"O zaman olduğum yaşta, insanoğlu düşlediği herşeyi bir gün başaracağına inanıyordu işte. İnsanoğlu gerçekten de çocukluğunda istediği şeyi bir gün başarabilir ama o gün hiçbir zaman gelmiyor. Düşlenilen şeyin imkânsız olduğundan ya da olasılıkların yanlış hesaplandığından değil; o şeyin istendiği gün ile gerçekleşeceği gün arasında çok farklı günler olacağından. Hem hayatı hem de isteyen varlığı değiştiren günler.."
" 'Affedilecek birşey yok' dedim ona. 'Yaptığın hiçbir kötülük yok. İyi birşey yapma imkânını kaçırdın o kadar. Hepimiz hayatımızda bazen çok iyi şeyler yapma imkânını kaçırıyoruz. Kaçırdığımız imkânlardan hangilerinin kötülüğe bir insanı yutma iznini vereceğini bilemeyiz.' "
"İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor."
"Yapayanlış örülmüş bir hırka giymişim yıllardır, onunla ısınmaya çalışmışım gibi hissediyorum kendimi. Babam anlattıklarıyla o hırkanın bütün ilmeklerini söktü. Eline yumağı dolayıp yavaş yavaş söktü üstümdeki hırkayı, çırılçıplak kaldım."
"Neşe bulaşıcıdır falan diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Dökünüyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama zamk gibi, bulaşıyor ve dokunan herkese yapışıyor."
"Her insan kendine özgü bir "esma" bileşenine sahip, başlı başına bir alem. Optimal gelişme potansiyelini (ism-i azamı), fıtri/yaradılış yapısı itibarıyla derûnunda taşır. Hz. Mevlana bu potansiyeli, bir kayanın içerisinde gizli kalmış "yakut"a benzetir. Kimimizin içinde yakut, kimimizde zümrüt, kimimizdeyse gök mavisi rengin de inci vardır. İnsanoğlu, içindeki bu gizli potansiyel açısından bir hazinenin üstünde oturmaktadır. İşte tasavvuftan feyzalan benötesi psikolojisi de kişinin kendisini daha iyi tanımasını sağlayarak bu potansiyelin tezahür etmesini ümit eder. Bu manada kişilik yapısının belirlenmesinde, Enneagram kişilik şeması fayda verebilir."
"Bu dünyayı intihar yolu ile terk etmek, insanın ontolojik yükselme imkânını kullanmayıp kendi kendine borçlu gitmesi, alt katların ışığını söndürüp orada hapis kalması demektir. Psikoterapi bahsinde değineceğimiz gibi, hayatına son vermek isteyen insana yapılabilecek en tesirli psikoterapi, ona üst katların varlığını hatırlatmaktır. Ümitsizlik, çıkış kapısı olmayan bir kata hapsolma kaygısından kaynaklanır. Çoğu insan aslında o katın alt kişiliğini, rolünü, persona'sını "uyutmak" için bu yola başvurur. Gerçekte öldürmek istediği kişi; nefret ettiği halde, alternatifi olmadığına inandığı, bulunduğu katın 'oyuncusu'dur!"
"Esasen insanın kendi öz hakikatine doğru yaptığı yolculuk sırasında kurduğu ilişkiler çok önemlidir. Kimlerle beraber olduğumuz ve kimleri kendimize muhatap seçtiğimiz, yükselmemizi belirleyen en önemli unsurlardır. Ya alt katların karanlığında "donup kalacağız" ya da hakiki muhabbetin nuru ile buzları eritip bir üst kata çıkacağız."