"Melek eve gün doğarken
döndü. Babası kapının önündeydi. Kızını görünce, geceden beri hazır-
ladıklqrını, birer birer fakat yarısını unutarak boşalttı. Bunlardan bir
tanesi, en hafıfı olmakla beraber en yürek paralayıcı olanı, her şeyi
aydmlatanı 'Rezil olduk �u. Rezil olmak. .. Doğru. Rezil olduk. Ancak bu
sözle Melek vaziyetin vahametini kavramış tl. Dışarıda bütün gözler ken-
disine bakacaktı. Bir genç adamın evinde sabahlamak ne demekti? Has-
taymış ... Ne olursa olsun! Burada çarnların altında her türlü kepazelik
yapılabilir; bunlar olağan şeylerdir: Kimse rezil olmaz, dedikodu yapı-
lır gerçi ama, kimse kimsenin yüzüne karşı 'Çamlarda şununla şöyle
yaptın, böyle ettin ' diyemez. İma edilirse buna pek ehemmiyet verilmez.
Fakat bir delikanlının odasında alnına bezler koymak ... "
Ahmet OKTAY:
Fazıl Hüsnü Dağlarca ile konuştuk biraz. "Sen şair değil bilginsin" dedi, şunları da ekleyerek: "Şiirlerini küçümsediğimi sanma, ama senin gibi her alana açılan bir kişi daha yok. Ne zaman yapıyorsun bunları?"
Sana öyle hak veriyorum ki Dağlarca!
(Uzun zamandır herhalde bir kitabı okurken hiç bu
Tanıdığımız Oğuz Atay ciddi ve disiplinli bir düşünce adamı, sanat olaylarının meraklı, ama iddiasız bir takipçisiydi. Kitaplarını okuyana kadar onun yaratıcılığı kişiliğinin farkına varmadığımı itiraf etmeliyim. Bu bakımdan kitaplarının üstümdeki etkisi şaşırtıcı ve çarpıcı oldu.(Halit Refiğ, Milliyet, 28 Ocak 1984)
Öyle Kitaplar vardır, baştan