Kitabın genel konusu, o dönemde çiftliklerde çalışan işçilerin kötü çalışma koşulları, kötü muamele görmesi ve bunlara rağmen her birinin hayal ettiği yaşantının, insanca sürdürülebilir özgür bir yaşamın dramı.. Lennie ve George’da bunun mücadelesini veren iki arkadaş..
Yıllarca çiftliklerde çalışmış dostluklarını pekiştirmiş iki zıt karakterli arkadaşlar, ikisi de hayallerine sıkı sıkıya bağlılar ama maalesef işleri istedikleri gibi gitmiyor. Zihinsel anlamda sıkıntılı olan Lennie’nin yumuşak şeylere karşı dokunma zaafı var ve bu zaafına yenik düşüyor.. Hikayenin sonunda George’un, dostunu öldürmesini beklemiyordum.. En etkileyici kısmı sanırım sonunda saklıydı..
Etkilendiğim bölümlerden biri ise yaşlı köpeğin öldürülmesiydi.. Bir köpek, insanın en iyi dostu olabiliyorken, yaşlanınca sadece fazlalık olarak görülüyor.. Sahibi buna izin vermemeliydi, aslında bu durum ona kendisinin de yaşlanınca toplum tarafından dışlanma, yararsız hissettirilme baskısını zihninde uyandırdı..
Bu hikaye “Masum insanların öldürüldüğü hiç bir dava haklı değildir” sözünü hatırlatıyor bana..