Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeynep Sena DEMİR

İvan İlyiç emrindeki insanlara eşitleriymiş gibi davranmaktan, onlara, kendilerini ezebilecek durumda olmasına karşın böyle yapmadığını, arkadaşça bir ilişki içinde olmayı yeğlediğini hissettirmekten hoşlanırdı.
Reklam
İnsan kendini ister bir davaya hizmet ederek ister başka bir insanı severek ne kadar unutursa o kadar insanlaşır ve kendini o kadar gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirme denilen şey ulaşılabilir bir hedef değildir çünkü çok basit olarak, insan bunun için ne kadar çaba gösterirse o kadar uzağında kalır. Başka bir deyişle, kendini gerçekleştirme sadece kendini aşmanın bir yan etkisi olarak mümkündür.
Sayfa 116Kitabı okudu
Özgür kalmış tutsağın her biri için, kamptaki deneyimlerini düşünürken tüm bunlara nasıl katlandığını anlamadığı bir gün gelir. Nasıl ki özgürlük günü geldiğinde her şey ona güzel bir rüya gibi göründüyse, bir gün kamp anıları da kabus gibi görünür. Eve döndükten sonra ise en güzel anlardan biri, tüm ıstırapların ardından Tanrı’dan başka korkacak hiçbir şeyin kalmadığını fark ettiğin andır.
Sayfa 102Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir gün bir ustabaşının bana kahvaltı payından gizlice ayırdığını bildiğim bir parça ekmek vermesini hatırlıyorum.  Beni o sırada gözyaşlarını sürükleyen o küçük ekmek parçası değildi. Aynı zamanda bu adamın, hediyesini eşlik eden sözleri ve bakışıyla birlikte verdiği “insani” bir şeylerdi. Tüm bunlardan dünyada iki insan “ırkı” olduğu sonucuna varabiliriz. İkisi de her yerdeydi, toplumdaki tüm grupları sızmış haldelerdi. Hiçbir grup tamamen düzgün ya da tamamen ahlaksız insanlardan oluşmuyordu. Bu anlamda hiçbir grup “ saf ırk” değildi ve bu yüzden de kamp gardiyanlar arasında bile düzgün birileri bulunabiliyordu.
…Yani bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resimini çizdiğimizi anda acı olmaktan çıkar.
Reklam
Bu red değerlerimizi ve kimliğimizi korumanın gerekli ve olmazsa olmaz bir parçasıdır. Bizi neyi geri çevirdiğimiz tanımlar. Hiçbir şeyi reddetmezsek (belki de bir şey tarafından reddedilmek korkusuyla), kimliğimiz yoktur anlamına gelir.
Sayfa 162Kitabı okudu
Mesele şudur: Bir şeye değer verebilmek için o şeyi kafaya takmış olmalıyız. Bir şeye değer vermek için de, o şey olmayanı reddetmek zorundayız. X'e değer veriyorsak, X olmayanı istemeyiz.
Sayfa 161Kitabı okudu
Bu nokta, sizi siz yapan şeyin günbegün, anbean aynı olduğunu varsayan bilinç odaklı tartışmalarda genellikle atlanmaktadır. Bazen iyi bir okuyucusunuzdur, bazen dalar gidersiniz. Bazen doğru sözcükleri bulursunuz, bazen diliniz düğümlenir. Bazı günler çamura saplanmış bir sopa, diğerlerinde kaygıdan kurtulmuş özgür bir ruhsunuzdur. Öyleyse gerçek "siz” kimdir aslında? Fransız deneme yazarı Michel de Montaigne'in ifadesiyle "Kendimizle aramızdaki fark, bir başka sıyla aramızdaki fark kadar büyüktür."
Çatışan zombi sistemler arasında başarılı bir arabuluculuk gerçekleştirme kapasitesinin, yararlı bir bilinç göstergesi olduğunu düşünmekteyim.
Beyin, ister insana ister fareye ait olsun, birbiriyle çatışan parçalardan oluşmuş bir makinedir.
Reklam
Beyin, zaman ve kaynaktan tasarruf sağlayan varsayımlarda bulunarak, dünyayı yalnızca ihtiyacı olduğu kadarıyla görmeye çalışır. Kendimize onlarla ilgili sorular sormaya başlayana kadar çoğu şeyin bilincine varmadığımızı anlamaya başladığımız anda, kendi derinlerimize inme yolunda yaptığımız yolculuğun ilk adımını da atmış sayılırız. Bu noktada, dış dünyada algıladığımız şeylerin, beynin erişme olanağı bulamadığımız bölgelerince üretildiğini anlarız.
Öyleyse duyularınıza güvenmek konusunda alacağınız ilk ders şudur: Siz siz olun, güvenmeyin. Bir şeyin doğru olduğuna inanmanız ya da doğru olduğunu bilmeniz, onun gerçekten doğru olduğu anlamına gelmez.
Bir başka deyişle beyin, kendisine gelen az miktarda- ki bilgiyi, en iyi tahminleri bir araya getirerek daha büyük bir şeye dönüştürmekteydi.
Düşünce tam olarak nedir? Ağırlığı yok gibidir; gelip geçici ve tanımsız olduğu hissini ve rir. Bir düşüncenin şekli, kokusu olduğunu söyleyemediğiniz gibi, onu fiziksel olarak da zapt edemezsiniz. Düşünce de bir tür müthiş sihir gibidir. Ama tıpkı sesler gibi düşünceler de fiziksel bir temele oturur. Beyinde gerçekleşen değişimlerin düşüncelerimizi de değiştirebilmesinden biliriz bunu.
İnanılmaz bir hikâyedir bizimkisi. Bildiğimiz kadarıyla, gezegende kendi programlama dilini çözme oyununa bodoslama dalacak kadar karmaşık tek sistemi oluşturuyoruz. Farz edin ki bilgisayarınız kendi donanımını denetlemeye başladı, kasasını söktü ve kame- rasını kendi devrelerine yönlendirdi. İşte biz buyuz.
206 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.