anlatıyor. Ne olursa olsun yazarın gerçek hayatını okuduktan sonra kitaba daha iyi adapte olacağınızı düşünüyorum. (Özellikle yazarın ölümü) Bachmann’ın zihninde bitap düşmüş aşk, ilişkiler, savaş ve varoluşçuluk ile ilgili sorgulamaları var. Duyguları ve düşüncelerini lime lime ayırıp, parça pinçik etmesi var. Bütün bunları gelişi güzel akış olarak okuyorsunuz. Sonrada yavaş yavaş duygularının ve psikolojisinin nasıl komaya girdiğini okuyorsunuz. İçinde güzel Viyana ve güzel Tuna nehrinden de bolca bahsedilen bu kitapta insanın insana yaptığı zulüm var. Kadın ve erkek arasındaki aşk var. Aslında yazarın aşk ve ölüm gerçeğini hem kabul, hem de reddettiğini ve bu reddedişte nasıl bir ruh acısı çektiğini zihninizde hissedip son kelime ile rahat bir nefes alıyorsunuz. “Cinayet”. Bu kitabı okumaya gerçekten hazır mısınız? Bir daha düşünün. :)
Merhaba;
Bu kitabın basımı yok diye biliyorum ben sahaftan aldım. Yazarı ilk kez okuyorum Turhan Yıldırım ın samimi tavsiyesine kulak verdim ve bir kaç kitabını daha aldım. Her neyse, “Doğdum” Perec in kendini ve hayatını kısaca tanıttığı bir otobiyografi. Çocukluğu, ait olduğu yer ve din hatta askerliğinden bile bahsetmiş. Çok dramatik bir çocukluk geçiren Perec, 1969'da yayınlanan La Disparition (Kayboluş) adlı romanını hiç E harfi kullanmadan yazmış. Verdiği bir röportajda neden E harfini kullanmadığını şu şekilde açıklar: Bir roman en çok ihtiyaç duyduğu harf olmadan nasıl yazılır? İşte ben bir romanım ve o kullanamadığım E harfi de benim ailem. Kitabın kapağı kendisinin bazı karalamalarından oluşuyor sırf kapağı incelemek bile beni eğlendirdi. Tüm Yahudi yazarlar gibi bence Perec in de manyak bir kafası var iyi ki bu yazarla tanıştım. Diğer kitaplarını da okumak için sabırsızım... Sevgiler...
Merhaba;
AÇLIK (SULT) 1890
Bu kitabı çok zor okudum. Çevirisinin eski olması, puntolarının küçüklüğü, üzerine bir de yazarın dili ve anlatımı beni zorladı. Yazar açlığı güzel anlatmış aç bir insanın psikolojisini tüm çıplaklığı ile okura sunan, varoluşu sorgulayan , ayrıca aç kalırsanız halüsinasyon görürsünüz, birden yemek yerseniz mideniz bulanır böyle durumlarda her gün bir bardak süt ile başlamanız iyi olurlukları öğreten, hatta güçlü bir iradeniz yoksa kibarlığı ve doğruculuğu bile elden bırakırsınız gibi şeyleri de öğrendiğimiz farklı bir beslenme, az felsefi daha çokta psikolojik bir roman. Bir yazarın açlık ile verdiği savaşı taktir ettim fakat yazacak fazla bir şey de bulamıyorum affedin...
Ece Ayhan
Merhaba, Türk şiirinin modernleşmesi sürecinde, ikinci yeni hareketinin içinde sayılan Ece Ayhan ın şiirleri farklıdır. Özgün ve değişiktir. Okumakta zorlanır ve yorulursunuz. Kendine has okur kitlesi bulunan Ece Ayhan, muhaliftir. Otoriter ve iktidar kavramlarını sorgular ve ezberleri bozar. Başka nemi bozar? :) Dilin yapısını bozar, sıralamasını bozar, orada bir destandan bahseder, öbür tarafta başka bir şey düşünüp onu yazar. O herkes neredeyse, tam karşılarında durur. Düz yazı şiir de yazan ve insanı allak bullak eden diline rağmen çok sıkı bir okur kitlesi bulunan şairin şiirleri, insanın beynini yakar. Onu anlamak sıkı bir derin anlayış gerektirir. Bilmem anlatabildim mi? ( Bir haftadır Ece Ayhan okumaktan onun gibi yazmış olabilirim. :) Ara ara okuyun tavsiye ederim.
Sevgili Pascual senin suçun değildi,keşke böyle olmasaydı.
