Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

tevhid

tevhid
@Talibetuttevhid
İlim öğrenmek için bir süreliğine nefsini ezmeyen insan hayat boyu cehalet zilleti içinde yaşar
İMÂM AHMED’İN MENHECİ, KELÂM VE REY EHLİNE BAKIŞI
Ebu’l Hâris es-Sâ’iğ de Ahmed bin Hanbel’i şöyle derken işitmiştir: “Bu hileler, şu Ebû Hanife ve ashâbının uydurduğu şeyler olup, onlar bununla Sünnetlere kastetmişler ve onları iptal etmek için hile yapmışlardır. Kendilerine harâm denilen şeylere karşı gidip onu helâl kılana kadar hile yapmışlardır Ebû Osmân Amr bin Ma’mer’in naklettiğine göre şöyle demiştir: “Sen bir kimseyi Ebû Hanîfe’den ve reyinden ve de ona müra- caat etmekten uzaklaşıp onda ve onun mezhebine tâbi olup aşırı gidenler hakkında mutmain olmadığını, onu imâm edinmediğini görürsen ondan hayır bekle! İmâm Ahmed Rahimehullâh, bu şekilde rey ehlinin usûlünü reddederek tamamen hadîs ve esere dayalı bir yöntem takip et- miştir. Yeri gelmişken şunu belirtelim ki, İmâm Ahmed’in Ebû Hanîfe ve usûlüne yönelik tenkidleri Allâh’ın izniyle adâlet ölçüleri içerisinde cereyân etmiştir. Yoksa o, yeri geldiğinde onun ve ashâ- bının fazîletlerini ikrâr etmiştir. Hanefî imâmlarındaki övülecek hususları övmesi, yerilecek hususları yermesiyle çelişmemek- tedir. Misal olarak İsmâ’îl bin Sâlim diyor ki: “Ebû Hanîfe, kadılık yapması için dövüldü, buna rağmen kadı- lığı kabul etmedi. Ahmed bin Hanbel’e bu olay anlatıldığında ağla- dı ve Ebû Hanîfe’ye rahmet diledi. Bu, Ahmed dövüldükten sonra olmuştur
Reklam
Velâ-Berâ (Dostluk ve Düşmanlık) ve Bidatçilere Karşı Tavır
Alî bin Ebî Subh diyor ki: “Biz, bir düğün yemeğindeydik. Derken Ahmed bin Hanbel gel- di. İçeri girdiğinde evdeki üzerinde resim olan sandalyeye baktı ve hemen çıktı. Ev sâhibi peşinden koştuysa da o eliyle yüzünü silke- leyerek “Mecûsî âdeti, Mecûsî âdeti” diyerek çıkıp gitti. Böylece Mecûsîlerin örf ve âdetlerini taklid eden düğün sâhip- lerini kınayarak meclislerini terketti. “Merrûzî diyor ki: “Ahmed’e yolda giderken kamet verildiğini işiten birisinin (söz konusu kişilerle) beraber namaz kılıp kılama- yacağı sorulduğunda dedi ki: “Senin işin bayağı kolaymış! Ama bi- datler çoğaldığı zaman tanıdığın kimseler dışında kimsenin arka- sında namaz kılma! Öğrencisi İbrâhîm bin Hâni diyor ki: “Ben Ebû Abdillâh’a, kendi bidatine davet eden bidatçi birisiyle oturup oturulmuyacağını sordum. Ebû Abdillâh şöyle dedi: “Onun- la oturulmaz ve konuşulmaz, umulur ki bu vesîleyle tevbe eder.” Hanbel bin İshâk ise onun şöyle dediğini işitmiştir: “Hiç kimsenin bidat ehliyle oturması, onlarla içli dışlı ve samim olması doğru değildir
Sayfa 73 - NedaKitabı okuyor
Ebû Abdillâh (Ahmed bin Hanbel) şöyle dedi: “Bize ulaştığına göre Ebû Hâlid, Mûsâ bin Mansûr ve benzerleri hasımlarımızın ya- nında oturarak, bizim sözümüzü ayıplıyorlar ve “Kur’ân ne mah- lûktur, ne de mahlûk değildir.” görüşüne davet ediyorlar. Ayrıca tekfîr edenleri de kınayarak, Hâricîlerin görüşünü aldığımızı iddia ediyorlar.” Ebû Abdillâh bunları söylerken öfkeli biri gibi tebessüm ediyordu.
