Yaşamakta olduğum devleti daha be-
lirgin halde görmüştüm. Aralarında yaşa-
dığım insanların nereye kadar komşu ve
arkadaş olarak güvenilir olduklarını gör-
düm; arkadaşlıkları yalnızca yazlık havalar
içindi, her zaman doğrudan yana olmak
niyetleri yoktu, inançları ve önyargıları ile
tıpkı Çinliler ya da Mayalar gibi, benden
tamamen ayrı bir ırktılar, insanlık adına
hiçbir riske girmiyorlardı, mülklerine bile
zarar gelsin istemiyorlardı, çok asil değil-
dirler ama hırsız onlara karşı nasıl davranı-
yorsa onlar da hırsıza karşı aynıydı ve ken-
dilerini koruyup kollaması için daima dışa-
rıdan bir güce dua ediyorlar, onun yolunda,
faydasız da olsa, yürüyorlar ve umut edi-
yorlardı. Bu, komşularımı acımasızca yar-
gılamak gibi görünebilir ama çoğunun ha-
pishane gibi bir yerin varlığından bile ha-
berdar olmadıklarına inanmaktayım.
Kahraman insanın Halen’in iyi ya da kötü oluşunu, erdemlerini ve günahlarını, genel olarakta kendini şeylerin ölçüt alışını aşağılar; kendinden artık bir umudu kalmamıştır ve tüm şeyleri bir umutsuz temele kadar görmek ister. Gücü kendi- kendini-unutuşundan gelir; kendini düşündüğünde, yüksekteki hedefi ile arasını uzaklığı Ölçer; sanki ardında ve altında bir arpa boyu yüksekliğinde bir cüruf yığını görüyor gibidir.
349
Yanılgıyı hoş olmayan bir biçimde söylemek.-
Hakikatin hoş bir biçimde söylenmesi, herkesin zevkine uymaz. Ama en azından hiç kimse inanamaz yanılgının hoş olmayan bi biçimde söylendiğinde hakikat olacağına.
…