Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Haymatlos

Haymatlos
@Tersakiye
Her köyün delisi... Kitap yüklü eşek.. Married to
Miray Boztemir
Miray Boztemir
Father of
Ege Revan Boztemir
Ege Revan Boztemir
Belki de tek sorun şuydu: biz ne istediğimizi bilememiştik hiçbir zaman. Ve dolayısıyla her şeyi deniyorduk. Belki görünce istediğimiz, uğruna yaşadığımız şeyi hatırlarız diye.
Reklam
Ben hayata değil, ama ölüme inandım. "Hayat yok ama ölüm var!"dedim kendime. Ve boşalmanın, seks ne kadar uzun sürerse o kadar zevkli olduğunu düşünerek, hayat ne kadar sürerse ölümün de o kadar muhteşem olacağına inandım. Ve elimden geldiğince hayatla sevişmemi uzatmaya çalışıyorum. Tek kurtuluşum bu.
Cehalete geri dönüşün cehaletten çıkmaktan çok daha zor olduğunu, hafızamın rahatsız eden darbeleriyle anlamıştım...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonbahar dedi, dinlenmek için en iyi mevsimdir. Sakin, insansız..
Onun için günlerin hiçbir önemi yoktu.Birbiri arkasına sıralanıyor, yaşanıp gidiyordu. Sonuna gelindikçe bitmeyen işler gibi uzayıp duruyordu da üstelik. Yılbaşı olmuş, bayram olmuş, pazar ya da çarşamba olmuş, ne fark ederdi ki?
Reklam
Ölümsüzlüğü bedava verseler almaya niyeti yoktu. Şu insanoğlu ne kadar akılsız, ne kadar aptal ve ruhsuz olmalıydı ki, asırlar boyu ölümsüzlüğün peşinden koşmuş, yüzlerce insan servetini, hayatını, aklını, her şeyini bu uğurda harcamıştı. Oysa bir zaman geliyor, hayat, gelecek zamanın içinde manasız ve sıkıcı bir seyahat oluyor, yorulmuş kalpler ve vücutlar birer körebe gibi ölümün peşinden koşuyor, ama haylaz ve kötü bir çocuk olan ölüm, en olmayacak yerlere saklanıp bir türlü ele geçmiyordu. Ölümün bilinmeyişi ve yaklaştıkça yaşlı kalbine verdiği heyecan, sabırsızlıkla beklediği bir haz haline geliyor, yaşıyor olmanın sevincinin yerini, bu ümitsiz ve kırgın bekleyiş, bir gün o körebeyi sobeleyecek olmanın, mükemmel olduğunu düşündüğü hazzı alıyordu.
İçi ölmüş bir insan, bir insanı nasıl öldürebilir?
Görerek, duyarak değil, dokunarak, hissederek yaşasa, parmaklarının ucuyla yaşasa, teninin temasıyla yaşasa, gözleri kapalıyken kendi istediklerinigörse, gözleri objektif değil fırça olsa, içinden geldiği gibi,istediği renklerle dünyalar çizse...
Sayfa 344Kitabı okudu
Küçük bir çocuğa yatmasını söyle, hangi saatte olursa olsun, bak bakalım ister mi? Biraz daha uyanık kalmak için bin bir numara yapar, çünkü yaşamak ister. Uyumak yaşamak değildir. Yaşamak oynamaktır. Biz yaşamımızı çalışarak ve uyuyarak geçiriyoruz. Yaşamaya zaman kalmıyor. Güya yaşamak için çalışıyoruz. Nefes almayı yaşamak sanıyoruz. Nefes almayı da bilmiyoruz ya! Nefes almak burası, yaşamak bu..."
Sayfa 114Kitabı okudu
"Özgür olmayı kolay mı sanıyorsun? Hayatına karışma hakkını başkasına vermemek için özgürlüğünü feda etmek zorundasın. Özgürlük bile, bedeli özgürlükle ödenerek korunur. Ne tarafa dönsen çıkmaz oğul. Hayat ne zaman senin olur biliyor musun? Hayat senin olmadığında. Artık kimse dokunamaz bana. Şimdi kendimin efendisiyim. Yakamı bıraktılar, kimse uğraşmıyor benle, ama artık kendimin efendisi olmamın önemi yok. Yaaa. Çıkmazdır işte,çıkmaz..." Kendi kendine konuşur gibi ekledi. "İnsan bir kez yaşar ve hayat çok kısa."
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Artık hiçbir şeye hevesi yoktu. Ne istediğini, şu an ne yapmak, ne olmak, nerede olmak istediğini bilmiyordu. Şu sonsuz belirsizliği hissetmemek için, çevresindekilerin konuşmalarına katlanabilmek için, aşınmış muşambaya, ölgün ampule katlanabilmek için tiksintisini bastırdı, canının istemediği şeylerden birini yaptı, bir dikişte bir bardak şarap içti.
Konuşmaktan da sıkıldım, nasılsa istediklerimin onda birini bile anlatamam sana, ben anlatabilsem sen anlamazsın, anlasan ne fayda, senin hamurun bambaşka. Yoruldun mu? Ben de.
Böyle böyle, onlarca küçük şeyin, kalbimi ne kadar kırdığını dışardan biri bile kolaylıkla anlayabilirdi. Ama bütün sorun yorumda, siz ne dersiniz? Olayları nasıl yaşadığınız bir şey, nasıl yorumladığınız ayrı bir şeydir. Bir de o yoruma sıkı sıkı tutunmayı becerirseniz! Her neyse.
Halbuki millet, hükümet istiyordu. Bu milletin inancına göre hükümet, "her şey" di. Her şey hükümetten bekleniyordu. Her şeyi hükümet verecekti. Bir bakıma halk bu inanışında haklıydı. Çünkü hükümet, yüzyıllar ve yüzyıllar boyunca sadece hep almıştı. Şimdi ise bu aldıklarını, anlaşılıyordu ki artık ödemesi lâzım geliyordu. Asayiş şeklinde, yol şeklinde, mektep şeklinde, iş sahaları ve refah şeklinde...
- Efendi, dedi, bize niçin böyle konuşmazlar? Niçin böyle anlatmazlar? Bu milletin bütün derdi cahilliktir efendi. Bunu bil. Bunun suçu ise bizim değil, hükümetindir. İmam o. Biz cemaatiz. İmam öğretmeyince cemaat nereden bilecek?..
1.423 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.