Merhaba,bu roman wikipedia da okuduğuma göre 1942 de yayınlanmış ve fazla şiddet içerdiği için de bir yıldan kısa bir süre içerisinde yasaklanmış. Nobel ödüllü yazar, bence bu kitapta ara ara baş karakterimiz olan Pascual ı , kırsal lehçesi,safça içini size dökmesi ve en önemlisi samimiyeti ile masumlaştırıyor. Okurken bir iç ses kafanızda böyle bir ortamda, böyle bir aile ile çocukluk geçiren bir insan başka ne yapabilirdiki? Nasıl bir insan olabilirdiki? soruları ile onun aslında baştan beri vicdanen suçsuzluğuna karar veriyorsunuz. Yazar size Pascual ı sevdiriyor. Hapishanede infazını beklerken size acı ve ıstırap içinde geçmiş hayatını anlatması ona şefkat beslemenizi, uzun şiddet dolu sahneleri az etkilenerek yumuşak bir şekilde atlatmanızı sağlıyor.(Bana aynen böyle oldu. Hatta Allahım hayvandan daha çok etkilendim diyebilirim) Gerçekçilik ve varoluşçuluk temaları içeren bu kitabı beğendim. Not: Çevirmen çok başarılı bir tıp doktoruymuş fakat artık aramızda değilmiş.
Merhaba, 70 yaşında olan David aslında bir hoca değildir bir üniversitede ayda bir kaç saati geçmeyen ders vermesinin yanı sıra, TV de ve radyoda da kültür sohbeti yapmaktadır. Her sene sonu öğrencilerini evine davet edip parti verir. Ve tabiri caizse burada gözüne kestirdiği kızları tavlar. (Popülerliğini de kullanarak) :) Fakat bu sefer baltayı taşa vurmuş ve Consuela ya takıntılı bir şekilde aşık olmuştur. Ölümü düşünen , bireysel yaşamayı seçen, sex ve kadınlarla dolu bir hayat. Kitabın sonunda yorgun savaşçı, mutluluğu yakalayabilecek mi? Bilinmez :) Yani düşünceleri sorgulayıcı...güzel.... Okunabilir.
Merhaba, "bu kitabı alın faturayı bana yollayın" diyecek kadar çılgın ve "okuyun pişman olmazsınız" diyecek kadar zevkinizden anlıyor hissedeceğim aklıma gelmezdi. Bu daha da çılgın hissettiriyor. Kitabı az önce bitirdim ve şu anda size hislerimden bahsedeyim. Beynimin mutlu ve sevindiğini hissediyorum. Evet aynen böyle... Hemen yazarın diğer kitaplarına da bakmam gerek. Alın,okuyun, siz de beyninizi mutlu edin.
ödül-biraz spoiler
Tekrar merhaba, (Biraz spoiler) ilk olarak bu kitap çok rahat okunuyor, akıcı ve kurgu bakımından da ilginç.Acaba konusu gerçek hayattan mı alındı diye düşündüm. Fakat sonradan mutlaka bir çok gerçek ödülde de intihal olayı vardır diye içimden geçirmedim değil. Kadınların bilim dalında nasıl 2. liğe düştüğü ve azınlıktan olmasının da üzerine tuz biber serptiği bu olay gerçek olsa ne değişecek ki? Öğle değil mi sizce de. Acil demokrasi gibi, acil tavsiye. :))
Merhaba, eğer bu kitabı okumaya karar verdiyseniz büyük bir beklentiye girmemeniz gerek. Sayfa sayısı az olmasına rağmen diline zor alışacağınız "Allah!! neler oluyor, belki sonunda büyük bir sürpriz beni bekliyordur" diyerek okumanızı hızlandıracağından emin olduğum bir eser. Fakat sonunda çok büyük değilse de yine de ufak bir sürpriz ile bitirilen bu kitabın sonunda "ben de Cumpei Niki'nin yerinde olsaydım aynı kararı verirdim." diye içinizden geçirip, kitabın kapağını usulca kapatacağınız ve içinden kum dökülmesin diye sessiz ve yavaşça kitaplığınıza koyacağınız bir Absürdist kurgu. Karakterler ve onların eylemleri hakkında çok az yargıya varıp; bu görev okuyucuya bırakılmıştır. Hani bazı kitaplar vardır tekrar okumak istersiniz. Tekrar okur muyum? Hayır.
Babamın Kitapları
Nadir kitaptan, yayın evine, kitabın ismine ve arka kapak konusuna aldanıp aldığım bu kitabın konusu çok derin olmasına rağmen yazarın babasını anlatımı sanki uzak bir tanıdığını anlatır gibiydi. Duygusallıktan uzak kalmış bu kitap ara ara yükselse de bazen çok durgun ve sıkıcı ilerledi. Bir ailenin ölümle burun buruna yaşamasını ve nereye ait olduğunu sık sık iç dünyalarında sorgulayan sessiz çığlıklarını duyabiliyorsunuz. Balkanlardaki bazı gerçekleri öğrenmiş ve tekrarlamış olmaktan mutsuz değilim; fakat bu kitabı okuduğuma mutlu da olamadım.
