Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da olmalı, dudakların Çin'de. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik kalmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım. Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim.
Sayfa 118
Biliyor­sunuz ki , bugün dünyanın çeşitli yerlerinde, Filis­tin'de meydana gelen hâdiselerden dolayı bir ta­kım kınama sesleri geliyor... Afrika'yı mahveden Batı, şimdi oraya dört kamyon yiyecek gönderince iyilik de onlara kalıyor yâ, o hesab... Fakat aslı şu: Benim evimdeki, aşı kazanla götürüyor, arka­sından bana kaşıkla veriyor... Oldu Afrika'ya yar­dım, Filistin'e arka çıkma.
Reklam
Kırk Derece adlı yazısında kırk derece ateşin aslında bir insanın yaşaması gereken ilgi çekici bir olay olduğunu şöyle anlatıyor (s. 47): "Kırk derece ateş!... Bu Çin, Japon, Amerikan ve Afrika'dan ziyade bir insan için görülmesi lüzumlu, meraklı bir dünyadır. Yalnız nabzınızı saymak için bileğinizi tutan elin büyümüş kıllarını seyretmek, göğsünüzü dinlemek üzere üzerinize eğilen başın tayfun gürültüsünü andıran nefesini işitmek, kırk derece ateşin korkunç zevklerini tattırmağa kâfidir!"
.. bir cihan devleti olan Osmanlının üstüne yığılmış cehalet tozları temizlenmeden, yarayı içten kesecek kat'i çâreye baş vurmadan, illetin ufûne- ti üstüne sürülecek merhemlerle nasıl tedavi edilebilirdi? Muradların, Fâtih-Yavuz devirlerinin planlı askeri ve idârî gücü, bir ayağı ile Avrupa içlerine yol alırken öteki ayağı ile de adâleti, nizâmı, üstün idâresi ile Asya'dan Akdeniz ve Afrika ülkelerine dayanmış, devirlerinin dâhî hükümdarları, asla, "Bizi kimse ezemez, yenemez!" diyerek düşmanı küçümsememiş ve dâima düşmandan üstün olmayı bir devlet politikası olarak göz önünde tutmuşlardır.
Sayfa 94 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okuyor
Amerikan özentisi...Meselâ Newyork gibi büyük şehrin sokakları hep numara ile belirtilmektedir. Zîra Amerika'nın şanlı bir geçmişi, bir tarihi yoktur ki, kahramanlarının adı ile anmak mümkün olabilsin. Bir kızılderili katliamı yapan tugay kumandanının ismini iftiharla sokaklarına nasıl koyabilsinler? Ya en müşkül, en ağır ve en zahmetli işlerde kullanılmak üzere gemilerin ambarlarında kamçılanarak getirdikleri Afrika zencilerini onlara revâ gördükleri şiddet ve zulümle çalıştıran toprak ağalarının isimleri bir sokağa nasıl iftiharla verilebilir?
Sayfa 80 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okuyor
Nesnelerin zamanlaması bizi içine çekiyor, durmadan iki ay evvelden yaşamaya zorluyordu. İnsanlar pazar günü ya da gece on bire kadar devam eden “müstesna alışveriş günleri”ne koşturuyor, sezon indirimlerinin ilk günü medya organlarına haber konusu oluyordu. “Avantajlardan yararlanmak”, “promosyonları kaçırmamak” tartışılmaz bir prensip, bir zaruretti. Alt katında hipermarketi ve koridorlar boyunca dizili mağazalarıyla alışveriş merkezleri, bıkmadan usanmadan nesneleri hayranlıkla seyretmenin, iri yapılı, kaslı güvenlik görevlilerinin koruması altında şiddetten azade, rahat, huzurlu keyif mekânları, varoluşun başlıca mekânı haline geliyordu. Büyükanneler torunlarını oraya götürüp yapay ışıklandırma altına yerleştirilmiş samanların üzerinde sergilenen keçileri, tavukları gösteriyordu; tavukların yerini ertesi gün Breton spesiyaliteleri ya da kolonyal tarihi anımsatarak Afrika sanatı adıyla pazarlanan seri imalat ürünü takılar ve heykelcikler alıyordu. Gençler, özellikle de başka herhangi bir toplumsal imtiyaz aracından umudu olmayanlar için, kişisel değerler giyim kuşam markalarına emanetti, L’Oréal, çünkü ben buna değerim. Bizlerse, tüketim toplumunun azılı karşıtları, kısa süreliğine de olsa yeni bir insan olma yanılsaması yaratan bir çift çizmeye duyduğumuz arzuya teslim oluyorduk, vaktiyle ilk güneş gözlüğüne, daha sonra bir mini eteğe, İspanyol paça pantolona tav olduğumuz gibi. Sahiplik duygusundan ziyade bu yenilenme hissiydi insanların Zara ve H&M reyonlarında peşine düştüğü, nesneleri zahmetsizce, çabucak elde etmek ekstra bir varoluş kazandırıyordu.
Reklam
Artık her gece o kıyılarda yaşıyor,rüyasında köpüklü dalgaların kükreyişini duyuyor,dalgaların sırtında yaklaşan yerli kayıkları görüyordu. Uyurken güvertenin zift ve üstüpü kokusunu alıyor, kara melteminin sabahları getirdiği Afrika kokusunu içine çekiyordu.
