Bir parçasını koparıp taşıması için başkasına verebiliyorsan o derttir. Kırıntısını başkasına yükleyemiyorsan o belâdır. Belâ ve derdi ayıran kendi bedeniydi. Kimi kendi dışındaki herkesi suçlu bulur kimi kendi dışındaki herkesi masum. O, ikinci gruba giren insanlardandı. Belâya çare ararken dert unutuluyordu. Laiptum'un gidişi dertti. Giderken onda bıraktığı ise belâ. Gidişi unutulabilirdi ama ardında bıraktığını unutması aklını yitirmesiyle mümkün olurdu ancak. Ya da ölümle.
Anlaşılan aralarında en budalaları oydu. Ve insanlar arasında genellikle en budala kişi aynı zamanda en geveze de olduğundan, en çok onun sesi duyuluyordu.
Böyle aptallarla dolu bir dünyada yaşarken sinirlenmeyip de ne yapayım? Mutlu Noellermiş! Mutlu noeller sizin neyinize? Noel vakti sizin için beş kuruş yokken fatura ödeme vakti, bir yıl daha yaşlandığını ama bir gıdım zenginleşmediğini görme vakti...
Ben de sırf insanların beynin kafanın içinde olduğuna inanmasından dolayı bunun böyle olduğuna inanıyordum.
Ama bu gerçek değil, beyin Hazar Denizi rüzgarlarıyla birlikte taşınır.