İbadetin manası şudur ki: Dergâh-ı İlahîde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp kemal-i rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.
Yıllar önce fethulllah yoluyla ülkemizi ele geçirmeye çalışan abdyi günümüzde kendi silahıyla yahudiler vurmuşlar. Devletin her yerini ele geçirmişler abd başkanı bile olsan diklenemiyorsun biat etmek zorunda bırakıyorlar. Bence belki de Allah bu yolla abdnin belasını vermiş olabilir. Çünkü Kuranda diyor bir kötüyü başka bir kötüyü başına musallat ederek cezalandırırım diyor
Türkiye'nin askeri teçhizat konusundak i bu bağımlılığı ancak 1974'te Kıbns Banş Harekatı esnasında acı bir şekilde hissedilir. Çıkartma sırasında kendi askeri teçhizatının kullanılmasına karşı çıkan ve Amerikan askeri yar dımlarının, Kongre' de oylanan yasa uyarınca "ABD başkanının onayı olmak sızın amaçları dışında kullanılmaması" gerektiğini ileri süren ABD, Türkiye'ye askeri ambargo koyar. Bu gelişmeler Türk askeri çevrelerinde Amerika'dan bağımsız olma isteği uyandırır. 8o'li yıllarda TAİ, NUROL gibi kuruluşlar eşliğinde "ulusal " bir silah sanayisinin kurulmasıyla bu alanda öneml adımlar atılır. Ancak bu sanayi de bir anlamda ABD'ye bağımlıdır; zira söz konusu olan, lisans anlaşmaları çerçevesinde teknoloji transferidir.
Kısa süre içinde üniformadan silahlara (İkinci Dünya Savaşı'nın üretim fazlası Sherman tankları, Mı piyade tüfekleri ve Thompson makineli tabancaları ), kışla mutfağından eğitim programlarına her şey değişti , Amerikanlaştı. 1947'de Ankara Bahçelievler' de bir Amerikan askeri yardım komisyonu kuruldu: Joint American Military Mission for Aid to Turkey. Bu komisyonun adı daha sonra, 1958'de JUSMMAT (Joint United States Military Mission Aid to Turkey) olarak değişecekti. Amerikan Lojistik Destek Komutanlığı (TUSLOG, The United States Logistics Group) idaresindeki toplam 55 Amerikan askeri üssü stratejik biçimde ulusal topraklara dağıldı. Böylelikle Türkiye bir nevi Sovyetler Birliği'ni gözetleme merkezine dönüştü. 1946-2000 yılları arasında, Türkiye'nin ABD' den aldığı askeri yardımlar bazı Latin Amerika ve OECD ülkelerininkilerle karşılaştırıldığında, Washington'ın savunma politikalarında Türkiye'nin yeri ve önemi bütün açıklığıyla ortaya çıkar.
Rusya-Suriye ilişkilerinin tarihsel bir derinliği bulunmaktadır. Bu münasebetler iki tarafın karşılıklı çıkarları bakımından süreklilik göstermektedir. Kremlin'in Putin yönetiminde gücünü tekrar kazanmasının ertesinde Orta Doğu'da ilk adım attığı yer Şam olmuştur. Bu bağlamda Moskova'nın Şam söz konusu olduğu zaman sert bir tutum takınması ve Batı'ya silah göstermesi doğal bir durumdur. Çünkü Suriye, SB döneminden itibaren Moskova'nın bölgedeki en kayda değer müttefiki olmuştur. İki başkent arasındaki münasebetler, Suriye'nin bir önceki devlet başkanı olan ve mevcut devlet başkanı Beşar Esad'ın babası Hafız Esad zamanında en üst seviyede olmuştur. Şam'ın Rus silah endüstrisi bakımından kayda değer bir pazar olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Moskova, Şam'ın askeri silahla- rım halen temin eden tek devlet olma özelliğini uzun yıllardır boyunca devam ettirmiştir. Gerçekten de, beynelmilel kamuoyunun tüm endişelerine karşın Moskova, Şam'ın biricik silah sağlayıcısı olmayı sürdürmektedir. Öte yandan Şam'ın ABD ve Avrupalı ülkeler tarafından artan bir biçimde izole edilmesi durumu Moskova'ya daha geniş bir hareket sahası sağlamıştır.
Dünyanın ilk yüzünde (1-100) denen abd üniversiteleri kalitelerini gerçekten de ortaya koydular. Diğer ülkelerin üniversiteleri uyurken onlar israil devletini protesto ettiler hocalar ve öğrenciler olarak ve devletten zorbalığa uğramayı göze alarak...
Merhabalar arkadaşlar okuyup bitirdiğim bir eser ile buradayım
Eserimiz Sayın #emineçaykara tarafından sunulan, bir bir kaleme alınan #oktaysinanoğlu nun hayatını, yaptıklarını, başarılarını , fikirlerini , değerleri ve ve ve birebir anlatımı ile oluşturulan, soru cevap şeklinde ilerleyen harikulâde bir eser.
Oktay Sinanoğlu'nun
Bizde bir ABD veya Avrupa gezisi için Batılılar'a gönüllü muhbirlik yapan ,
akademisyen, bürokrat, asker ve gazetecilerin sayısını görseniz şaşırırsınız.
Bu ifşa olduğunda utananı da pek çıkmaz.
Savaşın gölgesinde yaşayan, her yerin ölülerle kaplı, insanların kimlik tespiti bile yapılmadan toplu mezarlara gömüldüğü, taziye merasimlerinin anlamının olmadığı, ölüm karşısında herkesin eşit olduğu, daha da vahim olanı ölümün öfkeye yol açmadığı ve hayatta kalanların kıskandığı bir kurtuluş yolu haline geldiği bir ülkede ölmek mi zordur yoksa
ABD silah devi Lockheed Martin CEO'su Taicklet:
"Türkler, savunma sanayinde ilan ettikleri ürünleri şaşırtıcı şekilde öngörülen zamanın çok öncesinde sonuçlandırıyorlar."
BM raportörleri (Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni tehdit eden ABD ve İsrail hakkında) :
➖"Kendilerini hukukun üstünlüğünün şampiyonları olarak gören ülkelerin, bağımsız ve tarafsız uluslararası bir mahkemeyi mesuliyetine engel olmak için sindirmeye çalıştığını görmek şok edici."