...hani yazgının en belirleyici anları, size dokunmadan burnunuzun dibinden geçip gider ve sizi solmuş yapraklardan oluşan bir burgacın ortasında bırakarlar ya, işte o yiten korkunç ama dev fırsat duygusunu hissediyordu.
Demek ki, periler bile, sıradan çocuklardan kaçıp yalnızca varlıklı kişilerle ilgileniyorlardı, oysa o varlıklı kişiler, peri lere bakmıyorlardı bile, ipek yatak perdelerinin ardında, aldırışsız uyuyorlardı.
Ama bir noktada, belki de içgüdüsel olarak, insan geri döner ve arkasındaki bir kapının kapanarak dönüşü olanaksız kıldığını fark eder. İşte o zaman, bir şeylerin değişmiş olduğunun ayırdına varırız, güneş eskisi gibi kıpırtısız değildir, hızla hareket etmektedir; ne yazık ki, henüz bakmaya bile fırsat bulamadan, onun ufkun ucuna doğru hızla kaydığını, bulutların da gökyüzündeki mavi koylarda hareketsiz durmadığını, birbirlerinin üzerine çıkarak kaçtıklarını, iyice acele ettiklerini görürüz; zamanın geçtiğini ve günü gelince yolun zorunlu olarak son bulacağını anlarız.
Belirli bir zamanda, arkamızda bir kapı kapanır, kapanır ve bir şimşek hızıyla kilitlenir; geri dönecek zaman kalmamıştır.
Avrupa hayranlığını bırakalım artık, aklımızı başımıza toplayalım. Burada her şey, bütün bu yurt-dışınız... bütün bu Avrupa'nız... hepsi hayal bunların, yurtdışındaki biz Ruslar da hayalden başka bir şey değiliz... unutmayın bu dediğimi ileride görüp anlayacaksınız!"
-Ne dersiniz, şu anda küçümsüyorsunuz beni, değil mi?
-Niçin? Bizden çok acı çektiğiniz ve çekmekte olduğunuz için mi?
-Hayır, çektiğim acılara değmediğim için.
-İnsan çekebildiği kadar acıya değer.
Sayfa 660 - Veremin son evresinde olan İppolit ve PrensKitabı okudu
Din! Sonsuz yaşamı kabul ediyorum, belki her zaman da kabul ettim. Varsın yüce gücün iradesiyle bilinç tutuşmuş olsun, varsın dünyaya bakıp 'Ben varım!' desin bilinç, varsın yazgısı bu güçle yok olmak olsun (çünkü bir nedenle, hatta nedeni açıklanmadan öyle olması gerekiyor), hepsini kabul ediyorum, ama yine de her zamanki soru geliyor aklima: Tüm bunlarda benim tevazuuma ne gerek var? Beni yediği için kendisine övgüler düzmemi beklemeden yiyemiyor mu beni?
Yalnız şunu unutmayın, insanın kendi küçüklüğünün, zayıflığının bilincine varmasının öyle bir utanç sınırı vardır ki, bunun ötesine geçemeyip kendi utancından muazzam bir haz duymaya başlar... Tevazu bu anlamda çok büyük bir güçtür kuşkusuz, bunu kabul ederim, ama dinin tevazuu bir güç olarak kabul etmesinin hiçbir manası yok.
İyilik tohumunuzu, 'sadakanızı', hangi biçimde olursa olsun, iyiliğinizi başka birine verirken, ona benliğinizden bir bölümünü vermiş ve onunkinin bir bölümünü kendinize almış oluyorsunuz