Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Gogol'un ilk hikayelerinin halkasını oluşturan kitapta: Cadılar, Şeytanlar, Büyücüler, İblisler ve Kötü Ruhlardan bolca var. Toplam sekiz hikayenin olduğu kitapta 3 tane hikayeyi oldukça beğendim. Bunlar: Noel Gecesi, Korkunç İntikam ve Gogol'un yarım bıraktığı ve sonunu inanılmaz merak ettiğim hikayesi İvan Fyodoroviç Şponka ile Teyzesi isimli hikayesi oldukça sürükleyiciydi. Hikayenin yarım kaldığını görünce bu kadar güzel bir hikaye nasıl yarım kalır dedim. Keşke sonunu getirebilseymiş..
Gogol hikaye kitabında şeytani insanları ve şeytanı çok fazla işlemiş. İlk hikayesi olan Soroçinets Panayırı olsun İvan Kupalo Gecesi dahil bir çok hikayesinde Cadılar, Büyücüler İblisler cirit atıyor. Özellikle Korkunç İntikam'ın tüyler ürpertici olduğunu çok rahat söyleyebilirim. Gogol'un esprili dilini yine hikayelerinde görmek şaşırtıcı değil. Bir kaç yerinde böyle gerilimli hikayeler olsa bile kahkaha attığımı da hesaba katarsak; oldukça keyifli bir kitap okuduğumu rahatça söyleyebilirim. Bu kitabı Gogol ile tanışma kitabı olarak da düşünebilirsiniz; ama ilk önce Palto veya Bir Delinin Hatıra Defteri kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam ToplantılarıNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2018713 okunma
Mutlu aşk yoktur ama “aşk” daima vardır...
Louis Aragon, eşi Elsa'nın ölümünden sonra bile onun varlığına duyduğu aşkı kendisiyle birlikte yaşatmış.
Şiirlerinin ve kalan yaşamının ilham perisini kendisiyle birlikte sonsuzluğa taşımış...
Bana geçen ve hayranlığımı kazanan duygusu bu oldu. Çok güçlü buldum ve hissettim.
Mutlu Aşk Yoktur eserinde Aragon'un 2. Dünya Savaşında
akşam yemeğinde kaplumbağa var
Her hikayenin bir başlangıcı var. Bir varmış bir yokmuş gibi... Kitap kendi iç dünyasında çifte kavrulmuş insanlara nasılda teğet geçiyor değil mi? Ya her gün "bu gün ne kadar insan olabildim" sancısını yaşayanlar onlar ne alemdeler Alikar, İsmail, Melih, sima... Her kareket yanızdan geçiyor kitapta. ilişkilendiğiniz bireyler sayfadan fırlıyor bu kadar açık bu kadar alan hakimiyeti kuran bireyler hucum ediyor birden nasil canlı bir dil nasıl bağlayıcı hikayeler bu kitabın başarısını taçlandırmış okuyunca anlarsınız bence :). Nesin nerilisin en çok da dünyalısın yedi kat inmeye yada yedi kat çıkmaya gerek yok bir delinin atığı taşı kırk akılı çıkartmaz hikayenin sonunda. Sema Kaygusuz derki hikayen afyonu sidik kokusu..
“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı…” bu dizeleri bilmeyen yoktur herhalde fakat Orhan Veli bundan çok daha fazlası.
Orhan Veli’nin tüm şiirlerini barındıran bu basımı bir solukta okudum. Orhan Veli şiirlerini herkesin sevebileceği anlaşılabilir ve sade bir dille yazmıştır. Orhan Veli’nin şiirlerinde aşk vardır, tutku vardır, kıskançlık
Kanserden sonra belki de en tehlikeli hastalıklardan birisi Alzheimer ve Demans.. Alzheimer hastalığının ne kadar zor, meşakkatli bir illet olduğunu çünkü anneannemden biliyorum. Hem de televizyon dizilerinde bizlere izletilen, şirin gibi lanse ettirilen bu rahatsızlık televizyondaki dizi senaristlerine göre gerçekten apayrı sevimli, müşfik bir
Kesinlikle birkaç cümleyle anlatılacak bir kitap değil. Kitabı en başından sonuna kadar gözlerim dolu bir şekilde okudum ve bazı kitapları öyle hemen sindiremezsiniz, okuduklarınız taş olur, oturur içinize..
