Başkasının güçlenmesine neden olan kaybeder; çünkü güçlenmekte olan, bu gücü ya hünerle ya da kuvvet yoluyla yaratır ve bunların her ikisi de onu korkutucu hale getirir.
Yaptıklarımızın sonuçları, budalalar için korkuluk, bilge insanlar için de işaret feneri olur. Satranç tahtası dünyadır; satranç taşları gündelik yaşamımızdaki hareketlerimiz; oyunun kuralları da doğa yasaları dediğimiz şeydir. Karşı taraftaki oyuncuyu görmeyiz, ama oyununu hep dürüstçe oynadığını, adil ve sabırlı olduğunu biliriz.
İnsanlar başkalarını yargılarken bunu hep kendi sınırlamaları üzerinden yaparlar - üstelik üçüncü kişilerin görüşleri sıklıkla önyargılar ve korkularla doludur.
Allah Allah, illallah!
Bas uryan, sine püryan, Kılıç al kan,
Bu meydanda nice başlar kesilir, hiç olmaz soran. Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyân,
Kulluğumuz pâdişâha âyân...
Üçler, yediler, kırklar!
Gülbang-ı Muhammedi, Nûr-i Nebi Kerem-i Ali
Pirimiz, sultanımız Hacı Bektaş Veli!
Demine, devrânına hû diyelim, hû !...
Hidâyet menzili nimet senindir
Ezelî tâ ebed devlet senindir
Dualar, nesline erden senindir
Döşene sofralar dâvet senindir
Neseb ve nesil ile bürhan senindir
Cihânda olan devrân senindir
Ki ins ü cinne hem fermân senindir.
İnsan denen mahlukun en önemli niteliklerinden biri unutmaktı. İyiliği de kötülüğü de, acıyı da mutluluğu da, korkuyu da sevinci de unuturlardı. O yüzden aynı hataları tekrarlarlar..