Güneşi işte gittikten sonra görebilenler olarak harika bir kitapla tanışalım bugün. Ben, Kirke ilk yaşları için kendisinin ne olduğunu bile tanımlayamayacak kadar bizden uzak bir evrende doğuyor. Yani Tanrıların katında. Yunan mitolojisinin harmanlandığı bu harika eserde; yeterince güzel, yeterince yetenekli olmayan, ailesi tarafından bile yeterince sevilmekten uzak bir kadınının hayatını okuyacağız. Güneşin kızı Kirke, sarı gözleriyle bir kadın olarak, Tanrılar içinde kabuğunu kırmaya cesaret edemeyen, hep içten içe küçük bir kız çocuğu olarak kalan; sevilme, onaylanma ihtiyacını karşılayamayan, bu yüzden de yalnızlaşan bir karakter. Onda kendimizden o kadar şey bulacağız ki... Toplumun bize dayatmalarını, algılarını, küçüklükten itibaren taşıdığımız travmaları... Bir mitoloji şaheseri olduğu kadar insan da aynı zamanda Kirke. Zaafları olan, nefreti, sevgisi, aşkı, anneliği. Okurken Zeus’un, Hera’nın, Athena’nın sert dünyasında zayıf bir karakterin destansı mücadelesini derinden hissedeceksiniz. Kirke’yi çok sevdim, kendime çok yakın hissettim. Eminim siz de ona gönülden bağlanacaksınız. Girlpower diyelim