Erdal Öz ile İlk tanışmam bu kitap ile oldu ve çok güzel bir başlangıç olduğundan eminim.
Deniz Geçmiş ve arkadaşlarının direndiği o günlere, verdikleri mücadeleye ve yapılan haksızlıklara okuru rahatlıkla götüren bir tanıklık..
Okudukça insanlığı sorguluyorsunuz, hiç mi yürekleri sızlamadı diye düşünüyorsunuz ve onlar insan ise eğer siz insan olmayı reddediyorsunuz..
Erdal Öz, kitabın başında anı -belge karışımı olan bu anlatıyı, bir roman gibi de okuyabilirsiniz diyo; yeterki sizde bırakacağı hüzün kalıcı, onarıcı olsun.(s.14)
İnanın hüzün baki kalıyor..Az önce bitirdim kitabı ama içeriği öyle derin hazırlanmış ki, kitap bir ömür içimizde kalacak olan bir cinsten.
Kitaptan küçük bir alıntı ile sonlandırmak istiyorum.
- Herkes ne zaman ölür
Elbet gülünün solduğu akşam.
Lütfen güllerimizi soldurmasınlar artık ve ölmeyelim...
Merhaba kitap dostları,iyi akşamlar diliyorum.Bu akşam sizlere James Joyce’nin Sanatçının Gençlik Portresi isimli kitabından bahsetmek istiyorum. Bu kitap, aslında Joyce’nin otobiyografisi. Joyce, bu romanı, Cizvit okullarında geçen çocukluğundan, üniversitede tanıştığı insanlardan, alkolik babasından, dindar annesinden, dönemin siyasi gerginliklerinden, inançla, kadınlarla ilişkisinden beslenerek yazmış.
Joyce u tanırken bir yandan da kiliseyi kilisedeki ilişkileri siyaset ve din ilişkisini görmek, her ne kadar cofrafyalar farkli olsa da insan denen mahlukun her yerde ayni hirsa ve ayni hatalara düştüğünü tespit etmek tuhaf ve eglenceli. Bir ruhun evrimini izlemek kadar genel olarak milletler, devletler ve din ilişkilerini de fotograflayan bir kitap. Çeviriye gelirsek başarılı ancak bazı dipnotlar yersiz. Okurun anlamayacagini düşünüp yaptığı açıklamalar kitaba konsantre olmaniza engel oluyor, dikkat dağıtıyor.
Tür olarak roman kabul edilse de daha çok anlatı biçimindedir. Çocukluk ve ilk gençlik yılları sanatçının peyderpey dinden uzaklaşması ve kendi yolunu özgürce çizmesi çerçevesinde anlatılmış. Günlük dilde pek kullanılmayan fiiller, öznel durumlar okumayı zorlaştırıyor. Zaman zaman klasik anlatı biçiminde ilerleyen kitap, kimi bölümlerde de bilinç akışı tekniği ile anlatılıyor.
Zaman zaman kendimi bulduğum bu ruhani savaş oldukça merak uyandırıcıydı. Dikkatli okuma gerektiren ve ufak dikkatsizlik sonucu konunun hemen kafanızdan dağılacak türden bir anlatı hakim. Bu yüzden mutlaka okunmalı veya okunmamalı diye tavsiyede bulunacağım kolay bir kitap değil. Gerçekten okuyucusunu seçen bir eser diye düşünüyorum.
PANTA REİ*
Kitap 900 sayfa olduğundan incelemeye başlamadan evvel minik uyarılar yapmayı bir görev sayıyorum.
Hazır mısınız?
Öncelikle, bu kitabı taşımak ve okumak hiç kolay değil. Hatta başlamaya karar vermek bile bir o kadar zor. Bu uyaranlar sizde bir önyargı yaratmamalı ama azıcık korkutmalı:)
Hafiften bir ürperti hissettiyseniz devam edebiliriz o
