Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selda Kuru

Selda Kuru
@Selda2
“Fazla samimiyet, saygıyı azaltır. Çok sevgi, nankörlük getirir. Çok iyilik, suistimal edilir…” İnsan ilişkilerinde “ÇOK’lar” sıkıntılı… Denge esastır!
İsviçre hesabı
ENKA, uyuşturucu madde kaçakçısı Sabit Tırnovalı’yı hiç tanımamış olabilir. Ancak SİSTEM böyle işliyor. Böyle işlediği için de ANAP, Türk parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 28 Sayılı Karar’a ilişkin tebliğin 5.maddesini 28 Aralık 1983 günü değiştirip, “Türkiye’ye her türlü yoldan ve cinsten döviz ithali serbesttir. Hiçbir kayda tabi tutulmaz ve menşei (kaynak, köken) araştırılmaz” hükmünü getiriyor.
Sayfa 34 - 1 Ocak 1988Kitabı okudu
Reklam
“Amerika’nın hudutları Türkiye’den geçer!”
… -Yani Rus köpeği mi olalım? diye bağırdı. Büsbütün inadına bir sükûnetle, - Önce köpek olmayalım, dedim. Köpek olduktan sonra ha Amerikan köpeği ha Rus köpeği… Hangisi iyi beslerse onun köpeği olunur. “Tartışalım” diyen adam; - Götürün bunu! diye bağırdı. İki sivil polis kollarıma girdi.
Sayfa 146 - Neden sürgün?Kitabı okudu
Enveeerrr Enver!!!
…. Enver Paşa, Moskova’ya ulaşmak, orada Sovyet devrimcileri ile çalışmak istiyordu. İttihatçılardan Cemal Paşa’ya 1919 yılında yazdığı mektupta, yeni siyasal düşüncelerini ve taktiklerini şöyle açıklamıştı: “1-İslam milletlerinin kurtarılması, 2-Ortak hedefimiz, Avrupa’nın emperyalizmi ve kapitalizmidir. 3-Kurtulan memleketlerin iç siyasetinde din esaslarına dokunmamak koşuluyla sosyalizmi kabul…..”
Sayfa 23 - Yoldaş Ali!!Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ahan da doğru walla!
…. İnsanlar elâlemin ne düşündüğüne o kadar önem verir ki, davranışlarımızı düzeltmemiz için bir duvara yapıştırılmış bir çift göz resmi yeter. Din bunu çok uzun zaman önce anlamıştır ve kadîri mutlak Tanrı’yı sembolize etmek için her şeyi gören göz imgesini kullanır.
Sayfa 25 - Metis bilimKitabı okudu
Geçmişle yüzleşmek…!
“Tarihten ibret almayanlar, ona ibret olurlar” deyişi, Yahudi geçmişi ile hesaplaşmayı reddeden Yahudilerin içinde bulunduğu duruma çok iyi uymaktadır: onlar, Siyonizmin ve İsrail politikalarının içinde, o geçmişi tekrar eden köleler haline gelmiştir. Bugün İsrail devleti, -sadece Ortadoğu’daki değil, onun da ötesinde- bir çok ülkede zulme uğrayan köylü sınıflara karşı; 1795 öncesi Polonya’sında Yahudilerin oynadığı rolden hiç de farklı olmayan bir rol oynamaktadır. O da; emperyalist zalimin kâhyalığı rolüdür.
Sayfa 143 - Zalimin kâhyası!Kitabı okudu
Reklam
Gentile (Yahudi olmayan)
Yahudi adaletinin elinde bulunan Yahudi olmayan bir katil, öldürdüğü kişi (maktul) Yahudi olsun yada olmasın mutlaka idam edilmelidir. Ancak, eğer maktul bir gentile ise ve katilde sonradan Yahudiliğe girerse o zaman cezalandırılmaz.
Sayfa 152 - TalmudKitabı okudu
Ah şu Osmanlı torunları ah!!
