İstanbul Senfonisi, Nâzım Hikmet'in 1934 yılında İpek Film hesabına çekmiş olduğu belgesel nitelikli bir tanıtım filmiydi. Dönemin tanıklarından olan Memet Fuat anılarında bu film hakkında şöyle diyordu: "İstanbul kentini, kentteki çağdaş yaşamı yansıtmak amacını güden bu kısa belgesel çeşitli semtlerde çekilmişti. Bir iki sahnede ablam ve ben de görünüyorduk. Ben dedemin bahçesinde kovalamaca oynarken bir topla ağacın arkasından koşarak çıkıyordum, sonra Mithat Paşa'nın bahçesinde pingpong oynayanları izliyordum. Ablamı ise salıncakta, bir de Kalamış'ta yelkenli kayığın içinde çekmişlerdi. Daha uzun süre göründüğünden onu biraz kıskanmış, ama hiç belli etmemiştim. Bu film için Mesut Cemil'in özel olarak bestelediği şarkıları Münir Nurettin söylemişti. Şarkı sözleri [Martılar ah eder, çırparlar kanat] ise Nâzım'ındı. Nedense bu ortaya vurulmuyor, sözler de Mesut Cemil'inmiş gibi davranılıyordu. Sanırım kolaylıkla yaptığı bu işleri şairliğinden uzak tutmak istiyordu.”
Ay, kayıp bu gece.
Gökyüzü gözlerin gibi siyah, simsiyah.
Yıldızlar serpilmiş çil çil
Dilimde bitmeyen bir ah!
Issız ve yağmurlu sokaklar,
Kız Kulesi'nden esiyor ayrılık rüzgarı
Yorgun dalgalar vuruyor kıyılarına boğazın
Vapurlar gıcırdıyor koyu mavi sularında.
Ne Kanlıca'da yoğurt yemek
Ne Eminönü'nde balık ekmek,
İskeleye dayıyor sırtını vapurlar,
Martılar sessiz aç, sefil.
Karınca gibi karıştığım şu kalabalık
Yutuyor beni bu kadim şehir
Ve ağlıyor İstanbul şiir şiir,
Sen olmazsan bu hayatın hiç anlamı yok ki inan, nasıl anlatsam?
Sabahlara uzayan geceler ne soğuk, dayanılmaz sen yoksan
Hiç kalkmıy'ca'm ve uyanmıy'ca'm uykudan seni duymazsam
Kıvrılıp kalıca'm yatağımda acıyla gelip beni sarmazsan
Anlamazsan, hiç sevmedin
Ah şu ben, sana tutsak
Dört bucak, yedi iklim seninleyim
Aniden can veriyor
Denizlerinde martılar sen giderken
Bir telaş, bir kargaşa
Dolanır dururum bir boşluğun ortasında
Ve sen bilmiyorsun
Yaşama sebebim, kaderim, son nefesim, tek sensin