Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Sezgi
Sezgi
@Sezgi
‘‘Yükseldi arşa neşvesi dünun, esâfilin;
Toprakta gizli kaldı bizim âh-û zârımız.’’
915 okur puanı
Ocak 2014 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
240 syf.
·
Puan vermedi
Dönüşümleriyle karakterlerle empati yapıyor ve mistik bir yolculukla gerçek iç içe geçiyor. Sait Faik severiz. Esma’nın kısımları tanıdık ve hoştu. Gerçi Esma’nın hikâyesini kendi baltalamış yazar...
Kitabın konusundan ziyade vasat propagandayla ‘’gözü açık Turancılar’’ , ‘’Ziya Gökalp sana ağır gelmez mi’’ cümleleri kurması beni çok güldürdü. Solcular davayla pişmemiş adamın eline silah vermezlermiş ama sağ için zormuş. Tamam hayatım, yine görüşünü sızdır kitabına da bu ne ya aahahsjd Çen ideolojik tatmin mi yapıyorsun çen. Şey de deseydin ‘’cebinde Sait Faik kitabı olan kötü olur mu hiç? Hüğğ’’ Ahahahah İlkokul çocukları daha yaratıcı ve daha dolu dolu argümanlar sunabilirler. Sadece kendi görüşünü doğru gören, başka fikirleri okumaktan aciz, -aslında fikir faşistliği diyebiliriz buna- insanlar beni çok yoruyor. Belli bir yaşa gelmiş eğitimli insanlarız, görüşlerimiz belli çok da farklı kitaplarla, filmlerle karşılaşıyoruz ama benim en dayanamadığım şey böyle Twitter’da parayla fikir satan trollerin yaptığına benzeyen vasat hatta vasat altı propaganda. Bu sebeple kitap bu noktada beni hayal kırıklığına uğrattı. Sonunda karakterini farklı fikre geçer geçmez katil de yaptı ama kendi görüşünü taşıyan karakter çok akıllı maşallah.
Bu komplekslerden umarım kurtulursunuz. İnsanı hasta eder bu kadar ayrımcı ve kindar olmak...
104 syf.
8/10 puan verdi
Liseli öğrencilerime okutacağım kitaplardan biri oldu. Hem kısa hem bilgilendirici hem de kitabın kapağını çoook beğendim. Özellikle gençler için böyle eğlenceli kapaklar daha çekici oluyor. Halide Edib; gönülden bağlı olduğum, kendime idol gördüğüm mükemmel bir kadın. Onu anlatmak için bu sayfa sayısı az tabii ama özet niteliğinde güzel bir kitap olmuş. Sanırım yazarımız önemli Türk kadınlarını bu şekilde sırayla anlatacak bu da bizi çok sevindirecek demek.
Yolundan Dönmeyen Kadın Halide Edip AdıvarNacide Berber · Final Kültür Sanat Yayınları · 202081 okunma
560 syf.
10/10 puan verdi
İkinci kitabı ilk kitaptan birkaç yıl sonra okuduğum için epey hayıflansam da üçüncü kitaba hemen başlayarak bu açığı kapattığımı düşünüyorum. :)
Toprak; kadim geleneklerimizle bugünkü düzen arasında bir kapı aralıyor ve Çorum’da müthiş bir tarih turuna çıkarıyor Hititleri beynimizin içine yerleştiriyor. Defne’yi çok seviyoruz fakat artık Güneş’e, Karaca’ya, Vali Sabahattin Ali’ye de gönlümüzü açtık. Eski Türk Kültürü ve mitolojisiyle ilgilenenler için bambaşka bir seri bu. O kadar sıcak ve bizden ki. Hem Buket Uzuner’in annesinin rahatsızlığı sebebiyle hastanelerde gezdiği ve vefat etmesi sebebiyle kitabını ithaf ettiği kadınlar arasına annesinin de girdiği hüzünlü bir macera. Ahmet Bican Ercilasun’un da Toprak’ın yazım sürecinde danışılanlar arasında olduğunu görmek beni çok mutlu etti. Kendimi bulduğum, mistik yolculuklardan biri. Defnecim kızıl saçlarımız ve Anadoluluğumuzla bir zaten gönüllerde biriz. :)
Okur Takip Önerileri
72 syf.
6/10 puan verdi
Sürpriz kaçıran içerebilir:
Dönem şartlarına göre değerlendirildiğinde bizim ülkemizde de -maalesef- olan küçük yaştaki kişiye aşık olma, ilgi duyma olayı burada da karşımıza çıkıyor ama bir noktada bu rahatsız edici. Çünkü kimlik bunalımı geçiren, istediğini bulamayan ve sık sık kendini kanıtlamaya çalışan kahraman; 13 yaşındaki küçük kızı ilk başta kız kardeşi gibi görürken sonrasında arzu duyuyor, rahatsız edici. Onun dışında yaşadığı ruhsal çöküntüyü anlamak, empati yapmak çok mümkün.
84 syf.
