Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şüheda Altuntaş

Reklam
Bir kerecik konuşmuşlardı bu arada, ama konuşmak salt alışkanlıktan doğuyorsa ne gereği vardı ki. Kino, mutlulukla içini çekti, konuşma buydu işte.
"Kuşlar da gitti," dedi Mahmut. Sonra hiç konuşmadık. Kuşlar da gitti, kuşlarla birlikte de... Ne olacak, kuşlar da gitti. Şu Taksim alanında biribirlerini ezenler, o kadar insanın içinde hak tu, diye ortalığa tükürük savuranlar, sümkürenler, sümüklerini ağaç gövdelerine sürenler, hasta yüzlüler, vıcık vıcık boyalılar, suratlarından düşen bin parça olanlar, düşman gözlüler, gülmeyenler, biribirlerine düşmanlar gibi, biribirlerini yiyeceklermiş gibi, biribirlerinin gözlerini oyacak, kuyusunu kazacaklarmış gibi bakanlar, korkanlar, utananlar, bunlar mı, korkanlar, ben ben, ben, diyenler, bunlar mı? Kuşlar da gitti... Giden kuşlarla...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İnsanlık öldü mü?" dedim. "Yok," dedi, " ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde."
Reklam
Hepimiz büyük işler başarmayı, büyük insanlar olmayı, büyük sevinçler yaşamayı istiyoruz. Ama neredeyse hiçbirimiz kendisini ve etrafındaki hayatı sıradan alçaklığın, aptallığın ve hiçliğin hiç olmazsa bir milim üzerine çıkarmayı düşünmüyor. İnsanlar borçlarını ödemekten kaçınan vicdansız borçlular gibidir.
Herkes hayatın yükünden, ıstırabından ve kargaşasından şikâyet ediyor, ancak hiç kimse daha iyi hale getirmek için bir şey yapmak istemiyor. Sanki hepimiz hayatta dışarıdan bir tür izleyici gibiyiz ve her birimiz olan biten her şeyin yargıcı bizmişiz gibi davranıyoruz.
"Efendiler," diyordu doktor kentlerde yaşayan politikacılara, bilim, sanat ve basın dünyasına. "Daha ne kadar bu saklambaç oyununa devam edeceksiniz? Vatanseverlikten, halka olan sevginizden, kültür hizmetlerinizden bahsediyorsunuz. İyi de insanlar için, anavatan için, kültür için tam olarak ne yapıyorsunuz? Bazıları utanmadan ve arsızca, 'sevgili vatanını' soymaya, yağmalamaya, milyonluk vurgunlarına devam ediyor. Diğerleri ofislerde, basın odalarında, okullarda ve üniversitelerde zamanını boşa harcıyor. Sevgili vatanlarının parçası milyonlarca insan ise çürüyor, yozlaşıyor, sarhoş oluyor, nefretle doluyor. Ulusun temelleri çöküyor!
Milyonlarca insan derin bir sefalet içinde doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. Böyle olması gerekiyor mu? Doğuştan zeki milyonlarca insan hayatları boyunca hayvanlar gibi cahil yaşamaya mahkûm bırakılıyor. Sayısız küçük kardeşiniz kabalığa, acımasızlığa teslim ediliyor. Peki böyle mi olmalı?
Her yerde ve her zaman halk kitleleri sabretmek, katlanmak zorunda bırakılır. Sabır, uzlaşma ve yoksunluklar kitlelerin bir nevi görevi haline gelmiştir. Pek çok konuda saldırıya uğramış, küçümsenmiştir halk.
Reklam
Elinde üniversite diploması olan insanlar için de aynı şey geçerlidir. Bunlar aydın değil, ancak aydınımsı olabilir. Öğrencileriniz üniversitelerde bilginin diplomadan üstün olduğunu bilmeli. Yükseköğrenimin amacının ışık kaynakları yaratmak olduğunu öğrenmeli. Onlar dünyanın her yanını aklen ve ahlaken aydınlatan merkez istasyonlarıdır.
Herkes, hiçbir şey vermeden sadece hayattan almak istiyor. Hayata egoist, soyguncu, sömürücü, parazit olarak adım atıyorlar. Ve bu parazit yaşamda bilgelik arıyorlar.
Büyük ormanların içinde yangın sıçramasın diye yollar açılır. Güvence boşlukları ile ormanı parçalarlar. Evet, ağaçların bazıları feda eder kendini o boşluklar olsun diye ama bütün bir orman tamamen yanmaktan kurtulur. Siz de boşluklar verin, tüm varlığınızın içinde. Sizi kimse tamamen tanıyıp, ele geçirmesin.
Sayfa 25
Acele kararlar vermeyin. Küçük kişisel çıkarlarınızın ve endişelerinizin peşinden koşmayın kurtçuklar gibi. Ülkenizin temellerini yeniden güçlendirmeyi düşünün. Halkınızın yeniden daha iyi, daha yüksek eğitim alması üzerine kafa yorun.
Sayfa 5
Yeni kuşakların miadını gerçekten çoktan doldurmuş eski bir rejim altında zorla tutulmaması gerekir; aksine daha makul ve adil, daha güçlü temelleri olan bir devlet yönetimi imkânı serilmeli ayaklarının altına. Akıllı devlet adamları olan ülkelerde bu zaten yapılıyor. Kitlelerin yönetiminde daha akılcı, daha adil hükümet biçimlerini barış içinde, kargaşa ve yıkım olmaksızın tam zamanında sunuyorlar. Diğerlerindeyse ya devletin yönetimini ve halkın eğitimini aşamalı ama sürekli olarak iyileştirmenin gerekli olduğunu anlamıyor ya da anlamak istemiyorlar.
Sayfa 4
305 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.