Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Yoksa ne yapacaksın?" diye karşılık verdi Julia. Asansör onların katına geldiğinde indiler ve Clay, Julia'yı döndürdü, göğüslerini duvara doğru bastırdı ve iki kolunu da kafasının üzerinde tutarak, "Yoksa bu olur," dedi. Vücudunu ona yasladı ve boş- ta kalan eliyle önce bacağına, sonra da bacaklarının arasına dokundu. "Yoksa seni koridorda becermek zorunda kalırım." "Sanki bunu yapmanı istemezmişim gibi konuşuyorsun." "Sanki başkalarının bizi görmesi umurunda ol- mazmış gibi konuşuyorsun," dedi Clay sertleşmiş erkekliğini ona sürterek. Uzakta, bir başka otel müş- terisinin odasından çıkarak asansöre, onlara doğru geldiğinin farkındaydı hayal meyal. "Umurumda olmaz, Clay, ben sadece seni istiyo- rum," dedi Julia. "Şimdi lütfen mesajlarda başladığı- mız şeyi bitirebilir miyiz?" Clay elini onun bacaklarının arasından çekerek göğüslerine götürdü ve birini avuçlarının arasına aldı. "O görüntüyü bu yüzden mi yolladın? Göğüslerini mi becermemi istiyorsun?" "Evet, hem de çok." Clay onun kollarını bıraktı ve elini tutarak birkaç kapı ötedeki odalarına götürdü. Julia eteğini, tişörtünü, sütyenini çıkarıp göğüslerini özgür bıraktığında, neredeyse kapı daha yeni kapanıyordu. Üzerinde sadece kırmızı tabanlı topuklu ayakkabılarıyla yatağa doğru gitti, kraliyet mavisi örtüye uzandı ve göğüslerini birbirine yapıştırdı.
Sayfa 112
Reklam
Murat Bey de ona "Hayatımın ışığısın" derdi, "Yaşımı dert etmezdim seni görene kadar ama şimdi ediyorum. Erkenden ölüp seni burada yalnız bırakmaktan korkuyorum." Korktuğu gibi de oldu; elli beş yaşında, pankreas kanserinden öldü Murat Bey. Sevgisini de aldı gitti, geriye üç kuruş emekli maaşı ve buz gibi bir ev bıraktı.
Sayfa 11 - Yapı Kredi Yayınları (İçler Dışlar Çarpımı)Kitabı okuyor
Salıncak koltuktan kalktı, odasına gitti, bir mürekkepli kalem aldı ve yazmağa başladı: "Matmazel, Bu sabah, semadan ince ince sepeliyen bir yağmur altında, kendimin diyebileceğim bir aile ocağından mahrum bir halde ikamet etmekte olduğum evin kapısı önünde tesadüfi bir görüngü olarak, size rasladım. Tekrar kendime geldiğim vakit, kucağında sizin için bir aile ocağı barındırıp barındırmadığını bilemediğim evinizin önünde bulunuyordum. Beni oralara kadar götüren, gözleriniz oldu: ikiz bir yıldız gibi kainatımın sisleri içinde ışıldıyan gözleriniz. Suçumu bağışlayınız Eugenia ve samimane, bu şirin isminizi ilaveme müsaade buyurunuz, kullandığım bu lirik edadan dolayı affınızı dilerim. Ben daimî namütenahi bir lirik durumda bulunuyorum. Daha ne söyliyeyim, bilemiyorum. Ama hayır, hayır, pek iyi biliyorum. Fakat söyliyeceklerim öyle çok, öyle hadsiz hesapsız ki, bunları, birbirimizle görüşüp konuşacağımız zamana bırakmayı tercih ediyorum. Çünkü şimdi her şeyden önce istediğim şey; görüşüp konuşmamız, mektuplaşıp tanışmamızdır. Sonra... sonrasını Tanrı ve kalblerimiz tâyin etsin. Dileklerimi kabul edecek misiniz, Eugenia, ey alelâde hayatımda ansızın beliren sevimli tecelli, dileklerimi is'af edecek misiniz? Hayatınızın sisleri arasında tekrar kaybolarak cevabınıza intizar ediyorum. Augusto Perez"
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Reklam
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Mardinlinin adı Müslüm Akateş idi. Ankara’ya kadar kimse ile konuşma masum.Kitap okudum ve uyudum.Bu arada aptes alıp namaz kıldım.Bu Mardinli Müslim’in hoşuna gitti.Ben. durup durup bir “Allah!Ya Pir”çekiyordum.Mardinliyi köye uğrayıp ziyaret edeceğimi söyledim.Dini kitapları basan bir matbaacı olarak tanıttım.Diyarbakıra kadar dertleştik. Tarikata girmediği anlattım.Ses çıkarmadı.Diyarbakırda indik.Ayrıldık Akşam bir delikanlı gelip beni aldı. Müslüm Efendinin yanına götürdü. Avludaki havuzun etrafında sıralandık.Müslüm Efendi kitapçı arkadaş diye şeyh ile tanıştırdı.Sonra yerde serili kilimlerin üzerine oturdu. lar.Uzun saçlı,sakallı Derviş Nuri ile tanıttılar.