8/10 puan verdi
Sanırım biz Yeşilçam tutkunları olarak karakterleri Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve Şener Şen olarak tasvir etme hastalığından kurtulamayacağız. :) Hikayemiz kendi halinde iki delikanlının efsunlara inanan Enveri ile tanışmasını başlıyor. Efsunların, tılsımların peşinde koşan bu iki Ermeni genci arasında komik diyaloglar geçiyor. Mizahın dozu öyle güzel ki hem Hacivat-Karagöz izlenimi var hem de postmodern ironiye selam çakıyor. Zaten efsunlara inanan karakterin ismini Enveri koymasından Enver Paşa’ya değineceğini anlamamak mümkün değil. :) Bazı kitapları geç okuduğuma sevinir oldum belki lisede okusam bağlantı yakalamakta zayıf kalacaktım. Fransız yazarlarıyla aşık atılan dönemde böyle keyifli böyle sosyolojik tespitler... Sevmeyelim de taşa mı dönelim? :)
80 syf.
6/10 puan verdi
Karakterimiz Henry büyük bir kahramanlıkla beyaz bir çocuğun hayatını kurtarır ve kendisi çok kötü yaralanır. Yangında uzun süre kalması ve talihsizlikler yüzünün tamamen yanmasına sebep olur, tanınmaz bir hâle gelir. Sonrasında da toplumun ona bakışını işler yazar. Kölelik kaldırılınca insanların bir anda dost olmasını beklememek gerekiyordu tabii ama burada bambaşka bir vicdan muhasebesi var. Kahraman olması bile sevilmesine yetmiyor çünkü hem siyahi hem de fiziken kötü durumda...
Osmanlı-Yunan savaşında muhabirlik yapmış yazarımızın barış içinde olan bir ülkede yaşayan Martha karakteri; Türkleri denize dökmek ve onların boğularak ölmesini istemek gibi ırkçı fikirlerine karşın bu siyahiyle alakalı olumlu konuşur. Değişimin yüzeysel ve sadece görebildiklerimiz üzerinden olması da bugün bile blacklivesmatter dememize sebeptir belki de. Frankenstein tadında değil tabii ama güzel bir kitap :)
70 syf.
7/10 puan verdi
Toplumsal cinsiyet kalıplarına, klişeleşmiş erkek-kadın ilişkilerine belki de sadece kendini düşünerek karşı çıkmış bir kadın Fenya. Salome ile de tanışma kitabım olduğu için mutluyum. Bireye hür, dilediğince aşık, dilediğince huzurlu olma imkânı verilmediğinden birbirinin aynısı ilişkilerin ve hayatların içinde savrulup gideceğiz gibi görünüyor. Feniçka buna aslanlar gibi karşı çıkıyor bu sebeple de gönlümüzde yerini aldı...
77 syf.
7/10 puan verdi
Biz Yeşilçam’ın o eğlenceli filmleriyle çok fazla haşır neşir olduğumuzdan Hüseyin Rahmi kitapları sanki zaten bildiğimiz bir yolda yürüyormuşuz hissi veriyor. Çok eğlenceli, bir yandan hüzünlü bir yandan ironik hikâyelerden oluşan bu kitabı okurken sanki bir kolumuzda Sadri Alışık bir kolumuzda Kemal Sunal zıplayarak (ahahaha) İstanbul’da geziyormuşuz hissindeydim...
80 syf.
10/10 puan verdi
Savaşın tesirini her zaman küçümser insanlar. Yaşamadıkları şeyler üzerinden ahkam kesmeye de bayılırlar malumunuz. Kızıl Kahkaha kısacık bir kitap ama hissettirdikleri ciltler eder. Savaşın acımasızlığı içinde akıllarını yitiren insanların kaygılarını okurken müthiş bir tedirginlik sarıyor ruhunuzu. Bulgakov ve Andreyev gibi yazarlar olmasa karşılıklı olarak işlenmiş savaş acımasızlığını tek taraf işlemiş gibi göstereceklerdi büyük ihtimalle ama bakın burada kendileri ne kadar kötüyse karşıdakiler de o kadar kötü. Akıl sağlığı iyiden iyiye bozuldukça korkular yerini umursamazlığa bırakıyor öyle ki düşman askerler kafalarına göre çıplak gezebiliyorlar meydanda. Taşıdıkları Şeyler’i okuduktan sonra savaş temalı kitaplara ısınmıştım ama Kızıl Kahkaha onu da geçti benim nazarımda. Dehşetle, gözlerimi aça aça okudum ve gördüm pencerenin önünde duran Kızıl Kahkaha’yı.
102 syf.
9/10 puan verdi
—Spoiler bulunur—
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin buram buram hissedildiği toplumumuzun güzel bir analizi bu hikâye. Kadının sadece eşya gibi alınıp, satılıp, kaçırıldığı işlerine gelmeyen bir durumda da ortadan kaldırıldığı bir yer burası. Ne kadar geliştiğimizi iddia edersek edelim ne yazık ki kadına/çocuğa şiddetin istismar ve tecavüzün sonu
204 syf.
