Eğer bütün dünyadan, en uzak köy ve en geri kalmış kabilelerden hacca gelen bir milyondan fazla Müslüman'ın eğitim ve öğretiminden sorumlu olanlar, hac karşıtı lüks sergilemede, cirkin aristokratlık taslamalarda, yemede, içmede, uykuda, sağlıkta ve hediye getirmede gösterilen özeni onun ruhuna gösterselerdi; amelin yapılış şeklinde, yani dış görünüşünde gösterilen bağnazlık, titizlik, kılı kırk yarma ve vesvesenin binde biri, haccın içeriği ve manasını idrak etmede sergilenseydi, evet böyle olsaydı, o zaman hac, her yıl, yüz binlerce gönlü, iştiyaklı ve hür temsilciyi, bir aylık teorik ve pratik islami ilim kursu sayesinde hac ruhuyla, islam misyonuyla, tehvid mektebiyle ve Müslüman milletlerin yazgısıyla tanıştıracak bir ders dönemi olabilirdi.
Kur'an'ı yok edememişler, fakat kapatmışlardır. “kitab”ı bir bereket nesnesine dönüştürmüşlerdir. O'nu tekrar kitap yapalım, Okuma kitabı! Nitekim Kur'an, '“okuma kitabı” demektir.
“Yaz tatilinde bir şey okudun mu?” diye sordu birden.
“ben okumayı pek sevmiyorum. Yazmak daha zevkli.”
“Okumadan nasıl yazıyorsun?”
“Yaşadıklarımı not ediyorum.”
“okumadan nasıl yaşıyorsun?”
Cevap yok.
“okudukların yaşadıklarını değiştirir, değiştirmese bile farklı bir gözle görmeni sağlar.”
Polisler grubu çembere alıp ellerindeki biber gazlarını sıkmaya başlayınca herkesin gözleri doldu.
Öne cıktım, “göz yaşartıcı gaz sıkmanıza gerek yok,” dedim. “arkadaşlar zaten yeterince duygusal insanlar.”
Eve gidip kitabı okumaya çalıştım. Beş sayfa sonra sıkıldım. Orhan Kemal iyi bir yazardı muhtemelen, beş sayfadan cıkardığım sonuç, ders kitaplarında okuduğum şeylerden daha güzel olduğuydu.
''Televizyonun diktatör dediğine diktatör, terörist dediğine terörist, hain dediğine hain, şehit dediğine şehit, şerefsiz dediğine şerefsiz, kahraman dediğine kahraman diyen uydu alıcıları sizi..
Spikerin dudak uçlarında yaşayan; okumaktan, sorgulamaktan, araştırmaktan nefret eden üniversite mezunları sizi.
Hiç okumayın, sorgulamayın, araştırmayın, incelemeyin.
Sadece kumandanın tuşuna basıp ezberleyin. Televizyonda yemek yiyenlerin görüntüleriyle beslenip, öpüşenlerin sevdasıyla tatmin olup, askere gidenlerin kanlı elbisesiyle cesur olun.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığınız birini alçak ilan edin, yine dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığınız birini kahraman.
Yalnız dua edin elektrikler gitmesin !''
“onun da hoşuna gidecek.”
“nereden biliyorsun?”
“Kadınlar daha fazla zevk alır.”
İçimi belli belirsiz bir hüzün kapladı, “kadınlar daha fazla zevk alıyorsa neden isteyen taraf hep biziz?” diye sordum.
Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? Seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatırını sor bu vesileyle. Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin.
Daha çok geceleri. Öfkeyle sıvanmış bir özlem. Bazen sinirden mi gözlerim doluyor, sevgiden mi, özlemden mi, yoksa nostalji ihtiyaçından mı bilemiyorum, herhalde alışkanlıktandır deyip uyuyorum