Çok iyi bilindiği üzere, Osmanlı rejimi öncelikle Türklerin bizzat siyasal iktidar görevlerinden ve ordunun önemli konumlarından (Yeniçeri birlikleri) uzaklaştırılması prensibine dayanıyordu. Her iki önemli pozisyon da, sultanın; küçüklükten itibaren zorla alınarak özel okullarda eğitilen (Christian born) kölelerince dolduruluyordu. XV. Yüzyılın sonlarına kadar hiçbir Türk, ne Yeniçeri olabilir ne de önemli bir hükümet görevi alabilirdi. Böylesi bi rejimde, Yahudilerin kendi çevrelerindeki rolü, yeniçerilerin kendi toplumlarındaki durumuyla tamamen benzerlik göstermektedir. Hükmettiği insanlardan siyasi olarak tamamen ayrı olan bir rejim altında Yahudilerin konumu, en mükemmel seviyelerdeydi. Türkler’in ( ve Arnavutlar gibi diğer müslüman halklardan insanların) Osmanlı imparatorluğunun yönetici sınıfına girişlerine izin verilmesiyle birlikte, Yahudilerin konumu sarsılarak, düşüşe geçti. Ancak, devam eden keyfilikler! ve Osmanlı rejiminin MİLLİ OLMAYAN karakteri nedeniyle, bu düşüş çok sert ve hızlı biçimde olmadı!
Sayfa 116 - Christian bornKitabı okudu
Din en güçlü uyuşturucudur!
…hiç bir zaman yapılmaması gereken şey; geçmişin ve onun etkilerinin görmezden gelinmesidir; zira insan tam olarak bilirse, onun kontrolsüz gücünü aşabilir.
Sayfa 77 - Kabbala…Kitabı okudu
Ne bekliyorsunuz!?
… Türkeş kimdir ve siyasal hayata nasıl katılmıştır? 1944 yılında ırkçı-Turancı akımdaki yeri neydi? 27 Mayıs ihtilalcileri arasına Türkeş nasıl katılmıştır? İhtilal öncesi ve sonrasında ne gibi işlere karışmıştır? 22 Şubat ve 21 Mayıs ihtilal girişimlerinde Türkeş’in bir rolü olmuş mudur? 21 Mayıs ihtilal gecesinde, Türkeş, Albay Talat Aydemir’i neden ihbar etmiştir? “14” ler olarak adlandırılan Türkeş ve arkadaşları, hangi eylemlerde bulunmuşlardır? Türkeş’in yakın arkadaşları; Rıfat Baykal, Muzaffer Özdağ, Numan Esin, Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce, hangi olaylar nedeniyle Türkeş ile ilişkilerini kesmişlerdir? Komando kampları ne zaman kimlerin parasıyla açılmıştır? Bu kamplar devlet arazisi üzerine mi kurulmuştur, yoksa özel kişilerin mi? Kamplara kaç kişi katılmış ve bu iş için kaç tl harcanmıştır?……. Evet araştırılacak konular bunlardır. Bütün bunları ancak CHP milletvekilleri ve senatörleri araştırabilir… Bu soruların kim tarafından sorulmasını bekliyorsunuz? Dokunulmazlığınız yok mu? Neyi bekliyorsunuz daha? Üzerinizdeki ölü toprağı ne zaman kalkacak, ne zaman?! Cumhuriyet, 14 Ocak 1976
Sayfa 95 - um:agKitabı okudu
KADRO
Devleti ele geçirmek, her zaman tankla tüfekle olmaz. Devlet bürokrasisi içinde, önemli köprü başlarının tutulması, karar organlarında egemenlik kurulması da bir bakıma, devletin ele geçirilmesidir. “Milliyetçi Cephe” adıyla ortaya çıkan sermaye partileri, devleti adım adım egemenlikleri altına sokmuşlardır. Cumhuriyet, 8 Aralık 1976
Sayfa 87 - um:agKitabı okudu
Reklam
Doğru Zamanda Öl!
“Yaşarken yaşayın! İnsan, yaşamını tamamlayıp öldüğü zaman, ölüm, taşıdığı dehşeti yitirir! İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asla doğru zamanda ölemez.” “Yaşamınızı tamamlayabildiniz mi?”
Sayfa 348 - Josef vs FriedrichKitabı okudu
Yıldızlar...