Sayfa 72 - NedaKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Biddat ehli.
Oğlu Abdullâh, “es-Sunne” adlı eserinde İmâm Ahmed’e kaderi inkâr eden Kaderiyye Fırkası ve bunların arkasında kılınan nama- zın hükmüyle alâkalı sorulan sorular hakkında bir bâb açmış veşunları nakletmiştir: “Allâh rahmet etsin, babamı şöyle derken işittim: “Kaderiyye, Mu’tezile ve Cehmiyye’nin arkasında namaz kılınmaz.” “Bir keresinde de babama Kaderî’nin arkasında namaz kılınıp kılınmayacağını sordum. Bana: “Eğer bunun için insanlarla cedel- leşiyor ve buna davet ediyorsa, ardında namaz kılmayız dedi.” “Allâh kendisine rahmet etsin, babamı işittim ki, Alî İbn’ul Cehm, babama Kaderîlik ile ilgili konuşanların kâfir olup olmadıklarını sordu. Babam da şöyle dedi: “Eğer ilmi inkâr ederse, Azîz ve Celîl olan Allâh ilmi yaratıp bilmeden önce “Âlim” değildi”, derse Azîz ve Celîl olan Allâh’ın İlmini inkâr etmiştir. İşte bu kimse kâfirdir.”
Sayfa 69 - NedaKitabı okuyor
Ebû Seleme el-Abdî isimli zatın naklettiğine göre de şöyle demiştir
“Ben Ebû Abdillâh’ı şöyle derken işittim: “Her kim Kur’ân mah- lûktur derse kâfirdir, onun küfründe şüphe eden de kâfirdir Burada İmâm Ahmed, Kur’ân mahlûktur diyenler bir tarafa, bunların tekfîrinde duraksayanın dahi kâfir olacağını ifade etmek- tedir. Hâlbuki başka bir yerde İmâm Ahmed’den tam tersi bizzat Kur’ân mahlûktur diyenler hakkında dahi eğer ki konuştuğu sözün varacağı yeri idrak edemeyen câhil birisi ise ona tarifte bulunul- ması, öğretilmesi gerektiği nakledilmiştir. Lâlekâ’î, onun bu hu- sustaki sözlerini şöyle nakletmektedir: “Kur’ân Allâh’ın ilmindendir, Allâh’ın ilmi ise yaratılmış değildir. Her kim yaratılmış derse o kişi kâfirdir. Bu sözü gör- düğü ve bildiği hâlde hâla duraksayan kişi ise Cehmî’dir. Gör- meyen ve bilmeyen kişiye ise görmesi sağlanır (anlatılır). Yani Kur’ân’ın mahlûk olduğu sözünün bizzat Allâh’ın ilminin sonradan yaratılmış olduğu manasına geldiğini ve bunun da Allâh’ın ilmini sonradan elde ettiği sonucunu doğuracağını göremeyen ki- şiye bunun îzâhı gereklidir. Öyle görünüyor ki İmâm Ahmed’in Cehmiyye bidatçilerinin küfrü hakkındaki sözleri mutlak tekfîr kapsamında olup, muayyen şahıslardan da ancak hüccet ikâme olunmuş ve ilgili delilleri açıkça reddeden kimseleri kapsamak- tadır. Esâsen, Ehli Sünnet’in bu tarz “hafî”, yani “kapalı” meseleler- de hataya düşen fırkaların tekfîri hakkındaki kanaati bu şekilde- dir. Dîndeki “zâhir”, yani “açık” meselelere gelince; İmâm Ahmed bu tarz fırkaları tereddütsüz tekfîr etmiştir.