Toplumsal piramidin etnik katmanlarındaki dönüşümler sürer: Artık Paris'te İtalyan işçi, küçük çaplı işveren haline gelmiştir; İspanyol, vasıflı işçidir; Yugoslav, duvarcıdır; en kaba kol gücünü gerektiren işleri Portekizliler yapar, toprağı kürekle kazıp atma ya da yolları süpürme işini görenlere gelince, hep kötü bir sömürgecilik sonrası siyasetinin kurbanı olan Afrika karşımıza çıkar: Afrikalı işçi hüzünlü gözlerini büyük şehrin kaldırımından kaldırır, ama bakışları karşısındakinin bakışlarıyla buluşmaz, hala kapatılması olanaksız bir uzaklık bizi onlardan ayırıyormuşcasına. Ve insan uykusunda, çöp kamyonunun yalnızca çöpü değil, insan yaşamlarını, toplumsal rolleri ve ayrıcalıkları öğüttüğünü ve öğütme tamamlanıncaya kadar durmadığını duyar.
Sayfa 70 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
önüne gelen bir sual soruyordu ben daima bir sual soruyordum afrika bulut gibi üstüme yürüyordu on iki elli beş'te sen uyandığın zaman ben paris'teydim gare da l'est'de yoksul bir oteldeydim kahrımdan seni terketmiştim hırsımdan kendimi içkiye vermiştim mektuplarını yakıp yırtmıştım bütün mektuplarını bana yazdıklarını yazmadıklarını on iki elli beş'te içimde isyan çıktı paris çıldırmıştı ben çıldırmıştım artık öteki ömrümü yaşayacaktım
Hatıralarını anlattığı sırada ben Atatürk'e sormuştum: - Afrika'ya gidip İtalyanlarla dövüşmek faydasızdı. Bir başarı umuyor mu idiniz? - Hayır... Fakat Enver ve arkadaşları gideceklerdi. Halk gitmeyenleri vatanseverlik görevini yapmamış sayacaktı. Sizin kahramanlığınız lâfta, diyecek olanlar da çoktu.
Reklam
HELAL SERTİFİKALANMIŞ ÜRÜNLER İÇİN PAZAR SAHASI NEDİR?
Helal sertifikalanmış ürünler için pazar çok büyüktür. Dünyadaki 2 milyar Müslümanı, milyonlarca Helal sertifikalanmış ürün tercih eden insanları kapsamaktadır. 10 milyon Amerika'da, 25 milyon Avrupa'da, 300 milyon Afrika'da, 850 milyon Asya'da, 250 milyon Ortadoğu'da yaşamaktadır. Kaynaklar, Helal ürün pazarının yıllık potansiyel talebinin 200 milyar ABD Doları civarında olduğunu belirtmektedir.
İnsanlar bir şeyleri düşündükleri kadar nesnel biçimde görüp duymazlar. Görsel ya da işitsel bilgiler zihne girerken; tecrübeler, düşünceler, şartlar, vahşi fanteziler, önyargılar, tercihler, bilgiler, farkındalık ve zihnin sayısız diğer faaliyeti aracılığıyla bozulur. Pablo Picasso'nun sekiz yaşında yaptığı çıplak adam çizimi olağanüstüydü. On dört yaşında yaptığı Katolik cemaat töreni tablosu çok gerçekçiydi. Ancak sonra en iyi arkadaşının intiharının ardından yaşadığı ve Mavi Dönem olarak bilinen yıllarında tabloları mavinin gölgesine bürünmüştü. Sonrasında yeni bir aşka yelken açmış, Kırmızı Dönem'de parlak ve renkli resimler yapmıştı. Afrika heykellerinden etkilenerek kübizm akımının bir parçası olmuş, ardından neoklasik tarza dönmüş, sürrealizmle devam etmiş ve nihayetinde ünlü Ağlayan Kadın ve Guernica tablolarını yapmıştı. Bu sanat eserleri dünyayı Picasso'nun gözünden aktarıyordu. Her biri Picasso'nun zihin süzgecinden geçenlerin sonucuydu.
Sayfa 175 - PdfKitabı okudu
ABD emperyalizmi Filipinler'de nispeten güçlü olmasına rağ-men, aslında dünya ölçeğinde zayıflamaktadır. Çöküşünü daha fazla erteleyemez. Çağımız, artık emperyalizmin toptan çöküşe geçtiği ve sosyalizmin dünya çapında zafere doğru ilerlediği Marksizm- Leninizm-Mao Zedong Düşüncesi çağıdır. ABD emperyalizmi, diğer emperyalist güçlerin
"Tarımdan elde edilecek sonuçlar pek kesin değildir, zira o yıl mahsulün az olması kıtlığın baş göstermesine yeter de artar bile. Ayrıca tarım daha çok emek ister. Hatta bulaşıcı hastalıkların yayılmasının sorumlusu da tarım olabilir: Afrika'da tarımın zaman ve mekan içinde yayılması ile sıtmanın yayılmasının çakışması bu konuda çarpıcı bir örnektir."
Hayvanların dişini, tırnağını, boynuzunu sökerek bunlarla süslenen Afrika vahşilerine, medeni Avrupalılar gülerler. Fakat generallerin şapkalarındaki hayvan tüylerinin gülünçlük bakımından ötekilerden ne farkı vardır?
Sayfa 112
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.