Sayfa 11 - YkyKitabı okuyor
"Seni istiyorum," diye mırıldandı Clay. Hamle sı- rasının Clay'a dönmesinin ne kadar zor olduğunu bil- diği için sırıttı Julia. Ama yine de pes etmeye hazır değildi. Clay'in, onu çaresizce, korkunç bir şekilde arzulamasına ihtiyacı vardı. "Sanırım, gerçekten güzellikle sorman gerekebi- lir," dedi onun hayalarırı
Sayfa 141
Oğuz menkıbesi, Uygurca bir metinde,
Oğuz doğduğu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı gözü, saçı ve kaşları siyah bir dünya güzeliydi. Annesinin memesinden ilk sütü emdikten sonra, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, lakırdı etmeğe başladı. Kırk günde büyüdü: dolaşıp oynuyordu. Oğuz’un ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi. At sürü­sü güder, beygire
Shee an Gannon sabah doğdu, öğlen adını aldı, akşam ise Erin Kralı'nın kızını istemeye gitti.
Reklam
Yağmurlar dindi acılar dinmedi, sevinçler aldı başını gitti ve bizi yalnız bıraktı eyvallahlarımızla.
Sayfa 22 - dibKitabı okudu
Julius Caesar
Umutsuz ve karmaşık bir muharebede Caesar hızla sağ kanadına gitti ve kendi sözleri ile: O arka sıradaki adamlarından birinin kalkanını aldı. Zira kendisi kalkansız gelmişti. Ön hatta ilerleyip centurio'ları isimleriyle çağırdı, askerlerini yüreklendirdi ve hattın genişleyerek ilerlemesini emretti. Böylece kılıçlarını daha kolay kullanabileceklerdi.
Sayfa 201Kitabı okudu
Annelerin değişik tedavi metodları vardır
“Anne, çok kötüyüm, ölüyorum galiba,” dedim. “Tövbe de kuzum. Ne ölmesi... Nazar değdi sana. Ondan oldun böyle.” Annem gitti, yan odadan büyücek bir battaniye getirdi ve onu yere serdi. Masanın üzerinde duran boş reçete kâğıtlarından birini aldı eline. Diğer eline de perdede saplı duran dikiş iğnelerinden birini. Merak ve biraz da çaresizlikle izliyordum yaptıklarını. “Hadi, yat battaniyenin üzerine,” dedi. “Ne yapacaksın?” dedim. Cevap vermedi. Yataktan inerek yere battaniyenin üzerine sırtüstü yattım. Annem, elindeki boş reçete kâğıdını iğneyle delerek, bir yandan mırıl mırıl dualar okuyor, bir yandan da Kızılderililer gibi etrafımda dönüyordu. Beş altı tur attıktan sonra, sobanın yanından aldığı kibritle delik deşik olmuş reçete kâğıdını yaktı. Küllerini yine dualar okuyarak üzerime serpti. Başımdan ayak ucuma kadar sıvazlayarak işini bitirdi. “Hadi kalk kuzum, bir şeyin kalmadı,” dedi. Kalktım, yatağa uzandım. Çok iyi hissediyordum kendimi. Titremelerim geçmiş, ateşim de dinmişti. Abdest almak için banyoya doğru giden annemin arkasından, dayanamadım konuştum: “Babam haklıymış. ‘Oğlum, annen diplomasız doktordur, derdi de inanmazdım.” “İyi doktormuşsun valla... Yalnız, yarın hemşirelerin yanında falan söyleme yaptıklarını.” Dualarının içine karıştı gitti cümlelerim.
"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur." Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Sayfa 210
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.