… Ben de sizin gibi gece korkularıyla boğuluyorum. Ben de sizin gibi neden korkuların geceleri hüküm sürdüğünü düşünüyorum. Bunun üzerine yirmi yıl düşündükten sonra korkuların karanlıktan doğmadığını anladım; korkular da yıldızlar gibi hep oradadırlar ama gün ışığı onları gizler.
Sayfa 245 - Breuer vs NeitzscheKitabı okudu
İntihar, ölüm üstüne
Breuer ısrarlıydı. “intihar gibi bir yolu seçer miydiniz?” “Ölüm güç bir şeydir. Ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır. Diye düşünürüm her zaman.”
Sayfa 104 - Şen BilimKitabı okudu
Zeus’un arzusu
Pandoranın kutusu açılıp, Zeus’un içinde sakladığı bütn kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladık. Fakat Zeus’un arzusunun , insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.
Sayfa 103 - İnsanca pek insancaKitabı okudu
Tanıdık geldi mi?! Değişen hiçbirşey yok!
Anayasa, laik Cumhuriyetten söz etmektedir. İmam hatip okullarının, izinsiz kuran kurslarının, din sömürücü siyasetçilerin bulunduğu bir ülkede, bu iktidar laik Cumhuriyeti savunuyor demek mümkün müdür?! Bu iktidarın bir ayağı din sömürüsüne dayanmaktadır. Ekonomik sömürü, dinsel duyguların okşanması ile sürdürülmektedir. Demirel’in “Cumhuriyettir” diye savunduğu düzen, din sömürücülerinin özgürlükleridir. Seçmenlere dindar görünmek için Meclis bahçesine cami yapıldığı günleri yaşamaktayız. Demirel’in Cumhuriyeti ile Anayasanın laik Cumhuriyeti ayrı kavramlardır ve biri ötekinin tersidir. Bu laik Cumhuriyet, Demirel yönetimince savunulmaz; ancak Demirel düzenine karşı savunulur. Mason Localarından kuran kurslarına kadar her türlü karanlıkta dolaşanların laik Cumhuriyeti korumaya hakları yoktur.
Sayfa 128Kitabı okudu
Korkarım 100 yıl içinde yeni bir hasta adam daha yaratıldı! Yazık!
Kurtuluş savaşı sonrasında işçi ve köylüler,güçsüz, örgütsüz ve dağınıktılar. Yüzyıllarca sömürülmüş, kendisinden barışta vergi vermesi, savaşta ise şehit olması istenmiş sınıfların, kendi yarınları için savaşa girmeleri de beklenemezdi. Kurtuluş savaşı tamamlandığında, böylesine yılgın ve perişan bir halk, milyonlarca borç, genç Türkiye’yi bekliyordu. “Hasta Adam” böyle bir miras bırakmıştı.
Reklam
Her şeyin içinde Tanrı vardır!
Hayatın bir anlamı olduğuna inanma ihtiyacımız. İnsanın güvensizliği ve aydınlanmış bir ruha duyulan ihtiyaç, herşeyin büyük bir planın parçası olduğuna ikna etti. Ama kilise gezegendeki tek aydınlanmış ruh değil! Herbirimiz Tanrı’yı farklı yollarla ararız. Neden korkuyorsun? Tanrının kendini vu duvarların dışında göstermesinden mi? İnsanların Tanrı’yı kendi hayatlarının bir yerinde bulup bu modası geçmiş ayinleri terk etmelerinden mi? Dinler evrim geçirir! Akıl cevaplar buldukça, kalp yeni gerçeklere sarılır. Benim babam senin arayışına yardım ediyordu! Paralel bir yol tutmuştu. Bunh neden anlayamadın? Tanrı göklerden aşağı bakarken, itaat göstermezsek bizi bir ateş çukuruna armakla tehdit eden, her şeyr kadir bir otorite değil. Tanrı sinir sistemimizin nevron birleşimlerinde ve kalplerimizde akan enerjidir! Het şeyin içinde Tanrı vardır!
Sayfa 541 - Camerlengo vs VittoriaKitabı okudu
İman vs Müspet Bilimler...
