Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

EsraT

88 syf.
·
Puan vermedi
Ensest Yasağı ve Kökenleri
Ensest Yasağı ve KökenleriEmile Durkheim
7.4/10 · 114 okunma
Reklam
%55 (90/162)
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?Thomas Bauer
7.7/10 · 158 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sinemada Anlam Üzerine Denemeler
Bir fotoğrafa bakmak demek, o anda fotoğrafın üstünde olanı değil, çekim anını görmeyi amaçlamaktır.
Sayfa 28 - Akademisyen KitabeviKitabı okudu
Aklınıza gelen her şeyi yazın ama sadece ilk kopyanızda. Daha sonra abartılı vurgularla yazmaya alıştığınızı ve bunun sizi konunuzun merkezinden uzaklaştırdığını fark edeceksiniz. Tekrar okuduğunuzda parantez içinde kalması gereken ve konudan sapıp başka konulara atladığınız yerleri kesip onları dipnota ya da eke (bkz. VI.3.) koyacaksınız. Tez her şeyi bildiğinizi göstermeye değil, çalışmanın başında ortaya koyduğunuz bir hipotezi kanıtlamaya yarar.
Sayfa 226 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
... Araştırma, bu nesne hakkında henüz söylenmemiş şeyleri dile getirmek veya zaten söylenmiş olanları farklı bir bakış açısıyla gözden geçirmek zorundadır.
Sayfa 65 - Can YayınlarıKitabı okudu
La Villa; geçmiş ve şimdinin hatırlayışlar, özdeyişler ve hesaplaşmalarla bir araya getirildigi incelikli bir anlatı. İnsanın yaşarken kaçırdığı nokta, sadece kendi yaşamına odaklanıyor oluşu. Oysa geçmişi, yani güzel günleri geride bırakanların; şimdinin başkalarının geçmişi olduğunu kavraması gerekli. Filmin tam olarak yaptığı bu bakış açısını görünür kılması. Ve bu bakışla hiç eskimeyen bir umudun ne kadar yakın olduğunu hissettirmesi...
Sayfa 169 - İnsan SanatKitabı okudu
Monografik bir tez mi yoksa panoramik bir tez mi?
...Ama dikkatinizi çekerim ki ciddiyetle yapılmış monografik bir tez panoramayı gözden yitirmek anlamına gelmez.
Sayfa 45 - Can YayınlarıKitabı okudu
Modern zamanların hikâyesi, insanı topraktan ayırmanın hikâyesidir. Modernlik; insanı öncelikle harcındaki topraktan ayırmış ve hakikatinden uzağa taşımıştır, hakikatinin uzağına düşen insan, cismani doyumların pençesinde kıvranan bir varlığa dönüşünce de bu dönüşümü baki kılacak adımı atmış ve insanı somut olarak da topraktan ayırmıştır. Aynı zamanda kentleşme olarak da adlandırabileceğimiz bu süreç; yeniliklerin, ulaşım ve iletişim araçlarının gelişimi ile kırsal alanlara sirayet etmesi ile hızlanmıştır. Başka dünyaların varlığından haberdar olan insan, yeni dünyanın ayartıcılığına direnememiş ve ona teslim olmuştur. İnsanın fitratına hükmeden tüm bu değişim, bilinçte onarılması güç yaralar açmış ve insan ile fitrati arasına mesafe koy muştur. Vicdanın sesine sağır olan, merhamet etmeyen ve acımayan insan, bu sürecin mahsulüdür.
Sayfa 95 - İnsan SanatKitabı okudu
Kalp, hakikatin yansımasına müsait değilse bir yavanlık hâli yaşanır. Hakikat, müsait olmayan kalbe yavan gelir. Ve zaten o yavanlık hâli, hakikatin tecellisi olarak karşılık bulmaz. Dar bir kaba tazyikli suyun doldurulması anında, suların tamamıyla kabın dışına dökülmesi; fakat dışarıdan bakıldığında bir doldurma işlemi gerçekleşiyor yanılgısı yaşanmasına benzer bir durumdur bu.
Sayfa 83 - İnsan SanatKitabı okudu
Reklam
Kurama Filmden Bakmak
Muğlaklık, gerçeği yakalayabilmenin ilk şartlarındandır. Belirsizliğin izleyiciye sunulması, onda netliğin özlemine yol açar.