Sayfa 68 - NedaKitabı okuyor
Reklam
Îmân-Küfür-Tekfî
Abdullâh bin Ahmed şöyle dedi: “Babam Rahimehullâh’a “İrcâ” hakkında soru sorulurken duy- dum. Dedi ki: “Biz deriz ki: Îmân söz ve amel’dir, artar ve eksilir. Kişi zina ettiğinde, şarap içtiğinde îmânı eksilir.” Abdullâh bin Ahmed yine şöyle dedi: “Babama; Îmân söz ve ameldir, artar ve eksilir diyen fakat istis- nâda bulunmayan kimse Mürci midir?” diye sordum. Bana: “Uma- rım ki Mürcî değildir”, dedi. Abdullâh, ardından babasının “İnşeAllâh müminim” diyerek “îmânda istisnâda bulunma”nın cevâzına dâir getirdiği bazı delil- leri zikretmiştir. Ebû Dâvûd Süleymân bin Eş’as, Ahmed bin Hanbel’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Namaz, zekât, hac ve birr (iyilik) îmândandır. Günahlar îmânı eksiltir. Bir kişi “Namaz kılmam” derse kâfirdir. Ahmed bin Hanbel Rahimehullâh “Usûl’us Sunne” isimli risâle- sinde şöyle demiştir: “Namazdan başka terki küfür olan amel yoktur. Kim namazı terkederse kâfirdir. Nitekim Allâh, onun katlini helâl kılmıştır
Sayfa 65 - NedaKitabı okuyor
İlim Talep Etmenin Kadınlara Farz Oluşu
Kadınlarda erkeklerde gibi sorumludurlar. dolayısıyla farzları eksiksiz ve tam inanarak yerine getirmeleri için bunları öğrenmeleri gerekir farzları ve bunları nasıl ifa edileceğini öğretecek bir babası kardeşi eşi veya mahremi bulunmazsa bu kaleme aldığımız Eser ona yetecektir.eğer bunları öğrenmezse daha önce tanıdığı bir bayandan öğrenmeye çalışır Bu da mümkün olmazsa zaruri olarak bilmesi gerekenleri yasını basına almış _erkeklerden onlardan yalnız bulunmamak kaydıyla çekinmeden sorarak öğrenir. çünkü Allah hakkın ortaya çıkmasından utanıp çekinmez
Sayfa 33 - İ'tisam yayınlarıKitabı okudu
Tefekkür Ve Tefekkür Neticesinde Elde edilen Delillerle Allah'ı tanımak
Allah'ı tanıyıp bilmek kişi üzerine düsen ilk farzdır .bunun farz olduğunu bildikten sonra Allah'ı tanıma :düşünme ve akıl yürütme yöntemleri ile desteklenmelidir. Bu ise varlık alemi üzerinde derinden derine incelemede bulunmayla olur .nitekim bu tefekkür neticesinde, yaratılan her şeyin bir yaratıcısı olması gerektiğini görecektir .mesela bir insan bir bölgede geçse döndüğünde ise bir saray inşa edilmiş olduğunu görse bu sarayı mutlaka birinin insan ettiğini elbette bilir.aynen bu örnekte olduğu gibi mevcudat aleminde gördüğümüz su dümdüz araziler çatıya benzeyen su gökyüzü sürekli akan sular insanlar faydalansın ve gıda olarak kullansınlar diye hazırlanmış .meyveler ile sebzeler ve birçok ihtiyaçta kullanılmak için yerin altına konulmuş olan maddelerin ne bir insan edicisi bir yaratıcısı olmalıdır .daha sonra Hikmet konu kanunuyla isteyen çeşit çeşit gıdalarla ayakta duran şu insan bedeni özelinde düşünmeli yiyecekleri kesmek için dişler öğütmek için ağzı dişleri yiyeceklerin yutulmasını kolaylaştıran tükürük çiğnerken lokmaların ağız içinde cevilmesine ve yutulmasına yardımcı olan dil yiyeceklerin enzimini yapan karaciğer bunlardan bir özü üsaresi mesabesinde olan meninin üretimi ve neticede benzersiz bir varlık olan insanın dünyaya gelmesi...bütün bu saydıklarımız zatının benzeri olmayan ve yaratığı hiçbir varlığa benzemeyen yaratıcının hikmetine ve bu sanatkarın güç ve kuvvet delileridir.
