Okuduğum ilk polisiye roman olmasının yanı sıra arkeolog olmamın da verdiği etkiyle kitabı beğenme konusunda biraz şüphem vardı. Fakat okumaya devam ettikçe mitoloji ve arkeoloji ile harmanlanmış konusu beni içine nasıl aldıysa kitabın nasıl bittiğini bile anlamadım. Katilin kim olduğunu tahmin etmeye çalışırken hiç beklemediğin biri çıkması zaten ayrı bir tat veriyor. İşlenen konunun yanı sıra Almanya'da yapılan ırkçı davranışlara değinmesi de romana ayrı bir boyut katmış... Yazar aslında herkesin genellikle kendi ülkesinde ırkçı olduğunu, sağ partileri desteklediğini fakat başka bir ülkede yaşadığı zaman ırkçılığa maruz kaldığı ve sol partilere daha yakın olduğunu halde kendi ülkesinde ki ırkçılığa ses çıkarmadığını çok güzel vurgulamış.
Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varmayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?
"Hayat bu rugan iskarpinlere ne kadar benziyor!..." Tıpkı bunlar gibi biz de günler geçtikçe aşınmaya, bir tarafa kaykılmaya, çirkinleşmeye ve nihayet işe yaramamaya başlayacağız... "
Babasının gölgesinde yaşayan çocuklar asla büyüyemezler. Babasına muhtaç olanlar hiçbir zaman özgür olamazlar. Babasının merhametine sığınan oğulların yaşamaya hakları yoktur.
Krallığımı yeniden kuracağım ki, gökyüzünde ve yeryüzünde yaptığınız yağma sona ersin. Toprağa yeniden bereket getireceğim, denizi kutsayacak, havayı temizleyeceğim... Fakat asla kolay bağışlanmayacaksınız. Çünkü siz hainsiniz, riyakarsınız, yalancısınız. Kolay olana anında uyar, zor olandan kaçarsınız.
Ahlak, yaşamın önemini, gereklerini ve amaçlarını değil, yaşamın kendisini yargıladığı sürece bu, hiç acıması olmayan, tarifi imkansız zararlara sebep olur.
Mesela, en sevdiği arkadaşları bile onu bazen şaka olsun diye aldatırlar, hiç lüzumu yokken yalan söylerlerdi. Yusuf evvela içerleyecek oldu; fakat bunun herkes tarafından yapıldığını ve çok tabii bir şey olduğunu görünce kızmaktan vazgeçti, fakat hayreti hala geçmemişti: Niçin durup dururken yalan söylemek ihtiyacını duyuyorlardı?