10/10 puan verdi
Edebiyatımıza bomba gibi düşen Filibeli Ahmet Hilmi, ruhumuzu yolculuklara çıkarken Tolkien’i anmadan edemedim. Çünkü ciddi anlamda müthiş bir üslup, müthiş bir anlatım ve felsefe karşısında büyük üstatların sıralaması değişti gözümde. A’mâk-ı Hayal’de Raci’yle alemden aleme geçerken, Aynalı Baba’nın sırrına vakıf olur muyuz diye düşünürken anlıyoruz ki bir derya Türk edebiyatı... Felsefenin, mitolojinin, tasavvufun iç içe geçtiği harika bir hikâyeler bütünüydü. Sanırım çok geç okumanın pişmanlığını yaşayacağım bir süre...
68 syf.
9/10 puan verdi
Rivayete göre Lenin bu kitabı okuduktan sonra kendisini Altıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettiğini söylemiş. Hastane teması benim zihnime Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’yla yerleştiğinden ister istemez burayı da o şekilde tasvir ettim okurken. Doktor Andrey ile büyük ihtimalle panik atak-anksiyete kriziyle baş edemediğinden delirdiği düşünülen İvan’ın karşılaşması ve sonrasında olanları anlatıyor. Çok kısa bir hikâyeye çok fazla düşünceyi yedirebilmiş yazar. Sonlara doğru kendimi gerilim filminde gibi hissettim ben de. Müthişti.
64 syf.
7/10 puan verdi
Fatma Aliye’nin Hanımlara Mahsus Gazete isimli dergisinde yayınladığı Levayih-i Hayat isimli mektup-romanı İş Bankası’ndan çok tatlı bir baskıyla yayımlanmış. 5 kız kardeş, 5 farklı dünya görüşü, 5 farklı kaderi inceliyoruz kitap boyunca. Mutluluk, evlilik, aşk, mantık, gelenek, toplum baskısı gibi günümüzde de ortak paydada buluşulamayan konular üzerinden değerlendirmeler yapmış Fatma Aliye. Aile içi psikolojik şiddetin yansımasını derinden hissediyorsunuz. Sanırım bu sebeple de Türk kadınının refah içinde, kendi ayakları üzerinde durması için mücadele etmiş yazarımız. Onun ve onun gibi emekleriyle, cesaretleriyle ışığımız olan nice Türk hanımlarına teşekkürü borç bilmekle beraber bu güzel eseri toplumsal cinsiyet sosyolojisini daha iyi incelemek için kenara ayırmak gerektiğini düşünüyorum.
176 syf.
7/10 puan verdi
Kırmızı Kedi’nin Klasikler serisinde denk geldiğimiz inanılmaz güzel bir kitap. Şiire, özellikle eski şiire merakınız varsa tam sizlik bir kitap. Arap edebiyatında cahiliye diye adlandırılan dönemdeki önemli şairlerin şiirlerini hem Arapça hem Türkçe olarak okuyabiliyoruz. Mehmet Hakkı Suçin büyük bir özveriyle hazırlamış, şahsen ben Arapçasını okurken aldığım zevki Türkçe çevirisinde de aldım. Adonis’ten alınan sunuş kısmında ise en sevdiğim bölüm şuydu: ‘’Zaman, genel olarak Cahiliye şairinin; özel olarak da aşığın düşmanıdır. Aşıklarda, insanların alışık olduğu anlamda zaman yoktur. Onların zamanı, yalnızca tutku ve vuslat anlarından oluşur. Aşıkların zamanı su gibi kesintisiz akmaz, aksine kelebekler gibi sıçrayarak bölünür.
‘’Keşke zaman dursa!’’ Aşığın ümidi budur. Aşka dair her büyük şiirin cevheri de budur.’’
Şiir çevirmek öyle zor bir şey ki. Hele de Arapça bir şiiri çevirmek. Arapça şiir çevirirken askerlerin bir bölgeye girmek için yaptığı hazırlık kadar hazırlık yapmak gerekiyor bu sebeple kitap bende iki kat değerli.
202 syf.
10/10 puan verdi
Öğrencilerimin el emeği göz nuru çizimlerinin arasında çok sevdiğim Yakup Kadri’nin Atatürk kitabından bahsediyorum. Sanıyorum ki nice seneler boyu hainler ona kinlerini kusacak ve biz sadece güleceğiz. Çünkü zafer, mutlak zafer bizimdir.
Yakup Kadri, Mustafa Kemal ismini ilk duyduğu andan itibaren şahit olduğu olayları ve hissiyatını çok güzel aktarmış bize. Onunla beraber sinirleniyor, seviniyor, hüzünleniyoruz. Atatürk’ün vefatından 8 yıl sonra kaleme aldığı bu kitapta vefatı ve sonrasına da değinmeden edemiyor. Hem de büyük bir hüzünle.
Türk milleti kendi ruhundan meydana getirdiği bağımsızlık mücadelesi ve onun transformatörü Mustafa Kemal Atatürk’ü daha yüzyıllarca anlatacak, belki ucunda kıyısında bir gün bizim ismimiz de bu mücadelenin devamı için çabalayanlar arasında parlayacak. Arkadaşlar: Yıkılmayın Sakın.