İman insanı korumaz. İnsanı koruyan şeyler... tıp ve hava yastıklarıdır. Tanrı insanı korumaz. İnsanı zekası korur. Aydınlanma. Müspet bilimlere inanın. Birisi suyun üstünde yürüyeli ne kadar zaman oldu? modern mucizeleri bilim gerçekleştirir... bilgisayarlar, aşılar, uzay istasyonları... hatta ilahi yaratılış mucizesi. Hiçbir şeyden... laboratuvarda oluşan madde. Tanrıya ihtiyaç duyan da kim?Hayır! Bilim Tanrı'dır.
Sayfa 189 - Robert LangdonKitabı okudu
Terörizmin tek bir amacı vardır...
... terörizmin amacı terör ve korku yaratmaktır. Korku iman müessesesini sarsar. Düşmanı içten zayıflatır... Topluluklarda kargaşaya sebep olur. Terörizm intikam ifadesi değildir. Terörizm siyasi bir silahtır. Bir hükümetin sarsılmazlık görüntüsünü sildiğinizde, insanların imanını da silersiniz.
Sayfa 189 - Robert LangdonKitabı okudu
…. sonsuz bir iyilik ne taraf tutucu ne de ayrıcalıkçı olabilir. Eğer Tanrı sonsuz iyiyse bütün yarattıklarını mutlu etmelidir. Sınırsız ve sonsuz bir iyilik fikrini yok etmek için tek bir mutsuz yeterlidir.
Sayfa 146 - kaynak yayınlarıKitabı okudu
Acınası ama yazık ki etkili...!
Kişisel farklılıklar tamamen yok edilmelidir. Kişi, ne kadar önemsiz olsa da her ediniminde, bir takım ritüeller yoluyla cemaat, kabile, parti vb. ile ilişkilenmelidir. Bir kişinin sevinçleri ve üzüntüleri, gururu ve güveni, kendi beklentilerinden ve yeteneklerinden değil, bağlı olduğu grubun kapasitesinden ve geleceğinden doğacaktır. Heşeyden önce, bu kişi kendini asla yalnız hissetmemelidir. Issız bir adada tek başına olsa bile, bağlı olduğu grubun gözlerinin kendi üstünde olduğunu hissetmelidir.O kişi için grubun dışına çıkarılmış olmak, hayattan koparılmakla eşit sayılmalıdır.
Sayfa 86 - OLVIDOKitabı okudu
Faşist, baskı rejiminin ruhu heryerde aynı..!
... Yukarıdan gelen emirlere itaat etmeye ve otoriteye saygı göstemeye alışmış olan Almanlar, gevşek, hürmetsiz, demokratik düzen karşısında şaşkına dönmüşler ve kendilerini keşmekeş içinde bulmuşlardı. "Yönetime katılmak, partiyi seçmek ve siyasi sorunlarda hüküm bildirme mecburiyeti" onlarda şok etkisi yaratmıştı. Yeni bir kollektif yapıyı, daha monolitik, herkesi kucaklayan ve Kayser rejiminden de ihtişamlı görünen bir yapıyı arzular oldular ve III. Reich, hasretini çektikleri bu şeyleri fazlasıyla verdi. Hitler'in totoliter rejimini, bir defa yerleştikten sonra, bir kitle isyanıyla karşılaşma tehlikesi hiç yoktu. Hakim konumdaki Nazi hiyerarşisi bütün sorumlulukları yüklenmeye ve tüm kararları bizzat vermeye gönüllü olduğu sürece, herhangi bir halk ayaklanmasına dair en küçük bir ihtimal bile yoktu. Nazi disiplini ve totoliter kontrolü gevşemiş olsaydı, işte o zaman tehlikeli bir noktaya varılmış olurdu...
Sayfa 64 - OLVIDOKitabı okudu
Reklam
Tanıdık, bildik...
Modern bir toplumda insanlar, ancak ardı arkası kesilmeyen, telaşlı bir hayatın meydana getirdiği şaşkınlık içinde yaşadıkları sürece umutsuz yaşamaya dayanabilirler. İşsizliğin yol açtığı ümitsizlik, sırf yoksulluk tehdidinden değil, geleceğe dair hayallerde birdenbire sebep olduğu boşluktan da ileri gelir. İşsizlerin kendilerine destak sağlayanlar yerine umut tacirlerinin peşinden gitmeleri daha güçlü bir ihtimaldir.