Sayfa 33 - İ'tisam yayınlarıKitabı okudu
SubhanAllah
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sefaat konusunda çok hadis nakledilmiştir. Bu hadislerde hesap için mahşerde bekleyen insanların aralarında hüküm verilsin diye şefaat isteyecekleri anlatılmaktada. Bu insanlar arasında hem müminler hem de kafirler vardı. Burada bir tür kafirlere Sedat söz konusudur Ayrıca Buhari'de geçen bir hadiste
Sayfa 240 - DARU'L İMANKitabı okudu
Uluhiyet Tevhidi
Hz. Muhammed ile küfür ile iman, kazanç ile kayıp, hidayet ile dalalet. kurtuluş ile kötü son, sapma ile doğru yolda olma, sapıklık ile doğruluk, cen- net ehli ile cehennem ehli, muttakiler ile facirler, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerin, sıddıkları, şehitlerin ve salihlerin yolunda ilerlemeyi tercih edenler ile O'nun
Sayfa 61 - DARU 'L İMANKitabı okudu
Reklam
ORUÇ İSLÂM’IN ŞARTLARINDANDIR
عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُما قَالَ: قَالَ رَسُولُ الله ﷺ: بني الإسلام على خمس شهادة أن لا إله إلا الله وأنَّ مُحمَّداً رَسُول الله، وإقام الصلاة، وإيتاء الزكاة والحج وضوم 1. İbn Ömer radıyallahu anhumâ şöyle demiştir: Rasûlullah sal lallahu aleyhi ve sellem, “İslâm beş temel üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve
1. RAMAZAN'DAN ÖNCE ORUÇ TUTMANIN YASAK OLMASI
عن أبي هريرة الله عن النبي ﷺ قال لا يتعلمن احدكم رمضان بصوم يوم أو يومين إلا أن يكون رجل كان يقوم صومه فليضم ذلك اليوم. 1. Ebu Hureyre radyallahu anh dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, "Sizden biriniz asla Ramazan'da bir veya iki gün önce oruç tutarak karşılamasın. Ancak bir kimse- nin tutageldiği orucu varsa bu hariç. O, bu gün de tutsun" buyurmuştur وفي لفظ للترمذي قال التي لا تفتقوا الشهر يوم ولا يومين إلا أن يوافق ذلك صوماً كان بطولة أحدكم. 2. Tirmizi rivayeti ise şöyledir: Rasulullah salallahu aleyhi ve sellem- "Ramazan ayını bir gün ya da iki gün oruç ile karşılamayın! Ancak o bir veya iki gün, sizden birinizin tutmayı adet edindiği oruca rastlarsa (tutun).buyurmuştur
Sayfa 13 - BekaKitabı okudu
Yine o sallallahu aleyhi ve sellem hurma yer ve tanv yapardı. bunun manası (kişinin hurmayı elinin içi ile alıp çekirdekleri parmaklarının dışıyla almasıdır İşte bu edepler ve onun zikre edildikleri takdirde kitabın uzayacağı benzeri edepleri emirleri ve yasakları insanların bunlara uyması bunları araştırması bu hususlarda onun pesinden gitmesi ona itaat etmesi ve onun sünnetini uygulaması vaciptir zira akıllar bunu yönlendirmekte akıllı kimsenin gönlü buna meyletmektedir bunların her birinde edep temizlik ve hoşlanılmayan sayılardan kurma vardır bunlardan zikrettikleri imizi zikrettik insanların bilmekten müstağni olmayacakları uygulamaktan katılarının olmadığı sıklıkla ihtiyaç duyulan kendisini bilmeyenin ve aramayanın mazeretinin kabul edilmeyeceği şeylerden kolaya gelenleri söz konusu ettik şimdi biz bunların arkasında onların ortaya attıkları Allah'ın kitabınıda bir Aslı bulunmayan herhangi bir eserde gelmeyen biddatlarlerden ve yeniliklerde söz edeceğiz bunları yapan kimse her ne kadar dinden çıkıp Müslümanlar zümresine ayrılmasa da Allah'ın hakkında izin vermediği bir şey İhdas ederek büyük bir cürüm islemiş olur...
