Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
çin kaynaklarında adı hsiung-nu'nun aslının hun olduğunu ve bu adla tanındığını ve ülkemizde kabul böyle gördüğünü biliyoruz. m.s. 311 yılında çin'in başkentlerinden lo-yang'a giden soğd ticaret heyetinden bahsedilmesi dolayısıyla söz konusu bir soğdça mektupta hun ismi hsiung-nu'ların karşılığı olarak geçmektedir. bu da hun isminin orjinalini açığa çıkaran bir bilgi olmuştur. aslına bakılırsa çin kaynakları hunların atalarını çok eski devirlere götürürler. zaman içerisinde onları sadece Hsiung-nu değil, "hu-chu, hsien- yün, yen- yün, jung-ti" gibi çeşitli isimlerle kaydetmişlerdir. belki de tam açık olmamakla birlikte yazıldığı devrin çincesine göre farklı okunuşlar da söz konusu olabilir. hatta shang devrinde Kuei-fang adı da bunlara ilave edilmiştir.
Sayfa 27 - kronik kitap, 2. basımKitabı okuyor
çinlilere karşı kazandığı başarıların yanında kıtanlarla yedi ve oğuzlarla beş kere savaşan kutlug, II. gök-türk devletini tam anlamıyla teşkilandırdıktan sonra 691 yılında öldü. onun oğulları bilge 8, kül tegin 7 yedi yaşında olduğundan kardeşi Kapgan, II. gök-türk tahtta kaldığı 24 yıl içinde çok mühim şeyler yaptı
Reklam
çin'e art arda darbeler inmeye başladı. çin sınırları en doğudan, en batıya kadar gök-türk akınlarına maruz kalıyordu. çoğu çin ordusu savaş meydanlarında ya tamamen imha ediliyor ya da perişan edilip geri kaçmaya zorlanıyordu. bir çok çinli kumandan dahi savaş meydanlarında öldürülmüştü. kutlug adeta geçmiş yılların intikamını alıyordu. çinlilerin moğol boyları ile bazı türk boyları ile kurdukları ittifak, tonyukuk'un zamanından önce harekete geçmesiyle ortadan kaldırıldı. çin'e toplam 46 defa akın yapılmıştı. çin tarihinin en parlak devleti sayılan t'ang hanedanı ağır yenilgilere uğratılmıştı
doğu gök-türk devleti yıkılınca millet üç ana kitleye ayrılmıştı. birinci kısmı gidip çin'e bağlanan yüz binden fazla kişi oluşturuyordu. ikinci kısım sir tarduş'lar etrafında toplanan kalabalık bir kitle idi. üçüncü kitle ise batı istikametine doğru göç etmişti. çin'e gidenler 639'da çinliler tarafından geri gönderildiler. 648 yılında ch'e-pi adlı gök-türk hanedanından gelen bir bey, altay dağlarında istiklalini ilan etti ise de uygur, karluk ve diğer boyların çinlilerle işbirliği yapması neticesinde zor durumda kaldı ve 650'de çin'e teslim oldu. bundan sonra gök-türk ülkesinde askeri valilikler kuran t'ang imparatorluğu 679 yılına kadar büyük bir baskı altında gök-türk ülkesini idare ettiler. bu yılın sonundan itibaren çin'e yakın bölgelerde türk beyleri bağımsızlık için başkaldırmaya başladılar. çin esaretine karşı gök-türk ayaklanmalarının ilk ikisi hedefe ulaşamadı. çünkü bunlar çin sınırlarına yakın yerlerde harekete geçmiş, neticede hilelere yenik düşmüşlerdi. ancak, kutlug liderliğindeki üçüncü hareket gobi çölü'nün kuzeyinde ötüken'e yakın yerlerde başladı. kısa zamanda diğer türk boyları bir birlik etrafında toplanarak kuvvetlenme sağlandı. 682 yılında II. gök-türk devleti resmen bağımsızlığını ilan etti. çinlilerin yanından kaçarak kutluk kağan'ın yanına gelen tonyukuk, gök-türklerin gücüne güç katmıştı. çok mükemmel askeri dehaya sahip olan tonyukuk'un kendi yanına gelmesine sevinen ilteriş kutlug, onu hemen bütün askeri işlerin başına getirdi