Sayfa 30 - OLVIDOKitabı okudu
Ne Kadar Da Doğru!
Kıvılcımı söndürmeden ateşi zapt edemezdi!
Sayfa 46 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İnsanım diyende olması gereken ilk özellik değil mi sizce de?
VİCDAN..! Orinoco'nın suları alçaldığında kanolar, ellerinde savaş baltaları bulunan Karayip yerlilerini taşıyorlardı. Jaguarın çoçuklarıyla kimse baş edemiyordu. Köyleri yerle bir ediyor ve kurbanlarının kemiklerinden flüt yapıyorlardı. Kimseden korkmuyorlardı. Onları ürküten yegane şey kendi yüreklerinden çıkmış olan bir hayaletti. Bu hayalet onları kütüklerin arasına saklanıp bekliyordu. Köprülerini yıkıyor ve yollarının üzerine dolaşık sarmaşıklar serip tökezlemelerine sebep oluyordu. Geceleri seyahat ediyordu; onları şaşırtmak için geri geri yürüyüp ayak izlerini tersten bırakıyordu. O aşağıya kaya fırlatan tepeden, ayakların altında eriyen balçıkta, zehirli bitkinin yaprağında ve örümceğin ısırığındaydı. O ağrı değildi, ama ağrıtıyordu. O ölüm değildi, ama öldürüyordu, Adı Kanaima'ydı ve galiplerin arasında mağlupların intikamını almak için doğmuştu!
Sayfa 68 - *SELKitabı okudu
Nasıl da tanıdık değil mi!!!
Otorite...! Çok eski zamanlarda, kadınlar kanonun pruvasında, erkellerse pupasında otururlardı. Avlanan ve balık yakalayan kadınlardı. Kadınlar köyden çıkar ve ne zaman işleri biterse yada canları ne zaman isterse o zaman dönerlerdi. Erkekler kulübeleri inşa eder, yemeği hazırlar, soğuğa karşı ateşleri yanık tutar, çocuklara bakar ve giysi olarak kullanacaklrı derileri tabaklarlardı. Ateş Toprağı'ndaki Ona ve Yagan yerlilerinin hayatı işte böyledi., ta ki bir gün erkekler bütün kadınları öldürene ve kadınların onları korkutmak için icat ettikleri maskeleri yüzlerine takana kadar. Sadece yeni doğan kız çocukları bu katliamdan kurtuldular. Onlar büyürken, katiller onlara sürekli olarak kaderlerinin erkeklere hizmet etmek olduğunu tekrarlayıp duruyordu. Kızlar buna inandılar. Aynı zamanda kızlarını ve kızlarının kızlarını da inandırdılar!
Sayfa 65 - *SELKitabı okudu
Boşa mıydı herşey?!
Ve 1918..... O zaman, Çanakkale artığı zırhlılar Dolmabahçe önüne demirlemiştir. İngiliz işgal komutanı, Rumeli Hisarı burcundaki bayrağın indirilmesini emreder. Hisar’ın bekçisi Mehmet çavuş buna kulak asmaz. Damat Ferit hükümeti üsteler ki, bayrak indirile ve yerine işgal donanmalarının bayrakları çekile. Öyle mi! der Mehmet Çavuş, çıkar Hisar’ın burcuna, bayrağı gönderinden çözer, gömlek giyercesine vücuduna sarar ve “bayrak öyle inmez, böyle iner” diyerek kendini burçtan aşağı atar!
Sayfa 243 - Mehmet Çavuş!Kitabı okudu
Sorgulamayı reddecek denli yapışmış ve özdeşleşmişse zanlarıyla...
Bu yola düştükten sonra mesele taze kalabilmekte; anlama, öğrenme ve kendini olgunlaştırma yolunda yürümeyi bırakmamaktır. Üzümün yolculuğuna benzer insanın yaşamı. Dileyen üzüm olarak bayatlar, dileyen üzüm suyu olur, dileyen şarap. Ancak bir kez sirke olduktan sonra, geriye dönüşü yoktur.