Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Önce sesin gelir aklıma
Sonra cumartesi geceleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.
Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşamüstleri
Üst üste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.
Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum.
Yatağa girerken, her büyük felaketimde olduğu gibi, kendimi birkaç yaş birden büyümüş hissettim. Kırkını geçmiş insanların tecrübelerine sahip olduğuma inanıyordum, fakat Nüzhet'e aşık olduğumu kendime itiraf edemeyecek kadar çocuktum.
O kadar çaresizim ki günde beş buçuk saat uyku bile bana aşırı geliyor. Artık dört saat uyuyorum. Uykuya hasretim.
...
Bazen ebedi uykusu ve istirahatıyla ölüm çağırıyor beni:
'Deniz derin ve sukunet içinde;
Uyutuyor her şeyi sinesinde;
Suya dalış, kabarcıklar ve biter,
Tek bir adımda her şey sona erer.'
Şu güneşin altındaki hiçbir sebep sadece türdeşlerimin onu beğeniyor veya beğenilmesi gerektiğine inanıyor diye o beğeniyi benim de taklit etmemi gerektirmez.
Martin'in zihninin seyrini takip edemiyor, bu seyir kendisinin yetişemeyeceği yerlere ulaşınca onu delibozuk addediyordu. Hayatı boyunca kimsenin zihni onu aşmamıştı çünkü.
...
Sadece kendi dünyasıyla sınırlı dar görüşlünün, evrensele akıl hocalığı yapmaya çalışmasının kadim tragedyasıydı bu.
Edebiyat fakültesinden mezun olan kendisiydi, ama Martin onu aşmıştı. Fakat Ruth bunu anlamıyor ve anlayamadığı bu şeyi Martin'in yetersizliğine yoruyordu.