istemi yagbu, 552'de gök-türk devletinin bağımsızlığı ilan edilince batı kanadının idaresini ele almış ve 576'da ölümüne kadar başarı ile yönetmişti. batı türkistan'ı, karadeniz'in kuzeyini, kırım'a kadar devlete bağışlamıştı. akhun devletini ortadan kaldırmış, sasani devletini baskısı altına alıp, bizans imparatorluğu ile münasebet tesis edilmişti. onun yerine oğlu tardu geçti. tardu 582 yılından sonra devletin doğusundan ayrılarak bağımsız batı gök-türk devletini sürdürmeye başladı. batı yönünde sık sık zaferler kazanarak, batı türkistan şehirlerini türkleştirmeye çalıştı. ancak, 601 yılından sonra doğu gök-türk devletinin iç işlerine karışması, bir süre onunda kağan'ı olması çinlilerle karşı karşıya gelmesine yol açtı. çinlileri bir çok savaşta ağır mağlubiyete uğratmasına rağmen onların uyguladığı hile ve entrikalara mani olamadı. özellikle gök-türklerin asker ve hayvanlarının su içeceği kaynaklara zehir akıtılması sonucu ağır bir darbe yedi. arkasından töles boyları isyan edince otoritesi tamamen sarsıldı ve t'u-yü-hunlar'a sığınarak tarih sahnesinden çekildi
doğu gök-türk devletinin parlak dönemi devam ediyordu. türk orduları sürekli çin'in kuzey topraklarına akınlar yapıyor, çin imparatoru gök-türklere ağır vergiler ödemek suretiyle kendini kurtarabiliyordu. 619 yılında hazırlandığı büyük bir akın öncesinde ölen shih-pi'nin yerine kardeşi ch'u-lo (cora ya da congra) kağan oldu. o da ağabeyi gibi aynı başarıları devam devam ettirdi. ancak, çin'deki t'ang hanedanına çok ağır yıkıcı bir darbe vurmak için ordusuyla harekete geçmeden önce çinli elçinin adamları vasıtasıyla zehirlenerek öldü (621), il kağan(chie'li), ch'u-lo'nun yerine geçip 625 yılına kadar devleti başarılı bir şekilde idare etti ise de kendisinden sonra devletin ikinci adamı olan yeğeni t'u-lu'nin ihanet ederek, çinlilerle gizlice anlaşma yapmasına kızıp söz konusu tarihte wei nehri kenarında bir barış anlaşması imzalayınca durum değişti. il kağan bu anlaşmayla çin'e akın yapmamaya karar veriyor, sadece aldığı vergilerle yetiniyordu
Reklam
boş kalan doğu gök-türk devleti tahtına çinliler daha önce kendine sığınan tu-lu'yi (ch'i-min) kağan unvanıyla oturttular. onun sayesinde bir kaç sene doğu gök-türk devletini kontrol ettilerse de 609'da ölümü üzerine geçen oğlu shihpi(sibir), devleti her bakımdan toparladı. çin'e vergi gönderilmediği gibi yapılan saldırılarla suei hanedanı yıpratıldı. çinlilerin teşebbüs ettiği entrika faaliyetlerine hiçbir türk beyi katılmıyor, aksine onlara karşı cephe alıyordu. hatta 615 yılından yenmen şehrinde çin imparatoru kuşatıldı. mevcut 41 kaleden 39'u ele geçirildiği, çin imparatorunun korkudan ağlamaya başladığı sırada shih-pi kağan'ın çin asıllı hatunu i-ch'eng devletin kuzey taraflarında töles boylarının isyan ettiklerini söyleyerek onu kandırdı ve acele kuşatmayı kaldırarak geri dönmesini sağladı. bu hadise sırasında ve sonrasında büyük sarsıntı geçiren suei imparatorluğu yıkıldı. yerine gök-türklerin de yardımıyla çin tarihinin en parlak devleti sayılan t'ang imparatorluğu kuruldu(617).
