kelimelerin kanlı canlı, et ve bedene büründüğü nadir yazarlardan ve kürt edebiyatının en güzel güncel örneklerini sunan kalemlerden biri mehmed uzun’un kalemi.
yitik bir aşkın gölgesinde romanında da olduğu gibi, bu romanda da aslında empati yapmaktan yoksun bünyeler için, bir paragrafı okuduktan sonra kişinin kendine sorması gereken soruyu kendisi soruyor. ''neden?'' ''nereye'' ''ne zaman''
ön yargıların esiri olmuş gözler, kendine sorular sormaktan kaçınır zira.
nasıl ki hasan ali toptaş'ın Gölgesizler'ini okumamak büyük bir eksiklikse, ''roni mina evine tari mina mirine'' (aşk gibi aydınlık, ölüm gibi karanlık) kitabını okumamış olmak da, ne büyük eksikliktir benim gözümde...
okuyun,
okuyun ki açılsın algınız.
okuyun ki, takdirle karışık bir sempati ile gelen empatiyi yaşayın.
keşke.
ama keşkeler yeterli olmayacak, onu da biliyorum.