Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
GÖKYÜZÜ...
Ne kadar da büyük? Ne kadar da sonsuz? Ne kadar da ulaşılmaz? Ne kadar da mavi? Ne kadar da gözyaşı dolu saatlerce ağlayacak kadar? Ya küçük gökyüzü… Bir zamanlar benim olan küçük gökyüzüm. O da o kadar büyük müydü yoksa büyük olan benim yüreğim miydi? O da o kadar sonsuz muydu yoksa sonsuz olan benim aşkım mıydı? Gökyüzü küçük olunca ulaşması daha mı kolaydı yoksa beni ona ulaştıran benim sonu gelmez çabam mıydı? Ya gözyaşı? Hayır küçük gökyüzünde göz yaşı yoktu. O tüm gözyaşlarını benim döktüklerimden topladı ve doldurdup gitti gözyaşı kesesini. Aldı tüm gözyaşlarımı. Ardından ona dökecek yaş bile bırakmadı gözümde. Adının anlamı küçük göyüzüydü. Küçük olunca sonsuza dek benim olur sanmıştım. Zamanımız son bulduğunda farkına vardığım aslında ince bir ışık sızan daracık bir pencereydi o... @Kucuk_gokyuzum #Turna...
Tavuk, çayırda otlayan ineğe gitmiş: “Merhaba inek hanım!” İnek, tavuğun kendisine, merhaba demesini yadırgamış: “Hayrola?” “Size, ortaklık teklif etsem, ne dersiniz?” İnek, ne kadar inek olsa da, bir işi reddedecek kadar inek olmadığından, inekleşmemiş: “Söyle bakalım, ne iş bu?” “Sizinle sucuklu yumurta yapalım, insanlar sucuklu yumurtaya
Reklam
Bize de böyle ikram ederlerdi
Vefa nedir diyenlere bu hikayeyi anlatın. GERÇEKTEN YAŞANMIŞ BİR OLAY AZ KURU!... Üniversite'ye yeni başlamıştı. Ekonomik durumu iyi değildi. Ailesi yeteri kadar para gönderemiyordu. Mühendislik okuyordu. Çarşıda bir lokantaya girdi; - "Az kuru alabilir miyim? “ dedi. - Lokantacı hali anladı. Ağzına kadar dolu bir tabak kuru, bir de
"Ben senin mutluluğunu istiyorum" dedi, ve dediğini de yaptı; aldı gitti..
Günahseverlik...
Günahların gün geçtikçe estetize edildiği günlerden geçiyoruz… Günahseverliğin prim yaptığı günlere kaldık adeta… Önceleri gizlenilen, saklanılan, utanılan günahlar şimdilerde izhar ve ifşa ediliyor… Öyle ki gün geçtikçe günahlar toplumsallaşıyor, normalleşiyor ve yasallaşıyor… Günahla barışık olma pervasızlığı sınır tanımıyor… İster istemez
Citiali, siyah, papilio thoas, king page swallowtail, sarı, sarı, sarı, kanat, kelebek, toz, maua, papakura, mayan satar, king, siyah, citiali… Rıhtımda ayaklarını süre süre yürümeye başladı. Kırık tahtalar ayaklarına takılıp sendeleyerek arşınlıyordu rıhtımı. İçi sızlar hali vardı ve hüzün dökülüyordu yüzünden. Adımlarını daha da yavaşlattı.
Reklam
‘gidiyorum elveda’ şarkısı üzerine..
Saat gecenin bir kör vakti. Kilit tutmaz kapısını aralayıp dört duvar bir tavandan ibaret vatanına girdi ağzında henüz yanmamış sigarasıyla. Ruhu karanlık olmasına karşın gözleri karanlığa öylece tahammül edememiş olmalı ki gaz lambasına yöneldi. Cebinden çıkardığı kibriti bi çırpıda yakıp gaz lambasını tutuşturdı, ardından da usulca sigarasının ucuna değdirdi cılız alevi. Sigarasından derin bir nefes aldı, aklı hâlen az evvel meyhanede yaşananlardaydu. Aldığı soluğu kasvetli bir dumanla bıraktı ve "günü gelince gidiyorum elveda şarkısı, tamam öyle mi?" diye sordu kendine. Bu dediğine inanıyor muydu ki. Merakının önüne geçemedeğinden döndü aynaya doğru gitti. Şöyle bir süzdü kendini, sonra sigara.. Dudaklarına götürdü. Verdiği dumanla beraber yüzünde sanki acımaklı bir ifadeyle aynadaki yansımasına tükürdü. "Püh, dümenci herif, öleceksin diye korkudan ödün patlıyor. Bütün numaran da bunu örtmek için zaten." Bu sabah vefat eden adam aklına geldi. Cenazesine gitmemişti. "Muslihittin iyi adamdı. Üç çocuğu, karısı, baldızı, kaynatası, arkadaşları vardı. Yalnız değildi. İyi kötü sevmiş sevilmiş ömrünü heder etmemişti..." Dudaklarını ısırdı. Bir de kendi hâline bak der gibiydi yüzü. Odada ona eşlik eden tek şeyin odada gezinmesi ya da soluk alıp vermesi dolayısıyla dalgalanan gaz lambasının alevi olduğunu farkedip söylendi : "Yaa, anladın mı Kazım? Anam, babam kardeşim.. Arkadaşım Kazım.."
Karga
Papazı uzak bir köye atadılar. Gitti baktı, kimsenin kiliseye gelip gittiği yok... Her taraf kir pas içinde. Kolları sıvadı, kiliseyi boyadı, çanı parlattı, bayrak astı, insanları ibadete davet etti, her şey yoluna girdi… Tek sorun vardı: Karga… Bir karga gelip çana konup çişini yapıyor, bayrağa konup kirletiyor, haça konup konup berbat
Mustafa'nın Hayali
HAZİRAN AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ Ama bu sefer geleceğini söylemiştin abi demişti Mustafa. Hadi sen git benim biraz işim var diye geçiştirdi Mustafa’nın abisi. Zaten babaları vefat ettiğinden beri bir kez mezarına gitmişti Mustafa’nın abisi. O da cenazenin kaldırıldığı ertesi haftaydı. Yine tek başına beş kilometrelik mezarlık yolunu yürüyerek gitti
Peride Celal Yönsel Okuma Etkinliği
İlk defa bir etkinlik düzenleyeceğim,Allah utandırmasın, bilinmeyen veya az okunan yazarlardan,bende ilk defa okuyacağım birlikte okuyalım düşüncesindeyim. Ama yazar bu ayda vefat etmiş hem analım hemde yeni bir yazara başlangıç yapalım.Yalnız sitede yazar hakkında eksik bilgi var. Ölümü 15 Haziran'da geçmiş ama olsun. Yarın başlayabilirim
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.