Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O, 1923 yılında Afyonkarahisar'da gençlere hitap ederken aynen şöyle diyor: ''Bende fazla teşebbüs görüldüyse bu benden değil, milletin muhassalasından çıkan bir teşebbüstür. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdani temayülatınız bana noktay-i istinat teşkil etmemiş olsaydı, bendeki teşebbüsatın hiçbiri olmazdı.''
Sivas - Afyonkarahisar -Bursa
Reklam
Ne söyleyelim?
“Bundan tam 15 gün önce, 26 Ağustos'ta Afyonkarahisar'daki düşmana indirilen darbe bir yıldırım kadar dehşetli ve şiddetli olmuştur… (Türk orduları), 150 bin kişiden (Doğrusu 225.000) oluşan ve dünyanın en mükemmel ve en kahredici silahlarıyla donatılmış olan Yunan ordusuna bir an soluk aldırmadı, bir an rahat vermedi. Hatta düşmanın firarına bile imkân bırakmadı. Bu haydut sürüsünü ayağının altına aldı, çiğnedi, kahretti, imha etti. Şimdi İslamın tek koruyucusu kalmış olan bu mücahitler ordusu, iki buçuk senedir hasret olduğu İzmir'e kavuşmuş bulunuyor. (…) Dünyada hiçbir millete, tarihinin hiçbir devresinde bu kadar şanlı, bu kadar muazzam, bu kadar ferahlık veren bir zafer nasip olmamıştır. Hiçbir milletin askeri tarihi, kendi ordusunun, bu kadar kuvvetli bir düşmana bu kadar kesin ve kahredici bir darbe indirdiğini kaydetmemiştir ve bundan sonra da edemeyecektir, edemez. (…)  26 Ağustos Anadolu Zaferi öyle muazzam bir vakadır ki… Fatih'ler bu kadar büyük fetihler yapamamış, Yavuz'lar ümmeti ve milleti böyle harikalarla taçlandıramamış, her sayfası bir başka gaza ve bir başka zaferle dolu olan İslam tarihi bu kadar yüce ve kutsal bir zafer kazanamamıştır. (…) Mustafa Kemal Paşa, geçen sene tam bu günlerde, ‘Düşmanı Anadolu'nun harim-i ismetinde boğacağız' demişti. Cenab-ı Hakk'ın ne büyük hikmet ve inayetidir ki, Türk Ordusu'nun bu kumandanına, sözünü kesin surette, senesi senesine, günü gününe tutmayı ihsan eyledi.” (“Ne Söyleyelim”, Tevhid-i Efkâr, 10 Eylül 1922 )
Bir futbol maçı ve bir çay ziyafeti
Başkumandanın 28 Haziranda, Akşehir'de bir futbol maçında hazır bulunacağı basın yoluyla resmen tebliğ edilmişti. Ankara'dan kısa bir ayrılık için akla yakın gelen bu sebep, Mustafa Kemal'e sadece bir futbol maçında bulunmanın zevkini vermekle kalmayacak, aynı zamanda «komşuların ne konuştuklarına kimsenin kulak kabartmayacağı» bir
Sayfa 147 - Tercüman GazetesiKitabı okudu
Yunan ordusu 10 Temmuz'da güneyden saldırıya geçti ve Eskişehir ile Afyonkarahisar'ı bağlayan demiryolu hattını tahrip etti. Kütahya 17 Temmuz'da, Eskişehir 19 Temmuz'da düştü. Mustafa Kemal ordunun geri çekilme emrini bizzat vererek İsmet'in suçlanmasını önledi. "Mustafa Kemalgeri çekilme emrini verirken, Yunan kuvvetlerinin üslerinden uzağa doğru ilerledikçe Türk ordusunu imha etme girişiminin daha zor ve tehlikeli bir hal alacağını hesaplamıştı." Ne var ki bu mantıklı askeri karar, siyasi riskler barındırıyordu. "Mustafa Kemal kontrollü geri çekilme politikası izleyerek siyasi hayatı üzerine kumar oynamıştı. Bu politika çelik gibi bir gücün yanı sıra Yunan ordusunu bir tuzaktan çok kendi kendini yok edeceği çorak bir araziye çekmeyi sağlayacak güven gerektiriyordu." Türk ordusu doğru zaman ve doğru yerde sahne aldı. Mustafa Kemal savunma için en uygun yerin Sakarya Nehri'nin kuzeyi olduğuna karar verdi. Büyük Millet Meclisi'nin kendisine verdiği yetkiye dayanarak bir talimat yayınladı: "Ordu, Eskişehir'in kuzeyi ve güneyinde toplandıktan sonra düşman kuvvetleriyle aramızda geniş bir alan oluşturmalıyız. Böylece yeniden yapılanma, örgütlenme ve takviye imkânı bulabiliriz. Bu amaçla Sakarya'nın kuzeyine kadar çekilmeliyiz. Düşman hiç ara vermeden bizi takip etmeye kalktığı takdirde harekât üssünden iyice uzaklaşmış olacaktır. Böylece bizim ordumuz daha elverişli şartlarda düşmanla karşılaşıp hücum etme imkânına kavuşacaktır."
Sayfa 186 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Kadınların Siyasal Temsili
1924 Anayasası tartışmaları sırasında Afyonkarahisar milletvekili İzzet Ulvi Bey Anayasa'nın oy verme hakkını tanımlayan 10. maddesi görüşülürken "Her Türk seçme ve seçilme hakkına sahiptir." ibaresindeki Türk tanımı içinde kadınların da olup olmadığını soruyor. Anayasa Komisyonu başkanı Celal Nuri Bey de Türk deyince yalnız erkek anlaşılması gerektiğini belirtiyor.
Reklam
Öğleden sonra girdikleri Akören köyünde ezan okuyan müezzini "Halkı Kuvayi Milliyeye çağırıyorsun!" diyerek köydeki 25 kişiyle birlikte öldürüp köyü baştanbaşa yaktılar. Bununla birlikte Deper, Kışlacık, Küçükkalecik, Büyükkalecik , Çakır köy, Çavdarlı, Doğanlar, Olucak, Süğlün , Döğer, Sarıcaova, Leğen, Beyköy, Eğret ve İhsaniye köylerini tamamiyle yakmışlar. Şehri terk ederlerken de İmaret Camisine hapsettikleri 600 kişiyi diri diri yakmaya kalkmışlar, yöredeki kadınların kilitleri kırması ile bu insanlar kurutulmuştur. 55 köy 12 mahalle de 250 şehit, 50 yaralama , 132 esir , 500 hapis ve 3600 kişiyi dövmüş, işkence yapmış 2079 evi yakmışlardır. Bugün gençlerimiz ne yazık ki sanal kahramanların esiri oluyor, onları örnek alıyor. Ama yaralı halde hastaneden kaçıp cepheye koşan şehit olan Yıldırım Kemal'i , Büyük Taarruz'da arkadaşları şehit olup ta kendisi gazi olan ve 45 yıl sonra arkadaşlarının bir tepede kabirlerini bulup oraya gömülmeyi vasiyet eden Giresunlu Ahmet Halis Asal'ı , Reşat Çiğiltepe'nin vazife bilincini örnek almıyor, çünkü bilmiyor.
Sayfa 102Kitabı okudu
Geri135
538 öğeden 526 ile 538 arasındakiler gösteriliyor.