mektub 190
Önce zikr lâzımdır. Zikr, hâtırlamak, anmak demekdir. Göğsün sol tarafındaki kalb, yürek denilen et parçasını düşünürsün. Bu et parçası, gönül denilen hakîkî kalbin yuvası gibidir. ALLAH mubârek ismini, hayâlin ile bu kalb üzerinden geçirirsin. Bu ânda, hiçbir uzvunu oynatmazsın. Yalnız kalbini düşünerek oturursun. Kalbin şeklini, anatomik yapısını düşünmezsin. Çünki, kalbin yerini düşünmek lâzımdır. Kalbin kendisini tesavvur etmek, hâtırlamak lâzım değildir. Allah ismini, kalbin bulunduğu yerde hâtırlarken, hiçbir şeye benzemez diye düşünürsün! Allahü teâlânın sıfatlarını da düşünmezsin. Hâzır ve nâzır olduğunu dahî düşünmezsin. Böylece, Zât-i teâlâ yüksekliğinden; sıfatlara düşmemiş olursun ve kesretde vahdeti görmek derecesine inmezsin. Mahlûkları görüp, bunlara bağlı kalıp avunarak, hiçbirşeye benzemiyen varlığa bağlanmakdan mahrûm kalmıyasın. Çünki mahlûklarda görülen, anlaşılan herşey, o olamaz. Çoklukda görülenler, bir olanı görmek olamaz. Hiçbirşeye benzemiyeni, bilinen, anlaşılan şeylerin dışında aramak lazımdır.
~Üzerimizdeki imanî vazifenin ifasını gerçekten en asli dert ve endişe edinmişsek; ~gerçekten hayatımızı Rabbimizi olabildiğince 'tesbih ve zikr ederek yaşamayı hedeflemişsek; ~kendini 'en yüksek rab' ilan eden firavunlaşmış nefisler ve firavunlaşmış kollektif nefs-i emmarenin bu küfri iddiasını lâyık olduğu derecede alçaltıp Allah'ın ismini ve şanını lâyık olduğu şekilde yüceltmeyi vazife bilmişsek, ==> uhuvvetin hayatımızın esası ve zenbereği haline gelmesi gerekiyor. ==> Tek başına, münzeviyâne fütuhatlar ummak yerine, mü'min kardeşlerimizle aynı yolda beraberce yürümeyi becermemiz gerekiyor. ==> Bu da, onların şahsımızdan ayrı ve farklı insanlar olduklarını peşinen bilerek, farklılığı bir yalnızlaşma ve kopma konusu kılmayacak bir nefis terbiyesi ve hikmeti kuşanmamızı gerektiriyor.
Reklam
Yazayım yeniden bari devamını. Mesela bu hafta sıradaki ismi Ya Rezzak olsun. Yolculuk esnasında bayrak oyunu oynayan çocuğun etrafta bayrak aradığı gibi Rezzak ismi tecellisini arayalım. Restorant önünden geçiyoruz trink kafada Ya Rezzak, bir kedi bir şeyler yiyor Ya Rezzak, çay koydular önümüze Ya Rezzak, dilimizle söylemesek bile aklımızdan
HakaN

HakaN

@AhHakaNah
·
3ay
Aaaa bissürü şey yazmıştım. Bunun altına düzenle deyip silinmiş :( Neyse sonra tekrar yazarım belki sağlık olsun.
VEHHÂBÎLİK...
- "18.asır ortalarında Arabistan yarımadasında ortaya çıkan, on dokuzuncu yüzyılda geniş bir bölgeyi etkisi altına alan dînî ve siyâsî bir akım. Kurucusu Şeyh-i Necdî diye de anılan Muhammed bin Abdülvehhâb’dır. Benî Temîm kabîlesine mensûb olan ve 1699 (H. 1111) senesinde Necd gölündeki Hureymile kasabasına bağlı Uyeyne köyünde doğan
ÜÇLER, YEDİLER, KIRKLAR KİMDİR ? OKUYALIM 3 7 40 Her birinin ayrı ve farklı vazifeleri bulunan Allah dostlarına tasavvuf lisanında “Ricâlu’l-gayb”, “Ricâlullah” ya da bir başka ifadeyle “Gayb erenleri" de denilmektedir. Arapça’da yetişkin, büluğa ermiş insan manasına gelen "racül" kelimesinin cem’îsi
İkra emrinin nesnesi nedir?
Fiilin nesnesini tayin bakımından umurní kanaat böyle olmakla birlikte, biz farklı bir yorumun kapısını aralamanın da mümkün olduğunu düşünüyoruz. Sözgelimi şu ayetlerin grameri üzerinde biraz duralım: "Rabbi'nin azim ismini (bi-ismi rabbike'l-azim) tesbih et!" (Vakia: 74,96; Hakka: 52) . "Rabbinin yüce ismini (isme rabbike'l-a'lâ) tesbih et!" (Ala: 1) • “Rabbinin ismini (isme rabbike) zikret!" (Müzzemmil: 8; İnsan: 25; Ala: 14) “Rabbinin ismi (ismu rabbike) yüce, çok yüce!" (Rahman: 78) Rabbin isminin zikr, tesbih ve tebrik (takdis) edilmesiyle alâkalı bu kullanımlar, acaba "ikrá bi-ismi rabbike...” formuyla birlikte düşünülebilir mi? Acaba ayetteki ikrá emri, Rabbin ismi terkibini kendisine nesne olarak alabilir mi? Cenab-ı Allah, Peygamber Efendimize ilk inzâl eylediği bu ayette, ondan ismini ilan ve inşâd (zikr u tesbih) etmesini istiyor olabilir mi?
Sayfa 93 - Kapı yayınları
Reklam