Sayfa 354 - NedaKitabı okudu
İbn Adiyy'in "el kamil"de (3/254) rivayet ettiğine göre Ebu hureyre (raduallahu anh) Resulullah'tan naklen söyle demiştir :biriniz abdest aldığı zaman ayaklarını sağ eliyle yıkamasın "bu ibnu 'l kattan 'ın "Beyanu'l vehmi ve'l iham "ında (900) bildirdiği üzere mevzu bir hadistir.
Sayfa 326 - NedaKitabı okudu
Minberleri uzun yapmak da biddatlerdendir
İbn Recep " fethu l Bari"de (5/471) şöyle demiştir: sahih olan minberin üç basamak olmasıdır.onun Raşid halifeleri dönemin de minber bu şekilde kalmıştır... Aralarında mezhebimiz mensuplarından İbn Bata'nın bulunduğu alimlerden bir topluluk minberleri yükseltmeyi sonradan ortaya atılan biddatlarlerden saymıştır . İsnadı sabit olmayan merfu bir hadiste bunun kıyamet alametlerinden olduğunu rivayet edilmiştir.
Sayfa 386 - NedaKitabı okudu
SEVGİ GENEL HALİLLİİK ÖZELDİR
Yanılgıya düşen bazı kimseler,sevginin halillikten daha üstün olup Hz.ibrahim 'in Allah'ın Halil, hz.muhammed'in Allah'ın habibi (sevgilisi) olduğunu zannetmişlerdi.bu onların cehaletlerinde kaynaklanmaktadır.zira sevgi genel, halillik işe özeldir bu sevginin zirvesidir Hz.peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Hz.ibrahim 'i halil edindiği gibi kendiside halil edindiği haber vermiştir hz Aişe 'yi babasını,hz Ömer 'i ve benzeri sahabeleri sevdiğini söylemekle birlikte kendisi için Rabbinden başka bir halinin olmadığına beyan etmiştir .
