Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Zeynep Taşan
Zeynep Taşan
@Zeyneptasan
Negatif resimcikler boşluğun karanlığında...
Okul öncesi Ö.- Çocuk gelişimci
SBÜ - İZÜ
istanbul
36 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
"Sizi rahatsız etmeye geldim...!"
Yıllardır okumak istediğim ama bir türlü nasip olmayan yazarlardan biriydi Ali Şeriati. Çok şükür ki okuma fırsatı bulup şeytanın bacağını kırdım. Bundan sonra beni kimse tutamaz deyip diğer kitaplarını da bir an önce almaya koyulacağıma emin olabilirsiniz.
Neden bu kadar beğendiğime gelecek olursak Ali Şeriati bildiğiniz din âlimlerinden,
Binboğalar Efsanesi
Hani bazı paragraflar vardır, yazarın ismi geçmese bile okuduğunuz ilk andan itibaren yazının o yazara ait olduğunu anlarsınız. İşte Yaşar Kemal o yazarlardandır. Mükemmel bir üslup, muhteşem bir gözlem gücü -üstelik tek gözüyle görebilmesine rağmen- hayranlık verici bir folklorik anlatım. Ne yazsam ne söylesem az onun için. Uzun bir süredir Yaşar Kemal okumaya ara vermiştim. Binboğalar Efsanesini okuduğum ilk andan itibaren onun romanlarını ne çok özlediğimi anladım.
Kitapta kısaca; Türkmen yörüklerinin yerleşik hayata geçme çabaları ve bunun sonucunda yörüklüğün tarihsel çöküşü anlatılır. Kitabın arka yüzünde yazıldığı gibi, "bu kitap yörüklüğün yok oluşuna yakılmış bir ağıttır."
Zaten nerde bir mazlum varsa Yaşar Kemal ordadır. Bazen demirciler ocağı piri Haydar usta olur hakkını almak için İsmet İnönülere gider, bazen İnce Memed olur Abdi ağalara karşı gelir, bazen de aksakallı bir karınca olur başbuğlara baş kaldırır...
Yani yaşar Kemal bize bizi anlatır.
Siz, siz olun dostlar nerde bir Yaşar Kemal görseniz dört elle sarılın ona.
Eh bunca sözden sonra kitabı tavsiye ederim dememe gerek yoktur herhalde.
Kitaba Dair
İşte bu kitap dostlar, ders niteliğinde okutulmalı...
..................................
..................................
..................................
Okur Takip Önerileri
Puslu Kıtalar Atlası
Bu kitabın ismini birçok defa duymuştum ama hiç okumamıştım. Ta ki abimin "sana daha önce okuduğun kitaplardan çok daha iyi bir kitap önerim var; Puslu Kıtalar Atlası" diyene kadar. Tabi ki elimdeki kitabı hemen bitirip bu kitabı okumaya başladım. Açıkçası daha önce okuduğum bundan daha iyi kitaplar vardı ama bu kitabın kötü olduğu
Nietzsche de ağlar
Alıntılamalara doyamadığım, paylaştığım kadar altını çizip de paylaşmadığım birçok cümle vardı bu kitapta. Her bir cümle gerçekliğin kalbinden kopmuş gibiydi.
Bir ara gerçekten Nietzsche bire bir yaşadı mı bunları diye düşündüm, neyse ki yazar kitabın sonunda bütün bunlara bir açıklama getirdi. Bu eserdeki Nietzsche'nin (gerçek Nietzsche'yi bilmiyorum) düşüncelerini Mark Twain'in 'İnsan Nedir' kitabındaki düşüncelerine çok benzettim. Yazar bu kitaptan esinlenmiş olabilir ya da tesadüf bilemiyorum. Sonuçta aklın yolu birdir.
Eserden kısaca bahsetmek gerekirse; fiziksel ve ruhsal sıkıntılarına daha fazla dayanamayan Friedrich Nietzsche'nin yolu Josef Breuer adında bir doktora düşer. Breuer, Nietzsche'ye yardım edeceğini düşünür ama hikaye geliştikçe aslında Nietzsche'nin Breuer'e yardımcı olduğunu görürüz. Bu yolculukta Nietzsche'nin Nihilist düşüncelerini öğreniyoruz, bazen katılıyoruz bazen katılmıyoruz. Böyle Söyledi Zerdüşt eserinin izlerine de rastlıyoruz. Ama sanırım benim dikkatimi en çok çeken nokta psikolojinin özünde var olan çocukluk kavramı oluyor. Nietzsche'nin rahatsızlığının, psikolojik sıkıntıları olan pek çok hasta gibi çocukluğunda yaşadığı eksikliklerden kaynaklandığını görebiliyoruz(Ah şu çocukluk). Nietzsche bazen gerçekleri yüzümüze vuruyor. Bazen hata yaptığını fark ediyor ve sonunda öylece ağlıyor...