gücünde azalmaya rağmen işbara doğu gök-türk ülkesi içinde kontrolü elde tutabildi. ancak, 585 yılında çin'deki suei imparatorunun siyasi üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı. onun 587'de ölümü üzerine yerine kardeşi baga kağan olurken, o da çin'in vassalı olmayı sürdürdü. aslında ülkesi için önemli başarılar kazanmıştı. 589 yılında bir savaş esnasında alnından okla vurularak ölen baga'nın yerine işbara'nın oğlu tou-lan kağan oldu. 593 yılından sonra üzerindeki çin baskısını yırtan tou-lan, vergi vermeyi durdurmuş, üstelik akınlara başlamıştı. tou-lan'ın çin'e yaptığı saldırıları bir türlü durduramayan suei imparatoru, neticede tekrar casus ch'ang sun-sheng'in yardımıyla entrika faaliyetine girişmiş, baga kağan'ın oğlu tu-li ile temasa geçmişti
Kırgızların Hukuku
Kanunları çok serttir. Savaştan kaçanlar, memuriyetlerini iyi yapamayanlar, vatana ihanet edenler ve hırsızlık yapanların cezası baş uçurulması suretiyle verilirdi. Hırsızlık gibi suçların cezası da yine başın uçurulmasıydı. Hırsızlık yapan çocuğun başı babasının boynuna asılır ve o da ölünceye kadar bunu taşırdı.
Sayfa 156 - Kronik KitapKitabı okudu
gök-türk ülkesinde iç huzursuzluklar kendini yavaş yavaş gösterirken, çin'de durum tam tersine gelişti. üç yüz yıldan beri araya gelemeyen çin, tek bir devlet etrafında birleşiyordu. suei hanedanı kuvvetli bir şekilde ortaya çıktı. bu hanedanın imparatorunun yaptığı ilk büyük işlerden birisi gök-türk ülkesinin içine çok yetenekli bir casus görevlendirmek oldu. ch'ang sun-sheng adlı casus mükemmel nişancı idi. türklerin nişancılığa verdiği önemi bilen çinliler onu özellikle seçmişlerdi. adı geçen casus bu özelliğinden dolayı gök-türkler tarafından çok sevilmiş, bilhassa kağan işbara onu bizzat ava götürüp nişancılığını test etmişti. ch'ang sun-cheng'in gösterdiği başarılardan dolayı ona hayran olan işbara, devlet adamlarının hepsinin onunla yakınlaşmalarını emretti. böylece gök-türk devlet yapısını çok yakından tetkik etme fırsatını buldu. ülkesine dönüşünde hazırladığı rapor ve planları suei imparatoruna sunarak, gök-türk ülkesini bölmek için gerekli bütün işlemleri başlattı. işbara kağan'a muhalif duygular besleyen diğer hanedan üyeleriyle temasa geçildi. ilk hedef batı kanadını idare eden tardu idi. derhal ona elçi gönderilerek kurt başlı sancak sunulup kendisinin bağımsız bir kağan olarak tanındığı bildirildi. çinlilerden bu teklifi alan tardu, ülkenin doğusundan ayrıldığını ilan etti. bununla yetinmeyen çinli casuslar işbara'nın kardeşleri ve amaçlarına ulaşıp, onları da kağan'a karşı isyana teşvik ettiler. devletin doğusunda yaşayan bazı moğol kabileleri (kıtan vb) ile temas kurup, işbara'dan ayrılıp kendilerine bağlanmaları konusunda ikna ettiler
Reklam