Sayfa 344 - Karınca polenKitabı okudu
Reklam
Ömer bin hattap (radıyallahu anh) 'nun dualarıdan biri şöyleydi: Allah'ım! Bütün Amelimde senden başka bir pay bırakma
Sayfa 223 - Karınca polenKitabı okudu
Bir kimsenin ilimsiz bir şekilde Allaha davet etmesi imkânsızdır. Allâme Şeyh Muhammed b. Sâlih el-Useymîn rahimehullaha soruldu. Soru: Vakti Allah azze ve celleye davete harcamak mı daha efdaldir, ilim talebi için harcamak mı daha efdaldir? Cevap: İlim talebi daha efdal ve daha önceliklidir. Ayrıca ilim talebesinin, bir yandan ilim tahsil edip diğer yandan davet yapması mümkündür. Ancak kişinin ilimsiz bir şekilde Allaha davet etmesi imkânsızdır. Yüce Allah şöyle buyurur: De ki: İşte bu benim yolumdur! Basîretle Allaha davet ederim. [Yûsuf, 108] İlimsiz davet nasıl olabilir? İlim olmadan hiç kimse ebediyen Allaha davet yapamaz. Kim ilimsiz davete kalkışırsa başarılı olamaz. [Kitâbul-İlm (s: 145)]
İslâm sisteminde hakimiyet; kanun koyma yetkisi yalnız ve yalnız tek bir merciye aittir. O merci ise Allah’tır. Bu tartışmasız bir gerçektir. İslâm devletinde haramlar (yasaklar) ve helaller (serbestler), Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’e Allah katından gelen Kur’an ve sünnete göre belirlenir. Allah’ın haram kıldığı bir şeyi bütün insanlar helal (serbest) kabul etse bile Müslümanlara düşen Allah’ın hükmünü kabul etmek, bunun dışındakileri ise reddetmektir. Çünkü Müslüman bilir ki; bu mesele ibadet meselesidir ve kişi kimin hükmünü kabul edip itaat ederse ona ibadet etmiş olur. Müslüman, ancak her türlü meselede yalnız Allah’ın hükümlerini kabul edip itaat ettiğinde yalnız Allah’a ibadet etmiş olacağını bilir. Allah bu konuda kendisine hiçbir ortak kabul etmez. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Hüküm vermek yalnızca Allah’a aittir. O, kendisinden başkasına değil yalnız ona ibadet edilmesini emretti.” (Yusuf:40) “Allah hüküm vermede kendisine ortak kabul etmez.” (Kehf:26) Abdurrahman El-Muhacir Rasulullah'ın Hayatı ile İslam'ın Hareket Metodu - 1, Abdurrahman El-Muhacir Sayfa 41 - Hak Yayınları
Zamanımızda Allah’ın kitabı Kur’an va onun açıklayıcısı sünnet, kitaplarda mevcutken ve Allah bu kitabı kıyamete kadar koruyacağını bildirmişken, Müslüman olduğunu iddia eden birçok kimse, âlim ve müctehid dedikleri bir takım kimselerin söyledikleri şeyler hakkında delil olup olmadığına bakmaksızın ve hiçbir delil sormaksızın onlara körü körüne bağlanmaya başlamış, âlim ve müctehid dedikleri bu kimselere sadece rasûllere has olan masumiyet sıfatını adeta verir olmuştur. Artık bu kişilerin dini, bağlı oldukları âlim ya da müctehidlerin dinine bağlı hale gelmiştir. Şayet bağlandıkları kimseler saparsa, onlar da sapmış olurlar. Şayet bu kişiler doğru yolda olursa, onlar da doğru yolda olurlar. Abdurrahman El-Muhacir Rasulullah'ın Hayatı ile İslam'ın Hareket Metodu - 1, Abdurrahman El-Muhacir Sayfa 42 - Hak Yayınları
İlk Müslümanların Allah-u Teâlâ’ya verdikleri söz üzere, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in getirmiş olduğu tevhid dinini kabullendikleri zaman başlarına nelerin geleceğini bile bile, bütün bunlara razı oldular. Çünkü Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in davet etmiş olduğu "Lailahe illallah" çağrısının ne manalar taşıdığı, bu davaya girmek isteyenlere ne gibi görevler yüklediği çok iyi bilinmekte ve anlaşılmakta idi, o ilk Müslümanlar tarafından. “Hüküm koyma sadece Allah’ın hakkıdır.” (Yusuf 40) “İyi bilin ki yaratma ve yasama hakkı sadece Allah’ındır” (A’raf: 54) Buyruklarına rağmen bu hakları, Allah’tan alıp kendilerine ait olduğunu iddia edenlere bunun böyle olmadığını, Allah-u Teâlâ’nın bu haklarda kendisine hiçbir ortak kabul etmediğini söylemenin gerekliliğini ve bunu Lailahe illallah’ın içermekte olduğunu gayet iyi kavramışlardı ilk Müslümanlar. Abdurrahman El-Muhacir Rasulullah'ın Hayatı ile İslam'ın Hareket Metodu - 1, Abdurrahman El-Muhacir