Schopenhauer'a göre çocuk sahibi olma hevesi de dahil olmak üzere, insanlardaki daha iyiye ulaşma arzusu "mutsuzluk kısırdöngüleri"ni güçlendirir. İçgüdüleri hareketlenir.
Kitabın orjinal adı “The Schopeanhauer Cure” olmasına rağmen dikkat çeksin diye Türkçesine “Bugünü Yaşama Arzusu” büyük puntolarla eklenmiş. Bence bu isim kitabın içeriği hakkında biraz alakasız bir önyargıya neden oluyor. Ben kitabı satın alırken; yaşam enerjisini yükseltmeyi vaadeden ufak ipuçları içeren bir kişisel gelişim kitabı gibi bir yargı
Işık en çok sevinç veren şeydir; o bütün iyi, sağlıklı şeylerin simgesi olagelmiştir. Bütün dinlerde ışık, kurtuluşu; karanlıksa belayı, kargışı simgeler. Hürmüz en saf ışıkta yerleşmiştir; Ehrimen bengi gecede barınır. Dante'nin cenneti Londra'daki Vauxhall'a çok benzer. Çünkü orada bütün kutsanmış ruhlar ışık noktaları olarak görünür, birlikte düzenli figürler oluştururlar.
"Paranın insanı mutlu edebileceğini söyleyenler, muhtemelen hiçbir zaman yetirince parası olmadığı için bunun doğru olmadığını anlayamayanlardır."
-A. Schopenhauer
İlk önce, her tarhşmanın esasını ele alacak, bir tartışmada aslında ne olduğuna bakacağız. Diyelim ki muhalifimiz bir tez öne sürdü (ya da biz sürdük, bu fark etmez).
Bunu çürütmek için iki tarz ve iki yol vardır.
Tarzlar: a) ad rem [konuya yönelik]; b) ad haminem [insana yönelik] ya da ex concessis [kabul edilmiş olana göre].
Yani öne sürülen önermenin ya eşyanın tabiatıyla, mutlak nesnel gerçekle; ya da muhalifin başka iddialarıyla veya onayladığı diğer şeylerle, yani göreli öznel gerçekle uyuşmadığmı göstermeliyiz. Bu sonuncu tarz sadece kanaate
bağlı göreli bir şeydir ve konuya ilişkin nesnel doğruyla bir bağlantısı yoktur.
Yollar: a) doğrudan çürütme; b) dalaylı çürütme. Doğrudan çürütme tezin nedenlerine, dalaylı çürütme ise sonuçlarına saldırır; ilki tezin doğru olmadığım, ikinci ise doğru olamayacağını gösterir.
Ona göre, istenç, aklın değil, hepsi bilinçaltı ve duygusal mahiyetteki hayaller, dürtüler, duygulanımlar, tutkular ve duygulardan oluşan kalbin sesiydi ve bu ses bedenden gelmekteydi (Mestrovic, 1988: 57).
... dünyaya mutluluk ve zevk beklentisiyle dolu olarak adım atarız ve kader bizi hoyrat bir şekilde yakalayıp hiçbir şeyin bizim olmadığını, her şeyin ona ait olduğunu gösterene kadar bunu gerçekleştirmeye yönelik o aptalca umudu koruruz; nitekim kader yalnızca sahip olduğumuz ve edindiğimiz bütün her şey üzerinde değil, aynı zamanda kolumuz ve bacağımız, gözümüz ve kulağımız, hatta yüzümüzün ortasındaki burnumuz üzerinde bile tartışmasız bir hakk'a sahiptir.
Schopenhauer'a göre, çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu, çok mutlu olmayı istememektir. Arzularına set koyabilen biri, iradesine sahip çıkabilen üst insandır.
30 yaşında böyle bir külliyat yazmak gerçekten büyük iş. Ancak bu külliyatı civar eserlerden bağımsız kılmayı pek başaramamış. Kitabı anlayabilmek için felsefe ile haşır neşir olmak; Kant, Platon bilmek ve kendisinin daha önce yazmış olduğu doktora tezini bilmek gerekiyor. Kitabını 4 bölüme ayırmış.
1.Tasavvur Olarak Dünya
2.İsteme Olarak Dünya
3.İstemenin Reddi
4.Kant'a Eleştiriler
Belirlemiş olduğu felsefi açıklama gerçekten de onlarca konuyu neredeyse doğru bir şekilde açıklayabiliyor. Özellikle felsefeye kazandırdığı isteme ve istemenin reddi bölümleri gerçekten mutluluğun anahtarı niteliğinde. Ancak kendisi hayatını bu şekilde yaşamamış tabii ki :)
Sen neden istemeni reddedip ona göre yaşamıyorsun diye sorduklarında:
"Bir heykeltıraş yaptığı heykeli kendisine mi benzetiyor?" diye sorarak dediğimi yap yaptığımı yapma demiş :)
Neyse daha detaylı ve kitaptan notlarla incelemek veya incelemeyi dinlemek isterseniz şu linkten videomuza bakabilirsiniz.
youtu.be/9Z7tBBl3rWA?si=...