Yüz gün oldu sevdana düşeli,
Cılız ömrümden koskoca yüz gün,
Az uz değil mevsimler geçiyor.
Seni ilk öptüğümde mevsim yazdı,
Şimdi ise kara bir kış geliyor.
Başımı duvara vura vura ettiğim o tüm tövbeler, Kirpiğinin ucuna değiyor.
Bir Ses yankılanıyor odanın içinde,
Yer gök sen diyor.
Her gecenin sabahında,
Günaydınlar sıkışıyor yatağa.
Tam
Açıklarda bir yerde serbest dalıyor gözlerin
Suyun ana renklerinden üçe bölündüğü taşlanmış yeşillerde
Eski usul mercan avcısı, derinlere dikey bakışlar bırakan
Mermer bir labirent oyunu gözlerin
İçinde çıkmazlara boğulduğum.
Şu yutmuş kayalıkların kaynağı.
Çok evvelleri,ihanetin soğuk yatağına,sıcacık onurunu soyundurduğundandır,durum böyle.
Ve bu da bizim bahanemiz olsun.
Sırf bu yüzden (?) göz göze gelmeyelim olur mu?
Kaskatı bir organizma olmak korkusu bu.
Yaklaşma-Kaçınma çatışması
Deniz kadar değil
O kadar değil, daha derin.
Bir deniz canlısı için bile nefes o anda karaborsa
Bizim resifimizde "aşk" diyorlar buna.
Mor dalgalarından sual olunma yenilgisine tünemiş kırılgan deniz. Kayık tıkırtısının şiiri. Ve her anlaşılmaz cümlenin içinde var olan ve hep yalan yere edilen yeminler.. Kimi neye benzettiğini bilmeyen tasvirler.. Sebep ve sonuçlarıyla anlatılamayan bir yığın şeyin arasında düş kuran ben..