Birdenbire, birlikte geçen bunca yıla rağmen babamı hiç tanımadığımı anladım. Nasıl bir insandı? Sahiden göründüğü kadar güçlü, dirençli biri miydi, yoksa annemin dediği gibi vurdumduymaz, duyarsız, gamsız bir adam mı?
Bazı anlar oluyor kendimizi bile tanıyamıyoruz, kaldı ki yanımızdakini nasıl bileceğiz. Ve bu bir gerçektir hiçbir zaman yanımızdakinin içini bilemeyeceğiz, sözlü eylemde bulunduğu hallerde bile.
“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutlulugu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı oldugunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.”
Çok hoş bir inceleme. Ben de okuduğumda kafamda çok güzel hayaller yaratıyordum. Bitirdiğimde hemen müzeye gidip, iki aşıkla buluşmak vardı kafamda. Sonunu hiç böyle beklemiyordum, Pamuk bu, gene bizi ters köşe yaptı. Bazıları bu kitaba çok sıkıcı diyor. Ben onların aşk ruhları ölmüş diye düşünüyorum. Kitabı bitirdim etkisi geçmeden hemen kalktım otobüse binip İstanbul'a yola çıktım. O kadar etki yaratmıştı ki, ben hâlâ da inanmıyordum bir kurgu olduğuna. Çukurcumadan aşağı doğru inerken, her şey gözünün önünden geçiyor tekrar. Kitapta söylenen her şey müzede olduğu gibi duruyor. Etkisi geçmeden gitmek gerekir her okuyucunun.