But then i walked through the door
past the open concept
and saw Violet
bent backwards over the grass
7 years old with dandelions grasped thightly in her hands
Sometimes I still like to park on that street
and have lunch in the car just to feel close to you.
I was once in love with my life here
in that studio aparment with you
little yellow flowers on the tops of trees as our only view
out of the only window- big enough for me to see our future through.
No explanation for the globes in my eyes
shoulder to shoulder in the factory light
letting me be who i would have been
if everything had turned out alright
"Hiçbir şeyi, fenalık veya güzellik hiç fark etmez, dışardan seyredemeyecek kadar açım bu dünyaya. Bu öyle bir açlık ki, ancak çalıştığım, yazdığım, araştırdığım yanıtını bilmediğim soruların peşinden gittiğim zaman kendimi doygun hissediyorum."
"Bir çocuğun, başka bir çocuktan yardım istemsi ve digerinin iyice hassas olan kalbi ve koruma isteğiyle 'Ben seni dolaba saklarım.' demesi ne kadar mutluluk verici bir şeydi."
''Siz kainatın etrafınızda dönmesini istiyorsunuz. Düşünmüyorsunuz ki hayat sizi mahrekinin dışına atmış. Hayat kimsenin etrafında dönmez, tek başına yürür.''
‘’Hepimiz, okyanusun içinde tek başımıza bırakılmış gibi yaşıyoruz. Bizi birbirimize bağlayan yegane şey olsa da okyanusun kendisini hiç göremiyoruz.’’
‘’İkimiz de hayatın derinindeki, çocukluğa, yeniliğe, kendini yeniden yaratmaya, şu an dünyanın içinde bulunmayan şeye dair o evrensel, sonsuz, zamansız, ruhla irtibata muhtacız. Bu evrensel ruh, hepimizin etrafındadır; lakin çoğumuz çoğu kez onu göremez, algılayamayız. Dünya, bu sonsuz ruha dair doğuştan sahip olduğumuz sezgilerimizi köreltmek, onunla bağımızı zayıflatmak için biteviye çalışır. Bu dünya, hiç kimsenin roman yazmasını istemez Bay Paf. Buna rağmen okuruz ve yazarız. Bu sonsuz ruhla irtibatımız nispetinde güzel ve yeni bir şey koyarız ortaya. Onun sesini duyabildiğimiz ölçüde kendimize özgü, yeni bir ses yaratırız ondan.’’
‘’Feraye’nin evinin içinde dünya durur, zaman durur. Di’li, miş’li geçmiş, şimdiki, gelecek zaman unutulur; hayat bir geniş zaman kipi içinde akar. Bizim de artık hareket etmemize gerek kalmaz. Öyle yalnızdır ki, hem Feraye, hem evi, bu yalnızlığı ürküteceğim diye ödüm kopar. Çok zamanlar hiç konuşmadan, hiçbir iş yapmadan oturur, öyle saatlerce birbirimize bakarız. Bazen, yine gecenin bir vakti çıkagelir, hiçbir şey söylemeden içeri girer otururum. Birbirimize tek kelime etmeden, öylece otururuz karşılıklı koltuklarda. Bazen göz göze bile gelmeyiz; gerek kalmaz. Sonra yine bir şey söylemeden kalkar giderim. Ne gelince git der, ne de kalkınca kal.’’
‘’İnsanlar ikiye ayrılır Feraye. Bir kısmı çıkıp arar; istedikleri şeye kavuşabilmek için her yolu dener, altına bakmadık taş bırakmazlar. Bir kısmı ise bekler. İstedikleri şey gelip onları bulacak diye, içinde bulundukları yerden çıkmaya korkarlar.’’
‘’Ah Feraye, kendimden kaçmanın bir yolunu bulsam bir an durur muyum sanıyorsun. Varlığımdan kaçıp kurtulabileceğim bir yer bulsam hiç ayrılmayacağım oradan.’’