Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
ZeyneB
ZeyneB
@_ZynB_
"Hope..."
Öğrenci
63 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Aşk tutkusu mu, kumar tutkusu mu? Emek vermeden hazıra konmak mı, çalışıp kazanmak mı? Risk mi almalı hayatta hep yoksa garantici olup riskten uzak mı durmalı?
Ama hayatın karşımıza ne çıkaracağı belli olmuyor. Bazen ne kadar planlar yapsakta ansızın hiç düşünmediğimiz bir yola başvurabiliyoruz karekterimiz Aleksey İvanoviç gibi...ama o aşkta da kumarda da risk almayı seviyor.
Dostoyevski bu kitabında değişik karakterde insanları bir arada toplamış. Hemen hemen herkesin etrafında görebileceği türden karakterlere sahip insanlar.
Kitapta daha çok kolay para kazanma üzerinde durulsa da. Aşk, ahlak, insan doğası üzerine güzel bir çalışma olmuş.
Kitap Çin'in Mao döneminde Kültür Devrimini ve dönemde Mao'nun kendi halkına yaşattığı acılardan bahsediyor. Yani yazar yaşanmış tarihi bir döneme bu kitapla olay örgüsü ve bir hayat hikayesiyle ışık tutuyor
Yu Hua, kendisinin de çocukluğunda şahit olduğu bu dönemi kitabında başkarakter Fugui'nin trajik hayat hikayesiyle anlatıyor.
Dönemin lideri Mao, Çin'in başına gelmiş bir talihsizlik olarak tarihte yerini alıyor. Haliyle kitap yayımlanır yayımlanmaz ülkesinde yasaklanıyor. Filmi çekiliyor ama o da yasaklanıyor. Buna rağmen kitap da film de önemli ödüller alıyor.
Alman asıllı ABD' li yazar olan Eric Hofer bu kitabında daha çok nazizm üzerinden örneklerle kitle hareketlerinin dini ve ideolajik açılarını, kaynağını, çıktıkları ortamı, hangi durumlarda başarılı olup olmadıklarını, birey ve toplumu üzerindeki etkilerini, insan psikolojisini de ele alarak anlatmış. Sıkmayan ve ağır olmayan bir kitap. Konuya ilgisi olanların rahatlıkla okuyabileceklerini düşünüyorum.
Okur Takip Önerileri
Bir Dostoyevski klasiği, insana dönük yorumlar gerçekçi çıkarırlar... evet hepimiz hata yapabiliriz, insan oluşumuz ve hataya yatınlığınımız tabiki de bizi cani olmaya itmiyor...
"Zulüm bir alışkanlıktır; insanda bu alışkanlığın kökleşmesi , sonunda hastalığa dönüşmesi mümkündür. Sarsılmaz inancıma göre, en iyi bir insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece aptallaşabilir."
Yazarımızın da dediği gibi, bunu hatalar için de söyleyebiliriz, kendimizi buna alıştırırsak hastalığa dönüşebilir. En masum en hatasız insanda bile...
Kitapta çeşitli suçlardan hapse girmiş insanlardan, psikolojilerinden ve günlük yaşamlarından bahsedilmiş.
O da bir cinayet suçlusu olarak hapse girmiş bir baş karakterin anıları şeklinde oluşturulmuş bir kitap...
Hapishaneye ölüler evi denmesinin sebebi de oradaki hayatın tekdüzeligi ve özgürlüğünü kaybetmiş bir insanın ölüden farksız olması.
Farabi İslam felsefesinde akılcılığı ön plana çıkarmış bir İslam düşünürüdür.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğinin bilmek olduğunu savunmuş ve "İnsan ilmi aramakla mükelleftir. İlmi bilmek, onu öğrenmek ve onu anlatmak zorundadır." Diyerek öğrenmeye ne kadar önem verdiğini göstermiştir.
Felsefenin yanı sıra müzik, botanik, matematik ve psikoloji gibi alanlarla da ilgilenmiştir.
Kitap, yazarı tarafından Farabi' nin farklı konuları nasıl yorumladığiyla ilgili kısa kısa anlatımlardan oluşuyor.
Ele alınan konular daha uzun anlatılsaydı daha iyi olurdu bence ama böyle de güzel açıklandığını düşunüyorum.