taspar 581 yılında hastalanmış, fakat ölmeden önce devletine ve milletine karşı bir zararlı hareket daha yapmıştı. ağabeyi mukan'ın oğlu ta-lo-pien'i tahta aday gösterdi. halbuki ta-lo-pien'in annesi türk olmadığı için babası tarafından dahi tahta vasiyet edilmemişti. taspar'ın az sonra ölümü üzerine ta-lo-pien, kağan olmak istedi. ancak, millet ve devlet adamları onu kağan olarak tanımadılar. devlet meclisinde yapılan müzakerelerde taspar'ın oğlu an-lo'nun kağan seçilmesine karar verildi. kağan olamadığı için kızan ta-lo-pien, kuzeye doğru çekildiği ve sürekli gönderdiği elçilerle kağan an-lo'yu rahatsız etti. meydana gelen huzursuzluklar önlenemeyince devlet meclisi yeniden toplandı. kara'nın oğlu işbara'nın cesur, yiğit birisi olup kağanlığa onun layık olduğu kararına vardılar ve an-lo'nu tahttan indirilip yerine işbara çıkartıldı
Türk tarihinde Hazar Hakanlığı'ndan başka, hiçbir hükümdar sülalesi Yahudiliği kabul etmemiştir. Ayrıca sadece Hazar üst tabakasının Yahudili­ği benimsemesi dikkat çekicidir. Bu sebepten dolayı Hazarların Museviliğe girişi meselesi tarihçiler tarafından etraflıca incelenmiş ve yorumlanmış olmasına rağmen kesin bir sonuç elde edilememiştir. Yahudiler, 730-740 tarihlerinde hem Bizans, hem de Islam ülkelerinde ağır baskılara ve şiddetli takibata uğrayınca, Kafkaslar üzerinden Hazarlara giderek, onlara sığınmış­lar, arkasından da Hazar büyüklerini etkileyip Museviliği kabul ettirmişlerdir. Hazarların bu dini kabul edişlerini siyasi yönden açıklamak daha uygun gelmektedir. Çünkü o zamanki iki büyük devlet Bizans Hristiyan, Abbasiler ise Müslümandı. Hazarlarda üçüncü devlet olarak bir başka ilahi din Museviliği kabul edip onların siyasi nüfuzlarından uzak kalmayı düşünmüş olabilirlerdi. Diğer taraftan Yahudiliği kabul eden ilk Hazar hakanının "Bulan" olduğu belirtilmektedir. Bütün bunlara rağmen Hazar Devleti'nin tam anlamıyla bir Yahudi devleti karakterini taşıdığını kabul etmek mümkün değildir. Çünkü bu dine girenler yukarıda söylediğimiz gibi sadece hakan ailesi ve devlet erkanı seviyesinde olan topluluktu. Halk, ise Gök-Tanrı dinine inanmaya devam ediyordu.
Hazarlar aslında Gök Tanrı dinine (Tengri Han) inanıyorlardı. Yani Hazar halkının çoğunluğu atalarının bu dinini devam ettiriyordu. Fakat zamanla Hakan ailesi Museviliği kabul etti. Beyler ve saray erkanı da Musevi idi. Tüccar zümrenin arasında ise Müslümanlık yaygındı. Bir de Ortodoksluk Karadeniz'in kuzeyinde epeyce yayılmıştı. İslam tarihçilerinin kayıtları­na göre, camii, kilise ve sinagoglar yan yana bulunuyordu.
Boarık/Kadın Hükümdar
Sabarların bu büyük hükümdarı Belek (Balak) 520 civarında öldü. Sonrasında Sabar tahtına Belek'in dul hatunu Boarık (Boğarık) (asil, temiz, reis) geçti. Yüz bin kişiyi kumanda eden, bu Türk kraliçesi idareciliğinin yanında güzelliği ile de meşhurdu.
Avarların son dönemlerinde, devletin başında yine hakan unvanı taşıyan birisi bulunurdu. Hakanın hanımı (Hatun) 'nın da devlet idaresinde önemli bir yeri vardı.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.