“Kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı! Lotonun çıkma ihtimalini, aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük, yarın.”
“Bence dünyanın en seksi kadınları onlar olmalı.”
“Kimler?”
“Müslüman kadınlar. Baksana, o kadar seksi olmalılar ki her yerlerini kapatıyorlar. Yani bir açsak kendimizi, tutamayacaksınız kendinizi, diyorlar bize, anlıyor musun?
Üzerimizdeki kumaşları çıkarırsak, kendinizi kaybedersiniz demek istiyorlar biz erkeklere!
Bir şeyler ölmüştü. Su temizledikçe kan lekelerini, mor dövmeler kalıyordu geriye. Her çıplak yerinde. Bir şeyler zedelenmişti o yerlerde. Bir şeyler burkulmuştu. Bir şeyler doğmuştu. Mor gözler. Sırtında bile gözü vardı artık. Şimdilik görmesede vardı. Belki de o mor gözün açılması için gereken tek şey, biraz zamandı.
Dünya üzerinde yaşamış ve yaşamakta olan her insandan ne kadar nefret ettiğini hatırladı. Çevresi onlarla doluydu. İnsanlarla. Yanından geçip giden insanlarla. Önlerine çıktığı için hızlı adımlarla etrafından geçtikleri, siyahlar içindeki kızı görmeyen ve acelesi olan insanlarla. Nasıl anlayamıyorlar diye düşündü. Yanlarından geçiyorum ama hiçbirinin umrunda değilim. Görmüyorlar bile beni. Hepsi de kör olmuş. Ya da bu çarşaf, görünmezlik kumaşından..
Babası yoktu. Gitmişti. Annesini hamile bıraktıktan dört gün sonra. Bir daha dönmemişti. Ama insaflı davranmış ve karısını yalnız değil, hamile bırakmıştı.
Evlenme yaşı çoktan geçmiş olan on dördündeki bir kızın, kocası olacak yaştaki erkek hocalarla ne işi olabilirdi? Dinen de caiz değildi bu okullar. Ama ne yapacaksın? Örgüt her zaman kollamıyordu ki insanı. Devletle yalnız kalınca kaçacak bir yer kalmıyordu.