İlk kez Ahmet Ümit kitabı okuyan biri olarak bu incelemeyi yapıyorum. Polisiye benim pek okuduğum bir tür olmamasına rağmen kitabı beğendim. Olay örgüsü, mekan betimlemeleri, tarihten detayların kullanılması, arkelojiye değinilmesi güzel olmuş. En çokta polisiye ile mitolojiyi harmanlamış olması hoşuma gitti. Sırf bu yüzden bile okumuş olabilirim.
"Babasız çocuklar tanrıya sığınılar, ama o tanrı olmayı seçmiş"
Bergama'da başlayıp Berlin' de devam eden ve ve tekrar başladığı yerde son bulan bir hikaye.
Keyifli okumalar.
"Dünya çıldırdığında böyle gülmeye başlar" kana bulanmış topraklar, sayısız ölümler, vahşet... savaşların iç yüzü bazen hayal ettiğimizden bile daha korkunç olabiliyor.
"Bir milyon insan bir yerde toplanıp edimlerine haklılık kazandırmaya çalışarak birbirini öldürüyor ve hepsi eşit derecede hasta, hepsi eşit derecede mutsuz. Delilik değil de nedir bu?"
Evet delilik bu! Gittikçe gelişen uygarlşan insanlık için kendi türünü toplu olarak öldürmek gibi hayvani bir davranış delilikle açıklanabilir sadece. Ne acı, bütün vahşetliğine insanlık dışılığınına rağmen bundan günümüzde bile vazgeçilmemiş olması...
Kitap Rus bir askerin günlüğü ve onun ölümünden sonra devamını yazan kardeşinin hikayesinden oluşuyor.
Hikaye kısa olmasına rağmen çok sarsıcı. Bazı yerlerinde yazyaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz.
Kaçımız iki kere iki dört eder derken üstünde düşünerek bir sonuca varmışızdır? Diye soruyor yazar. Evet kim ezberden ya da herkesin bildiği gibi konuşmak, davranmak yerine özgün olmayı seçmiş ki? Hiçbirimiz. Hepimiz bir ad, bir inanç, bir dilin olduğu, geleneklerin, sınırların, yasakların olduğu toplumlarda doğuyor ve üzerinde yeteri kadar düşünmeden bize dayatılanları benimsiyor sahipleniyor, sanki toplum dayatmamışta biz onları var etmişiz gibi uğurlarına can alıp veriyoruz. Bunu yazar "selamlaşma" eylemiyle çok güzel ispatlıyor bize.
Bu kitabı okurken aklıma 1984 kitabı geldi meğer zaten makinalardan farkımız yokmuş. Toplumun kodladığı makinalar...ve bunun farkına varsak bile o kalıptan dışarı çıkamıyoruz çünkü çoğu kez yıpratıcı ve acı verici oluyor.
Herkese tavsiye ediyorum harika bir kitap. Yazarını da tebrik ediyorum birey ve toplumu güzel ele aldığı için.
Spiritüalizmi güzel bir şekilde anlatan, konuya ilgisi olanlarının sevebileceği bir türde sade yormayan cümlelerle yazılmış ve sıkmayan bir kitap. Ayrıca hayatı daha kaliteli nasıl yaşayabiliriz? Sorunlarla nasıl baş ederiz? ve en önemlisi bence kendimiz olmayı nasıl başarırız? sorularına da cevaplar içermesi açısından da okunması keyifli bir kitap.
Hayat her zaman bizim istediğimiz gibi ilerlemeyebiliyor her ne kadar bunun farkında olsakta başımıza gelen tatsızlıkları amlanlandırma çabası içine giriyoruz. Hayat bu iyi gün gibi kötü de var. Buna çok kafa yormadan bardağın dolu tarafına odaklanmamız gerekiyor. En ezından hayatı daha yaşanabilir kılmak için buna ihtiyacımız var. Herşeyin zıttıyla var olduğu gerçeğini ve hayatı anlamlı kılanın ölüm olduğu gibi yaşamı da olumsuzluklarıyla kabul etmeli ama tamamen karamsar olmadan, daha iyi nasıl olurdu düşüncesi ile hareket etmeli. Dünyaya gelirken hiç birimize sonsuz mutluluk garantisi verilmiyor. Ve biliyoruz ki çoğu şey bizim ona kattığımız anlamlardan ibaret bu yüzden iyi düşünelim, belki de bize verilmiş tek şansı, en yaşanmaya değer şekilde kullanalım. Bu kitap bize tam da bu bilinci kazandırıyor.
