İnsan ancak oyunda insan olur. Oyunda kendine yabancılaşmanın pençesinden kurtulup kendi saygınlığını kazanır. Böyle bir felsefenin endazesiyle ölçüldüğünde, oyun kaçınılmaz olarak ciddi olandan üstün hale gelir. Hayat ciddi, oyunsa neşelidir, evet ama insan faliyetlerinin ciddi gerçekliği sonunda ancak “sefil bir gerçek”ten ibaret hale gelir ve ciddiyetin kendisi de her zaman “hayvaniliğe” dönüşmenin eşiğindedir. Oyunun otonom ve üstün alemi hem ciddiyetin hem de yaşamın karşısına koyulabilir.
Antipati, şeyleri soyutlanmışlıkları içinde tutar ve özümlenmeyi engeller; her türü kendi inatçı farklılığının ve olduğu şey olarak sürme eğiliminin içine kapatır.