Her Fakir Baykurt kitabı sonrası yaşadığım ‘’en sevdiğim bu’’ sendromunu yine yaşıyorum. En sevdiğim Fakir Baykurt romanı Kaplumbağalar bir süre daha...
Toplumsal gerçekliğin en sağlam yazarlarından olduğuna artık emin olduğumuz yazarımız bu kitabında bir Alevi köyüne götürüyor bizi. Beraber, el ele vererek mücadele eden köylüleri okuyoruz. Her karakter, her kısım gerçekliğiyle sarmalıyor okuru. Hak etmek, hakkıyla kazanmak, çabalamak, emekçi olmak... İşte bu kitapta köylülerin ülküsü, fikri bu. Bir mefkûreleri var. Buna inanıyor olmak onları öyle güçlü kılıyor ki dik duruşlarından hiçbir şey kaybetmiyorlar.
Acaba Fakir Baykurt da yazarken bizim okurken yaptığımız gibi hem gözleri dolup hem tebessüm etmiş midir? Çünkü kendisini karşımda oturmuş bu hikâyeyi anlatırken hayal ettim.
Bu milletin bağrından çıkabilecek nice cevherlerin prosedürlerle engellediğini de çok güzel anlatmış. Bir köy halkı, senin benim demeden, kibirlenmeden, hasetlenmeden öyle bir güçle çalıştıktan sonra emeklerinin korunması için mücadele ediyorlar. Bu mücadeleye hayran kalmamak elde değil.
Bir sonraki Fakir Baykurt kitabına niyetlenelim. Hû diyelim, bismişah Allah Allah...