Bir de eserde Sigmund Freud'a da rastlıyor ondan da nasibimizi alıyoruz. Yazar, eserin hakkını vermiş diyebiliyoruz. Velhasıl okunmalı bu kitap dostlar, çok okunmalı, bol okunmalı...
Dostum Martin
Bu Jack London'un okuduğum ilk kitabıydı. "Bu Edebiyat ne müthiş bir şey arkadaş" dedirtti bana. Bir aşk bir insanı dönüştürebilir mi? ya da insanı dönüştüren şey gerçekte aşk mıdır? gibi sorulara cevap bulabileceğiniz bir kitap. London gerçekten çok iyi yazar. Betimlemeler, karakter tahlilleri takdire şayan. Bu kadar güzel yazmayı nasıl başarıyorlar diye merak etmiyor değilim.
...
Ben Martin'i çok sevdim. Onun Ruth'u sevme biçimini de sevdim. Sonra o koca kalabalık arasında yalnız kalışını da iliklerime kadar hissettim. Sonra da onu kaybettim...
Bence bu güzel kitabı mutlaka okumalısınız.
Anna Karenina...
İlk baktığınızda Anna'nın aşk hayatını konu alan bir roman olduğunu sanabilirsiniz ama aslında çok daha kapsamlı ve derin meseleleri ele alan bir başyapıt bu kitap. Okuduğunuzda Tolstoy'un gerçekten emsalsiz bir yazar olduğunu anlıyorsunuz. İnsan psikolojisini, durum ve olayları anlatış biçimi mükemmel. Aşık olan bir adamın, hayatı sorgulayan bir kadının, on yaşındaki bir çocuğun, doğum sancısı çeken bir annenin, içinde bulundukları ruh hallerini en ince ayrıntısına kadar anlatabilecek profesyonellikte bir yazar. Siz de bütün bunları okurken ister istemez bu ruh hallerine bürünüyorsunuz. İçinde aşkın yanısıra tarihi, dini, anlayışı, nefreti, ölümü ve yaşamı bütün çıplaklığıyla görebileceğiniz bir roman Anna Karenina. Birçok yazarın, "gelmiş geçmiş en büyük roman" olarak adlandırmalarına şaşmamalı.
Sevgisizlik Kuşağı
Dün gencecik bir tıp öğrencisinin intihar ettiği haberini gördüm. Bir video yayınlamış, videoda ailesi tarafından baskı gördüğünü, olmak istemediği bir yerde zorla tutulduğunu ve artık buna katlanamayacağını anlatmış ve hayatına son vermiş... Bunun kitapla ne ilgisi var diyeceksiniz. Kitabın son sayfalarına geldiğimde "Bu ülkenin soylusu" başlıklı denemede yazarın tam da bu konudan bahsettiğini gördüm. Sevgisizlikle büyütülmüş nice çocuklar bugün intiharın eşiğine geliyor. Çünkü yanında konuşabilecekleri hiç kimseyi bulamıyorlar. Çünkü dinlemiyoruz. Herkes konuşuyor ama hiçbirimiz dinlemiyoruz. Bu sonu gelmeyen yıkımlar doğuruyor. Yazar, ülkedeki tanınmış bütün kişilerin, her bir ferdin elini taşın altına koyup bu yıkımı durdurmaları gerektiğini söylüyor. Gençleri madde bağımlılığından, intihardan ve ümitsizlikten çekip kurtarmamız gerektiğinin altını çiziyor. "Var olmak, sırtını ötekine yaslayabilmektir" diyor. Her birimiz, birbirimiz için öteki olmalıyız ve bu işe bir an önce koyulmalıyız. Bu ve daha nice konuları ele alan Kemal Sayar'ın bu kitabını herkese tavsiye ediyorum. Hepimiz okumalı ve okuduklarımızdan ders çıkarmalıyız.
İnce Memed Efsanesi
4 cildini iki haftada bitirdiğim, yemeden içmeden kesildiğim, nefes almadan okuduğum seri... Bu söylediklerim size abartı gibi geliyor olabilir ama kesinlikle abartmıyorum. Her insan için farklı bir izlenim bırakıyordur elbette ama bende müthiş etki yaratan kitaplardandır İnce Memed. Karakterleri çok bizden. Okudukça köyümün insanlarını, ortamını hatırlatan, sobanın kenarında o tatlı uykuya daldıran, tek kelimeyle efsane bir kitap. Elbette bu efsaneyi yaratan bir Yaşar Kemal gerçeği var. Nereden baksanız "Baba" bir yazar. "Bu nasıl bir kalemdir yahu" dedirtir insana. Aşık ettirir kendine. Velhasıl alın, okuyun, okutun, asın, dağıtın her şeyi yapın bu kitap için. İyi ki bir Yaşar Kemal geçmiş bu hayattan...
"Çakmağı yandıran kavdır
Demiri dövdüren tavdır
Dayan İnce Memed dayan
Şimdi direnecek çağdır"
