İnsan ne yaşarsa yaşasın, acıları da sevinçleri de hüzünleri de gülücükleri de hepsi kendindedir. Ona aittir. Bütün etkisi de etkisizliği de öncelikle onundur. Tüm duygu durumlarının yansımasına eşlik edecek birileri hep vardır. Bu birileri sizin hüznünüze, acınıza, sevincinize ortak olduğunu belli edecek davranışlarda, yaklaşımlarda bulunur. Ama emin olun sadece bulunur. Yapması gerektiğini düşündüğü için yapar, hissettiği için değil. Hiç şüphesiz düşünüyorum bunu. Yapmacık davranışlar insana nereden geldi? İnsan bir insanın acısını içinde, en derinlerde neden hissedemez, acıyan ve acıtan kan bağından biri olmadıkça. Oysa basit değil midir? İğne kime batarsa batsın acıtır ve bu acının tarifi ortaktır. Ben, sen, o, bu, şu fark etmez. Derinlerdeki acı? Ona kayıtsız kalmanın sebebi nedir? Kimin umrunda içimdeki yıkılanlar? Bana sen güçlüsün diyen zat! Sen güçsüzlük nedir bilir misin? Uyumsuzluk. Ama hep bir uyumsuzluk. Kendinde olmayana anlam yaratma zorunluluğu, nasıl da ikiyüzlüce.