Dünyanın kendisinin fütursuz ebediliğine kıyasla, bireyin bu dünyadaki bedensel varlığının küçük düşürücü ve aşağılayıcı anlamsızlığı, hiçliği iki binyılı aşkın bir süreden beri filozofların (ve felsefi bir ruh haline girip öyle kaldıkları kısa süreler boyunca filozof olmayanların) yakasını bırakmamıştır.
Aleladelik çağı bu masumiyetten bir sonra
Çağ açıldı çağ kapandı oturun buna ağlayın
Anlamak ağrıyı artırır bunu öğrendim giderayak
Ben kurtuluyorum valla siz kendi derdinize yanın.
oysa bir zamanlar herkes kadar güzeldim
evim diye girerdim kovulduğum her yere..
kimin ahını aldıysam n'olur çıksın ortaya
alsın omuzlarımdan bu ağrımak yükünü
anladım, mümkün değil başka türlü eve dönmek
bir azatlık canım kaldı söyleyin
helal etsin hakkını..
Eşya normal ağaç normal kedi köpek hepsi normal
Bir tek insan acaip ne yapacak belli olmuyor
Gülerken ağlayacak gibi oluyor susuşu sanki cehennem
Dursa bile yoruyor üstelik farkında değil
Ayak uyduramıyorsun ne yapsan Çok acaip.
İnsanlardan en çok çocukları
hayvanlardan da atları sevdim.
Ve çocuklar hariç
sevmediğim hayvanları bile
çoğunuzdan yakın buldum kendime.
Insanları sevemedim
tabi kimse bunu mesele yapmadı.
Kimse kimseye bağırmasın yapmasın bunu kimse kimseye
Kulaklarım ağrıyor kulaklarım ağrıyor kulaklarım ağrıyor
Kimse kimseye bağırmasın ben kimseye bağırmayayım
Bağırmak tedavülden kalksın.
"Umutsuzluğa düşmek" ise bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü devrimcinin kendısyı, insanlığın yarını ve umududur. Bir kural, bir ilkedir bu. Namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur. Bu bayrak, yüreğime delikanlıyken çekildi. Şimdi kırkı aştım, her an daha zorlu bır rüzgâr ile atardamarımı doldurmakta:
"... Biz ki, yarınıyız halkın
Umudu, yüzakıyız
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taaa şafakları
Hey canım,
Kalbim, dinamit kuyusu..."
Şimdi sözü sonuca getirelim. Bir yiğit şairse, üstelik bir de devrimciyse elbette yaşadığını yazar. "Yaşadığı" ise salt kendi ömrü değil, yaşama kavgası ve sevdasıyla, acıları, ağıtları, türküleriyle bir yanı geçmiş yüzyılların karanlığına, bir yanı geleceğin aydın sonsuzluğuna uzanan halkın ta kendisi olmalıdır.
Nicedir,
Kahpe ağzında
Bir salgın,
Bir deprem gibi künyemiz
Nicedir,
Başımıza zindan dünyamız
Biz ki, yarınıyız halkın
Umudu, yüz akıyız
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taaa şafakları
Hey canım,
Kalbim, dinamit kuyusu...