Sayfa 66 - İnsan SanatKitabı okudu
Ben dahil kaçımız yolumuzu kaybettik ki artık içinde yaşadığımız dünyaya karşı özenli değiliz, umursamıyoruz, Tanrı'nın herkes için yarattığını korumuyoruz ve nihayetinde birbirimizi dahi umursayamaz hale geldik! Insanlık bir bütün olarak yoldan çıktığında, şu an tanıklık ettiğimiz gibi trajediler ortaya çıkar... Yine de sorulmak zorunda: Erkek ve kız kardeşlerimizin kanlarından kim sorumlu? Hiç kimse! Cevabımız bu: Ben değilim, benim bir ilgim yok, başkası olmalı, kesinlikle ben değilim... Bugün dünyamızda hiç kimse kendisini sorumlu hissetmiyor, erkek ve kız kardeşlerimize karşı sorumluluk duygumuzu kaybettik... Sadece kendimizi düşünmemize sebep olan konfor kültürü bizi başka insanların haykırışlarına duyarsız kılıyor, ne kadar sevimli olsalar da temelsiz sabun köpükleri içinde yaşamamıza sebep oluyor. Başkalarına karşı kayıtsızlıkla sonuçlanan uçucu ve boş bir hayal sunuyor, hatta kayıtsızlığın küreselleşmesine yol açıyorlar. Bu küreselleşen dünyada küresel bir kayıtsızlığa düşmüş durumdayız. Başkalarının acı çekmesine alışık hale geldik: Beni etkilemiyor, beni ilgilendirmez, benim işim değil! 23
Sayfa 23 - AyrıntıKitabı okudu
...Masaldaki tavşanlar diğer hayvanların zulmüne öylesine maruz kalırlar ki nereye gideceklerini bilemezler. Ne zaman yanlarına bir hayvanın yaklaştığını görseler oradan kaçarlar. Bir gün vahşi bir at sürüsünün çılgınca üstlerine geldiğini gördüklerinde, bütün tavşanlar panik halinde göle atlar; sürekli bir korku halinde yaşamaktansa boğulmaya kararlıdırlar. Ancak gölün kıyısına yaklaştıkları anda tavşanların yaklaşmasından korkan bir kurbağa sürüsü kaçarak suya atlar. "Aslında" der tavşanlardan biri, “işler göründüğü kadar da kötü değilmiş." Korku içinde yaşamanın yerine ölümü seçmeye gerek yokmuş. Ezop'un masalının hissesi dolambaçsızdır: Her zaman kendisinden daha kötü durumda biri olduğu keşfinden dolayı tavşanın hissettiği tatmin, gündelik eziyetin ümitsizliğine verilen hoş bir mola.
Sayfa 16 - AyrıntıKitabı okudu
Diyebiliriz ki kendi mantığı ve devinimi içinde yoksul ve zengin ülkelerin nüfusları bileşik kaplardaki sıvı gibi davranacaktır. Küreselleşen gezegenin hem "gelişmiş" hem de "gelişmekte olan (?)" kısımlarının refah düzeyleri eşitlenene kadar, göçmenlerin sayısı bir dengeye doğru artmak zorunda. Ne var ki böyle bir sonuca varmak, tarihsel yazgının ön görülemeyen dönüşleri hariç tutulsa bile, her halükârda on yıllar alacaktır.
Sayfa 14 - AyrıntıKitabı okudu
Göç Paniği ve (Sui)istimalleri
"İstediğimiz kadar sandalyemizi kumsala koyup, yaklaşmakta olan dalgalara bağıralım, ne gelgit dinleyecek ne de deniz geri çekilecektir."(R. Winder)
Sayfa 12 - AyrıntıKitabı okudu
Kitap nasıl okunmalı?
Okuduğumuz kitapların zihnimizde asılı kalan biçimleri, onlar üzerindeki yargılarımızla birlikte somutlaşır; Robinson Crusoe, Emma, Yuvaya Dönüş.
Sayfa 94 - İnkaKitabı okudu
Reklam
Yoksulun Konumu
Mal sahipleri ve dilenciler: her değişime her yenileştirici kargaşaya karşı çıkan iki kategori. Toplumsal sınıfların iki ucunda yer aldıklarından, iyi ya da kötü yönde her değişiklikten çekinirler: Benzer biçimde yerleşiktirler, birileri bolluk içindedir, ötekiler yoksunluk içinde. Onların arasında çırpınanlar, zahmet çekenler, sebat edenler ve ümit etme saçmalığını iş edinenler yer alır-anonim ter, toplumun temeli.
Sayfa 118Kitabı okudu
EsraT
1000Kitap'a katıldı.